Galatasaray’ın bu sezon Şampiyonlar Ligi’ndeki ilk maçı olan Club Brugge karşılaşmasına ev sahibi ekip hızlı başladı. Ancak Club Brugge’ün bu baskısı on dakika sürdü. İlk on dakikalık bu Brugge baskısından sonra oyunun kontrolü Galatasaray’a geçti.
Topa rakiplerinden daha çok sahip olmayı başaran sarı- kırmızılılar, Babel’le gole çok yaklaştılar. Ancak Hollandalı futbolcu bu net fırsatı değerlendiremedi.
Club Brugge ise bu bölümde Galatasaray defansının arkasına attığı uzun toplarla tehlike yaratmaya çalıştı.
Galatasaray’ın topa daha fazla sahip olması ikinci yarının başında da devam etse de net gol fırsatını bulan Club Brugge oldu. Ev sahibi takım, özellikle 70. dakikadan sonra oyunda biraz daha ağırlığını hissettirdi. Ancak bu durum sonuca yansımadı.
Galatasaray’da özellikle Nzonzi etkili futboluyla dikkat çekti. Ancak orta sahadaki diğer isimler onun kadar başarılı olamadılar. Nitekim bu bölgede yapılan top kayıpları, Fatih Terim’in ikinci yarıda Lemina’yı kenara almasına neden oldu. Tecrübeli teknik adam, Lemina’nın yerine Emre Mor’u oyuna dahil ederek sağ kanadı hızlı ve etkili kullanmak istedi. Emre Mor bu anlamda birkaç aksiyona imza attı. Ancak genç futbolcudan
Beşiktaş, aynı Galatasaray ve Fenerbahçe gibi transfer sezonunu, özellikle de son bölümünü, oldukça hareketli geçirdi ve önemli bir kadro sirkülasyonu yaşadı. İşte siyah- beyazlılar bu nedenle, aynı Galatasaray’da olduğu gibi ciddi bir uyum sorunu yaşıyorlar. Buna bir de Abdullah Avcı’nın hataları eklenince ortaya yaralı bir Kartal çıkıyor. Gazişehir Gaziantep maçı da bunun son örneği olarak kayıtlara geçti.
Uyum sorunu yaşayan Beşiktaş’ın defansta da sıkıntıları olduğu biliniyor. Nitekim Vida, bunu doğrularcasına henüz 6.dakikada takımını hem eksik bıraktı hem de penaltıya, dolayısıyla da 1- 0 geriye düşmelerine neden oldu. Gerçi Vida böyle bir hatayı ilk defa yapmıyor ama yine de Dünya Kupasında final oynamış bir oyuncunun daha dikkatli olmasını bekliyor insan. Bu arada penaltıyı tartışmaya gerek duymuyorum. Evet, Kayode penaltıyı aldı. Ama ne olursa olsun bir stoperin, hele ki Vida tecrübesinde bir stoperin, öyle bir pozisyonda rakibine dokunmaması gerektiğini bilmesi gerekir.
Gazişehir Gaziantep, bu golden sonra iyice dağılan Beşiktaş karşısında henüz ilk yarıda tarihi bir farka ulaşabilirdi. Ancak önce direkler, ardından da Karius buna izin vermedi.
Hızlı çıkışlarla
Galatasaray, oldukça zorlandığı Kasımpaşa karşısında sahadan 1-0 galip ayrılarak önemli bir galibiyete imza attı. Bu galibiyet gerçekten de çok önemli. Çünkü şampiyonluk yarışında kötü oynarken kazanılan üç puanlar çok büyük değer taşıyorlar.
Hafta içerisinde Fatih Terim’in cezası nedeniyle oluşan gergin ortam ve milli maç dönüşünün Galatasaray’ı olumsuz etkilediğini net olarak söyleyebiliriz. Maçın başlamasıyla birlikte Kasımpaşa’nın önde basması ve sahayı iyi parselleyerek özellikle orta sahada sarı- kırmızılılara alan bırakmaması da Galatasaray’ı negatif etkileyen bir başka unsur oldu. Nitekim sarı- kırmızılılar bunun da etkisiyle pas oyununu oynayamadılar ve ileri çıkışlarda zorlandılar.
25 dakika oldukça iyi bir performans gösteren ancak maç eksikliği nedeniyle 30. dakikada oyundan çıkmak zorunda kalan Lemina’nın yerine karşılaşmaya dahil olan Ömer Bayram, Galatasaray’a ciddi anlamda hareketlilik getirdi. Nitekim bu bölümde, yine bu oyuncunun pasında topla buluşan Falcao’nun şutu rakibe çarparak ağlara gitti. Bu gol, sadece skor açısından değil mental açıdan da Galatasaray’ın oyunda üstün kalmasını sağladı.
Ancak sarı- kırmızılılar, skor avantajını ele geçirmelerine
Kadıköy’deki Fenerbahçe- Trabzonspor karşılaşması, adına yakışır bir mücadeleye sahne oldu. Özellikle ilk yarıda özlediğimiz tempo ve kalitede bir maç izledik.
Fenerbahçe karşılaşmaya müthiş bir baskı ve tempoyla başladı. Trabzonspor’u sahasına hapseden sarı- lacivertliler, özellikle rakip defansın arkasına attıkları toplarla tehlikeler yarattılar. Nitekim yine böyle bir topta Trabzonspor defansının arkasına sızan Kruse’nin pasını gole çeviren Rodrigues, Fenerbahçe’yi öne geçirdi.
Trabzonspor, yaklaşık olarak 22. dakikadan sonra maça ortak olmaya başladı. Oyuna gittikçe daha çok ağırlığını koymaya başlayan bordo- mavililer, bu bölümde beraberliği yakalamayı başardılar.
İlk yarının sonlarına doğruysa oyunun üstünlüğü yine kesin olarak Fenerbahçe’ye geçti. Nitekim sarı- lacivertliler, ikinci yarıya da iyi başlayan taraf oldular. Ancak Trabzonspor kalecisi Uğurcan, Fenerbahçeli futbolcuların yakaladıkları sayısız fırsatlarda gole izin vermedi ve böylece de skoru belirleyen adam oldu. Bu nedenle de maçın adamı olmayı hak etti. Ona eşlik edense Fenerbahçe kalecisi Altay oldu. Genç kaleci, Trabzonspor’un bulduğu net pozisyonların gole dönüşmesini engelledi. Kısacası Kadıköy,
Bazı günler vardır ki, futbol yazmak, futbol konuşmak çok zordur. Bir anda birçok şey anlamını yitirir. Kırıkkale’de yaşanan Emine Bulut cinayetinden dolayı bugün de öyle bir gün. Ve maalesef ülkemizde böyle günleri sık yaşıyoruz. Her seferinde hayatını kaybedenlere rahmet dileyip suçluların hak ettikleri cezaları almalarını ve bu tür olayların son bulmasını diliyoruz. Ama ne yazık ki bitmiyor. Dilerim Emine Bulut olayı bir kırılma noktası olur ve caydırıcı cezaların da yer aldığı önlem paketleriyle kadınlarımızı ve çocuklarımızı daha iyi koruruz.
Beşiktaş, geçen haftaki Sivasspor yenilgisini telefi etmek amacıyla çıktı Göztepe karşısına. Siyah- beyazlılar maça hızlı başlayıp rakip sahada fazla gözükseler de verimlilikten çok uzak kaldılar ve iyi bir futbol ortaya koyamadılar. Bunun temel nedenleri, Beşiktaşlı futbolcuların hızlı oynamak adına telaşlı bir futbol oynamaları, ciddi bir senkronizasyon sorunu yaşamaları ve kanatlardaki Boyd ve Lens ile orta sahadaki Ljajic’in etkisiz kalmalarıydı.
Ljajic’in özellikle ilk yarıdaki etkisiz futbolunu oynadığı bölge ile de değerlendirebiliriz. Abdullah Avcı, genellikle santrafor arkasında görmeye alışık olduğumuz Ljajic’i Göztepe
Denizlispor karşısında teknik heyetten futbolcusuna kadar tel tel dökülen Galatasaray, sezonun ilk maçından mağlubiyetle ayrılmaktan kurtulamadı.
Galatasaray teknik yönetimi, Akhisarspor ile oynanan Süper Kupa maçındaki verimsizliğine rağmen Denizlispor karşısına da aynı orta saha kurgusuyla çıktı. Nitekim bu orta saha kurgusu, Denizlispor karşısında da başarılı olamadı.
Maçın başında öne geçme şanslarını değerlendiremeyen sarı- kırmızılılarda Selçuk İnan’ın kaçırdığı penaltı, maçın kırılma noktasını oluşturdu. Bu andan sonra direnci artan Denizlispor karşısında Marcao da oyundan atılınca Galatasaray’da işler iyice sarpa sardı.
Bu arada Marcao’nun ikinci sarı kartı gördüğü pozisyon örneğinde olduğu gibi sarı- kırmızılı futbolcuların genelinde gördüğümüz motivasyon sorunu da Galatasaray kenar yönetiminin bir eksisi olarak kayda geçti.
Galatasaray teknik yönetiminin maça ilk on birde başlaması gereken Donk’u, kırmızı kart gören Marcao’nun yerine ikinci yarının başında oyuna alması doğruydu. Ama Seri yerine Selçuk kenara alınsaydı daha doğru olurdu diye düşünüyorum. Nitekim kötü performansını ikinci yarıda da sürdüren Selçuk, bir de yorgunluk eklenince iyice oyundan düştü.
Akhisarspor’u 1-0 mağlup ederek Süper Kupa’yı altıncı kez müzesine götüren Galatasaray, sezona kupayla başlama hedefine de ulaşmış oldu. Başka bir deyişle sarı- kırmızılılar, geçen sezonu üç kupayla kapatmış oldular. Bu, çok büyük bir başarı. Başta Fatih Terim, teknik heyet ve futbolcular olmak üzere bu başarıda emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Tabii ki, takımlarını hiçbir zaman yalnız bırakmayan Galatasaray taraftarlarını ayrıca tebrik etmek gerekiyor.
Gelgelelim sarı- kırmızılıların güzel bir futbolla kupaya ulaştıklarını söyleyemeyiz. Öncelikle defansta çok büyük sıkıntılar yaşandı. Bilhassa stoperler Luyindama ve Marcao oldukça savruk bir görüntü sergilediler ve çok önemli hatalar yaptılar. Özellikle Marcao’nun yaptığı iki büyük hata, Akhisarspor’un iki net gol pozisyonuna girmesine neden oldu. Nitekim bu hatalarda mutlak golleri kurtaran Muslera, kupanın kazanılmasında önemli bir pay sahibi oldu.
Orta sahada Seri, umut veren başarılı bir futbol sergiledi. Kalitesi belli olan Fildişi Sahilli oyuncu, Belhanda’ya gol öncesi verdiği güzel pasla da dikkatleri çekti. Gelgelelim Selçuk İnan’ın kötü performansı, Seri’yi de olumsuz etkiledi. Esasen genel kanı,
Avrupa’nın dev kulüpleri yeni sezona büyük hedeflerle giriyorlar. Geçen yıl tarihinin en kötü sezonunu yaşayan Real Madrid, bu sezon hem La Liga’da hem de Şampiyonlar Ligi’nde şampiyonluk hedefliyor. Bu nedenle yeni bir ‘’ Los Galacticos ‘’ projesini uygulamaya koyan eflatun – beyazlılar, ilk olarak geçen sezon renklerine bağlayamadıkları Eden Hazard’ı kadrolarına katmayı başardılar.
Luka Jovic ve Ferland Mendy gibi isimlerle transferlere devam eden Real Madrid’in en büyük kozu ise şüphesiz teknik direktör Zinedine Zidane. Şampiyonlar Ligi’ni üç sezon üst üste kazanma başarısını gösteren Zidane’dan bu sezon da beklentiler çok büyük. Fransız teknik adamın yaşayabileceği en büyük handikap ise yeni kurulan takımın uyum sorunu. Bakalım Zidane yeni bir destana imza atabilecek mi?
İtalyan devi Juventus da sezona Şampiyonlar Ligi Kupası hedefiyle giriyor. Siyah- beyazlılar bu hedef doğrultusunda Allegri ile yollarını ayırarak teknik direktörlüğe Sarri’yi getirdiler.
Juventus ile Serie A’da şampiyonluğa ambargo koyan Allegri ile alınan ayrılık kararı pek çok kimse için sürpriz oldu. Ancak, Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu için yapılan Ronaldo transferine rağmen genç oyunculardan