Türk Milli Takımı, Fransa karşısında tarihi bir galibiyete imza attı. Bir sene önce Dünya Kupası’nı kaldırmış, Dünya Şampiyonu kadrosundan dokuz oyuncuyla sahaya çıkan ve Avrupa’nın büyük takımlarında oynayan yıldız futbolculardan oluşan Fransa karşısında alınan galibiyet gerçekten de tarihi bir değer taşıyor. Üstelik kaleye isabetli şut çektirmeden ve de pozisyon vermeden.
Kısacası Türk Milli Takımı’nın Fransa’yı sahadan sildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Kendi sahasında takım halinde iyi savunma yapan Millilerimiz, rakip sahada da etkili hücumlar gerçekleştirdiler. Özellikle de hızlı çıkışlarımız çok tehlikeli oldu.
Dünya Şampiyonu apoletiyle sahaya çıkan yıldızlar topluluğu Fransa karşısında bütün oyuncularımız canla başla mücadele ettiler. Juventus’a imza atması an meselesi olan Merih Demiral, gösterdiği performansla İtalyan devinde oynamayı hak ettiğini bir kez daha kanıtladı. Tandemdeki ortağı Kaan Ayhan da başarılı futbolunu güzel bir golle süsledi. Bu goldeki asistin Merih’ten gelmesi de ayrı bir güzellik oldu.
Hasan Ali Kaldırım, Mbappe karşısındaki başarılı müdahaleleriyle göz doldururken ileriye çıkışlarda da etkili oldu. Sağ kanatta ise Zeki Çelik ve Cengiz
Spor Toto Süper Lig’in son haftasında oynanan karşılaşmalar sonucunda Bursaspor ve Büyükşehir Belediye Erzurumspor lige veda ederlerken Göztepe ligde kalmayı başardı. Sarı- kırmızılıları tebrik ediyorum. Ancak Göztepe’nin bu sezondan çıkartması gereken dersler var. Bursaspor bu dersleri çıkartmadığı için küme düştü. Futbol asla boşluk kabul etmez. Sezon ve kadro planlamasında yapılan hataların bedeli ağır oluyor.
Futbolda, ‘’ bize bir şey olmaz ‘’ anlayışı çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Nitekim Göztepe de bunu yaşadı. Göztepe yönetiminin, geçen sezon oldukça başarılı olan Tamer Tuna ile yeni sezonda devam etmeme kararı hatalıydı. Yeni teknik direktör Bayram Bektaş ve onun kadro mühendisliği istenilen başarıyı getirmedi. Kemal Özdeş’le de istediği sonuçları alamayan Göztepe yönetimi, çareyi yine Tamer Tuna’da buldu.
Özellikle santrafor bölgesinde ciddi sıkıntıları olan Göz Göz’ün, yeni sezonda doğru transferlerle kadrosunu doğru bir şekilde dizayn etmesi gerekiyor. Oldukça önemli bir taraftar kitlesine sahip olan bu köklü kulübün üst sıraları zorlaması gerekir. Taraftarların öncelikli hedefi, Avrupa Kupalarında yarı final oynayan ilk Türk takımı olan Göztepe’nin
Sivas’ta Fatih Terim’den yoksun bir şekilde sahaya çıkan şampiyon Galatasaray, Başakşehir maçına göre kadroda dokuz farklı isimle mücadele etti. Ancak bu oyuncular beklentileri karşılayamadılar ve şampiyon, 2-0 öne geçtiği karşılaşmadan 4-3 mağlup ayrıldı.
Elbette, geçen hafta gelen şampiyonluktan sonra oyuncuların bu maça gereği kadar motive olmalarını beklemek çok zor. Tabii bir de bu rotasyonlu kadronun uyum sorunu var. Nitekim Galatasaray açısından bu iki olumsuz faktör net olarak sahaya yansıdı.
Oysa bu tür karşılaşmalar, sezon içerisinde kadroda pek yer bulamayan futbolcuların kendilerini göstermeleri için bir şans niteliği taşıyor. Ancak sarı- kırmızılı pek çok futbolcu bu şansı iyi değerlendiremedi.
Gerçekten de deplasmanda 2-0’lık bir üstünlük sağlanmasına rağmen dikiş tutmayan oyun ve arka arkaya yapılan hatalar bir anda skorun 2-2’ye gelmesine neden oldu. İkinci yarıda Onyekuru’nun oyuna dahil olması, Galatasaray’ın biraz toparlanmasını sağladı. Ancak yine acemice yapılan hatalar, ev sahibi takımın 4-2’lik üstünlüğü elde etmesine neden oldu. Muğdat’ın son golünden sonra yapılan sönük çabalar ise beraberliği getirmeye yetmedi.
Bu arada, skor 2-2 iken yapılan
Öncelikle tüm ulusumuzun 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyor ve bundan yüz yıl önce, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak ulusal kurtuluş mücadelesini başlatan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini atan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını sevgi, saygı ve minnetle anıyorum. Gerçekten de 19 Mayıs 1919’da Samsun’da yakılan meşale, 29 Ekim 1923’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla taçlanmıştır. Tekrar ruhları şad olsun…
Spor Toto Süper Lig, böylesine anlamlı bir günde çok önemli bir maça sahne oldu. Galatasaray ve Medipol Başakşehir, Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumunda şampiyonluk maçına çıktılar ve rakibini 2-1 mağlup etmeyi başaran Galatasaray, 22. şampiyonluğuna ulaştı.
Esasen Galatasaray maça iyi başlamadı. Nitekim sarı- kırmızılılar, 17.dakikada kalelerinde golü gördüler. Galatasaraylı futbolcular bu bölümde defansif hataların dışında çok fazla top kaybı yaptılar ve kötü bir görüntü sergilediler.
Galatasaray’ın beraberlik için yüklenmeye başladığı bölümde Emre Belözoğlu’nun sakatlanarak çıkması, Medipol Başakşehir’i çok olumsuz etkiledi. Emre’nin yerine oyuna dahil olan Mossoro, daha çok rakip oyuncularla uğraştı ve
Maalesef futboldan çok gerginliğin ön plana çıktığı bir final izledik. Çaykur Rizespor maçından sonra futbol kamuoyunda Galatasaray’ın kollandığı yönünde bir algı oluşturuldu. İşte bu algı ortamında alevlenen gerginlik, Türkiye Kupası final maçında sahaya aksetti. Akhisarsporlu futbolcuların penaltı kararlarından, özellikle de ikinci penaltı kararından sonra verdikleri aşırı agresif tepkinin altında da bu vardı. Açıkçası, Galatasaray’la ilgili oluşturulan bu olumsuz algı, ikinci penaltı düdüğünden sonra patlamaya dönüştü. Lopes’in ve diğer Akhisarsporlu oyuncuların verdikleri aşırı tepkiler ve Lopes’in kırımızı kart gördükten sonra Fatih Terim’e yönelerek tepki göstermesi bu algının ve onun getirdiği gerginliğin ürünüydü.
Oysa iki penaltı da, Lopes’in iki sarı kartı dolayısıyla kırmızı kartı da doğru kararlardı. Hatta bu bölümde hakem Suat Arslanboğa otoritesini kaybettiği için başta kaleci Fatih olmak üzere pek çok Akhisarsporlu futbolcu da daha ağır yaptırımlardan kurtuldular. Ayrıca kırmızı kart ve ardından yaşananlar, Akhisarsporlu futbolcuların oyundan düşmelerine neden oldu. Nitekim bir kişi eksik kalan ve konsantrasyonları bozulan yeşil- siyahlılar, arka arkaya
Şampiyonluk yarışı bakımından büyük önem taşıyan Çaykur Rizespor- Galatasaray karşılaşmasının 68. dakikasına kadar futbol açısından söyleyeceğim çok şey vardı. Ancak o dakikada saha içerisinde de dışarısında da hayat durdu.
Emre Akbaba’nın ayağının kırıldığı 68. dakikada üç puan, şampiyonluk, hakem, futbol ve futbola dair her şey bir anda ikinci planda kaldı. İki takım oyuncuları da gözyaşlarına boğuldular. Futbolun o anki ortak diliydi işte o gözyaşları…
Ayak başparmağındaki kırığı yeni atlatan ve futbola tekrar adapte olmaya çalışan Emre Akbaba’nın yaşadığı bu ikinci kırık hepimizin içini yaktı. Umarım en kısa sürede sağlığına kavuşur ve sahalara geri döner.
İnsan sağlığı her şeyden önce geliyor. Kısa bir sürede ikinci kırığı yaşayan bu genç futbolcunun durumu karşısında futbol kritiği yapmaya eli gitmiyor insanın…
Emre Akbaba’nın yürek yakan sakatlığı dışında Galatasaray’ın öne geçmesine rağmen etkisiz futbolu, Rizespor’un oyuna hakim olması ve on kişi kalmasına rağmen öne geçmeyi başarması, bir türlü efektif olamayan Galatasaraylı futbolcuların son bölümde puan için çabalamaları ve uzatma bölümünde önce beraberliğe ardından da galibiyete ulaşmaları ve hakem
Kadrolar açıklandığında iki teknik adamın derbiye bakışları ve amaçları da belli olmuş oldu. Altıda altı yaparak ve oldukça formda bir şekilde derbiye gelen Beşiktaş’ın teknik direktörü Şenol Güneş, kazanan kadroyu bozarak Necip tercihiyle önceliğinin rakibini oynatmamak olduğunu ortaya koydu.
Galatasaray’ın oyun kurmasını engelleyip hızlı çıkışlarla bir şeyler yapmayı amaçlayan bu anlayış, ilk otuz dakika bir ölçüde uygulandı. Ama sonrasında kazanmayı daha çok isteyen, daha doğrusu hedefi kazanmak olan taraf, yani Galatasaray, oyunda tamamen üstünlüğünü kurdu. Nitekim devrenin son anlarında da sarı- kırmızılıların golü geldi.
Galatasaray teknik direktörü Fatih Terim’in maç başı sürprizi ise Donk’tu. Ndiaye’nin yerine yapılan Donk tercihi defansif bir hamle gibi gözükse de aslında kazanmak için yapılan bir hamleydi. Beşiktaş’ın kendisini başarıya taşıyan 4-2-3-1 dizilişiyle ve santrafor Burak Yılmaz’ın arkasında Ljajic’in oynayacağını düşünen Terim, böyle bir önlem almıştı. Ama yukarıda da belirttiğim gibi Şenol Güneş, orta sahada Necip’e yer verirken Ljajic’i de sol kanada hapsetti.
Yine de Donk, oyunda kaldığı süre içerisinde mükemmel bir performans ortaya koydu.
Pazartesi sabahı acı bir haberle uyandık. Josef Sural’ın vefatı hepimizi derinden üzdü. Yakınlarına, ailesine ve Alanyaspor camiasına başsağlığı ve sabır diliyorum.
Gerçekten çok büyük bir acı. Gencecik bir insan, arkasında gözü yaşlı bir eş ve iki küçük çocuk bırakarak aramızdan ayrıldı. İkinci kızı daha iki buçuk ay önce dünyaya gelmişti. İnsan söyleyecek söz bulamıyor. Hepimizin, tüm futbol camiasının başı sağ olsun…
Kelimelerin anlamını yitirdiği bu anda futbol da anlamsız kalıyor. Nitekim zirve açısından büyük önem taşıyan Atiker Konyaspor- Galatasaray karşılaşması da bir anda anlamını yitirdi. Böyle bir anda yazı yazmak, hele futbol yazmak çok zor. Ancak meslek etiği gereği birkaç kelime etmek gerekirse, Atiker Konyaspor rakibi oynatmamak üzerine kurulu bir anlayışla sahaya çıkarken Galatasaray kontrollü hücumu tercih etti. Ancak sarı- kırmızılıların bu yavaş oyunları, ev sahibi Konyaspor’un işine geldi. Galatasaray oyunu kanatlara çok iyi yaysa da kapalı savunmaları aşmak için gereken kimi şeyleri yapamadı. Bunlar, hızlı bir şekilde oyunun yönünü değiştirmek ve fazlaca şut çekmekti. Sarı- kırmızılı futbolcular bunları yapmadıkları gibi kendi ceza sahaları önünde