Tolga Ersarı

Türk Milli Takımı, Şenol Güneş yönetiminde Euro 2020 elemelerindeki ilk karşılaşmasını bugün Arnavutluk ile yapacak. Türkiye, yeni teknik direktörü ile gruba güzel bir başlangıç yapmayı ve Euro 2020’ye katılmayı hedefliyor.

Esasen bu, gerçekleşmesi imkansız bir hedef değil. Türkiye, Fransa ve İzlanda gibi zorlu rakiplere rağmen gruptan çıkmayı başaracak bir potansiyele sahip. Şenol Güneş de Türk Milli Takımı’nı bu hedefe taşıyacak tecrübeye sahip bir teknik direktör.

Türkiye, uzun süredir milli takım bazında başarıya hasret kaldı. Dileğimiz, Türkiye’nin artık tüm turnuvalara katılabilen bir ülke haline gelmesi. Bu yolda Şenol Güneş’e ev Milli Takımımıza başarılar diliyorum.

Arnavutluk maçı öncesinde futbol kamuoyunu meşgul eden bir diğer konu ise yabancı futbolcu sınırlaması. Bu konuda ciddi bir tartışma var. Ancak bu tartışmadaki pek çok argüman ciddi bir temele oturmuyor.

Öncelikle şunu belirtmek şart; şu andaki kural kesinlikle Türk futbolcuların önünde bir engel oluşturmuyor. Futbolcuları yerli ve yabancı olarak değil, iyi ve kötü futbolcu olarak ayırmak gerekir. Nitekim Ozan Kabak gibi gençlerimiz bu dönemde ortaya çıkmış ve genç yaşta Avrupa’nın önemli liglerinde

Başakşehir’in gündüz seansında puan kaybetmesinin ardından, Bursaspor maçı Galatasaray açısından daha da fazla önem kazandı. Ancak sarı- kırmızılı futbolcular, belki de bunun yarattığı stresin de etkisiyle özellikle ilk yarıda kötü bir performans sergilediler.

Galatasaray, düşme tehlikesini yakından hisseden Bursaspor’un baskılı oyununa cevap veremediği gibi tüm hatlarıyla tel tel döküldü. Emre Taşdemir, iyi niyetle hücuma katkı sağlamaya çalıştı ama arkası yolgeçen hanına döndü. Uzun zamandır kötü performans sergileyen Marcao’ya, bu maçta Luyindama da katıldı. Orta saha da aynı şekilde felaketti. Belhanda ve Feghouli yokları oynadıkları gibi birçok da top kaybettiler.

Bütün bunların sonucunda Bursaspor iki gol buldu. Ancak ilk yarının sonunda Ndiaye ile gelen gol, bir anlamda geri dönüşün fitilini ateşledi. Nitekim ikinci yarıda Belhanda ve Feghouli’nin biraz hareketlenmeleri ve biraz sorumluluk almaları işleri Galatasaray lehine değiştirdi ve Cim Bom müthiş bir geri dönüşle üç puanı almayı başardı.

Ancak Galatasaray açısından muhteşem olan sadece geri dönüştü. Sarı- kırmızılıların oynadıkları futbol için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Galatasaray’ın ilk yarıdaki

Beşiktaş – Göztepe karşılaşması, ligdeki konumlarından dolayı iki takım için de büyük önem taşıyordu. Şenol Güneş, bu önemli karşılaşmaya oldukça ofansif bir kadro ile çıkarken Kagawa ile Ljajic’i de ilk kez birlikte ilk on birde sahaya sürdü.

Ancak ilk yarıda işler siyah- beyazlıların düşündükleri gibi gitmedi. Beşiktaş, Göztepe’nin önde basmasından dolayı geriden oyun kuramadı ve topu rakip kaleye taşıyamadı. Adriano’nun henüz 12.dakikada sakatlanarak yerini Necip’e bırakmasıysa Beşiktaş için işleri daha da zorlaştırdı. Bu değişiklikten sonra sol beke geçen Medel, doğal olarak hücum anlamında hiç katkı sağlayamadığı gibi o kanattan gelen akınlar da siyah- beyazlılara zor anlar yaşattı.

Bu saydığım etkenlerden dolayı hücum anlamında hiçbir varlık gösteremeyen Beşiktaş, 35.dakikadan itibarense kalesinde önemli tehlikeler yaşadı. Özellikle Yasin Öztekin’in getirdiği toplar Beşiktaş kalesinde önemli pozisyonlar yaşanmasına neden oldu.

İkinci yarıya Necip’in yerine Lens ile başlayan Şenol Güneş, sistemde de değişikliğe gitti. Geride Dorukhan, Vida ve Medel ile üçlü bir savunma hattı kuran tecrübeli teknik direktör, kenarlara Gökhan Gönül ve Lens’i yerleştirdi. İlk yarıda sol

Öncelikle 5-0’lık skorun kimseyi aldatmaması gerektiğini belirtmem gerekiyor. Antalyaspor, Galatasaray karşısında kora kor bir mücadele örneği sergiledi ve pek çok önemli pozisyon buldu. Ancak Muslera bunlara geçit vermedi ve bir anlamda 5-0’lık galibiyetin mimarı oldu.

Esasen Galatasaray maça istekli başlasa da ciddi bir koordinasyon ve uyum sorunu kendisini gösterdi. Özellikle 1-0’dan sonra bu eksiklikler daha fazla hissedilmeye başladı.

Rakip sahaya top geçirmekte ve oyun kurmakta zorluk yaşayan Galatasaray ikinci yarıya, sarı kartı da bulunan Ndiaye’nin yerine Selçuk İnan’la başlayabilirdi. Ancak Fatih Terim, ilk yarıda ciddi tehlikeler yaratan Antalyaspor atakları karşısında orta sahayı savunma anlamında güçlendirmeyi tercih etti ve ikinci yarıya Donk ile başladı.

Gelgelelim Fatih Terim’in beklentileri hemen gerçekleşmedi. Antalyaspor, ilk yarıda olduğu gibi yine mutlak gol pozisyonlarına girdi. Ancak Muslera, ilk yarıdaki gibi ikinci yarıda da konuk takıma gol izni vermedi.

Galatasaray’ın 65.dakikada ikinci golü bulmasından sonra ise daha farklı bir maç oynanmaya başladı. İkinci golle rahatlayan sarı- kırmızılılar, 65’den sonraki kısa bölümde farkı açmayı

Futbol gerçekten çok ilginç bir oyun. Zaten bu nedenle dünyanın en çok sevilen ve izlenilen spor dalı. Beşiktaş- Atiker Konyaspor maçı da bu kategoride yerini aldı.

Oyunu rakip sahaya yıkan ve maçın genelinde rakibini sürklase eden Beşiktaş, uzatma dakikalarına 2-2’lik skorla girdi. Bu arada Atiker Konyaspor, üstünlük golünü atabileceği pozisyonlar da buldu. 90+3’de ise Kagawa, Kara Kartal’ı üç puana uçuran golü attı. Ancak bu gol ve üç puan Beşiktaş’taki krizi bitirmedi. Hatta Şenol Güneş’in maç sonunda futbolcuları orta sahada toplayarak protestolara alkışlarla cevap vermesi krizi başka bir boyuta taşıdı.

Esasen Beşiktaş 2-2’ye kadar gerçekten güzel bir futbol ortaya koydu. Siyah- beyazlılar iki güzel gol buldular. Bu iki golde de sahanın yıldızlarından Burak Yılmaz başroldeydi. İlk golde güzel bir asist yapan golcü futbolcu, ikinci golü de frikikten harika bir vuruşla kendisi attı.

Konyaspor, Beşiktaş’ın ilk golünden kısa bir süre sonra benzer bir golle karşılık verse de siyah- beyazlılar, yukarıda da belirttiğim gibi Burak Yılmaz’ın serbest vuruş golü ile öne geçmeyi başardılar. Bu golden sonra da Beşiktaş’ın oyundaki üstünlüğü devam etti. Siyah- beyazlılar açısından

Galatasaray açısından Erzurumspor maçı, Başakşehir’in gündüz seansında Malatya deplasmanından üç puanla ayrılmasından sonra daha da önem kazanmıştı. Ancak sarı- kırmızılılar, Erzurumspor karşılaşmasından beraberlikle ayrıldılar ve şampiyonluk yarışında oldukça ağır bir yara aldılar.

Galatasaray açısından Erzurumspor maçına damga vuran pek çok olay oldu. Şüphesiz bunlar arasında Marcao’yu en başa yazmak gerekir. Genç stoper, İstanbul’daki Benfica maçında yaptığı hatanın bir benzerini Erzurumspor karşısında da yaptı ve yine takımının yenik duruma düşmesine neden oldu. Üstelik Galatasaray, her iki maçta da o golleri yiyene kadar oyunda iyi durumdaydı. Nitekim sarı- kırmızılılar, Erzurumspor mücadelesine de iyi başladılar. Fakat Marcao’nun hatasıyla yenilen golden sonra oyundan düştüler. Yaklaşık 30, 35.dakikaya kadar da toparlanamadılar.

Marcao ve Luyindama, sarı- kırmızılıları gelecek adına umutlandıran iki yeni transfer. Ancak Marcao’nun bu tür hataları kafalarda ciddi soru işaretleri yaratıyor.

Orijinal beklerinden yoksun sahaya çıkan ve sağ bekte Semih’i oynatmak zorunda kalan Galatasaray, yukarıda da belirttiğim gibi Erzurumspor’un golüne kadar iyi bir mücadele örneği

Beşiktaş- Fenerbahçe derbisi, birbirinin tam zıddı iki devreye sahne oldu. İlk devrenin hakimi Beşiktaş, bunun karşılığını üç golle aldı. İkinci yarıysa oyuna hakim olan Fenerbahçe, tarihi bir geri dönüşe imza attı.

Elbette bu durumun yaşanmasında teknik direktör tercihlerinin büyük etkisi oldu. Ersun Yanal’ın maça başladığı on bir çok doğru değildi. Orta sahada sıkıntı yaşayan Fenerbahçe’de Moses da etkisiz kaldığı gibi, Gökhan Gönül’ü hiç kovalamadı. Bunun neticesinde Gökhan Gönül sağ kanadı adeta kulvar yaptı. Nitekim Beşiktaş’ın ilk golünü atan Gökhan Gönül, ikinci golde de penaltıyı kazandıran isim oldu.

Öte yandan Soldado da topla çok fazla buluşamadı. Kısacası Fenerbahçe çok kötü bir ilk yarı oynadı ve bunun sonucun da soyunma odasına 3-0 mağlup girdi.

Ersun Yanal’ın ikinci yarıya başlarken yaptığı değişiklikler çok olumlu bir şekilde kendisini gösterdi. Sağ beke geçen Dirar, oldukça etkili oldu ve tartışmasız bir şekilde ikinci yarının en iyi oyuncusuydu. Öte yandan Valbuena da Fenerbahçe’ye hareketlilik getirdi.

İkinci yarının başındaki değişikliklerle birlikte oyun üstünlüğünü eline alan Fenerbahçe, Zajc’la bulduğu ilk golden sonra maça daha fazla tutundu.

Galatasaray, ligde son sırada bulunan Akhisarspor karşısında kelimenin tam anlamıyla ecel terleri döktü. Sarı- kırmızılıları ipten alan ise Yunan golcü Mitroglou oldu.

Galatasaray’da, Perşembe gecesi Benfica ile yapılan zorlu mücadelenin ve uzun yolculuğun yorgunluğu net olarak kendisini hissettirdi. Öte yandan, Fernando’nun yokluğunda stoperlerin önünde Ndiaye ile maça başlayan sarı- kırmızılılarda, koordinasyon sıkıntısı da yaşandı.

Fatih Terim ikinci yarının başında, maç eksiği olan Emre Akbaba’nın yerine Selçuk İnan’ı sahaya sürerek bu koordinasyon sıkıntısını çözmek istedi. Nitekim Selçuk’un girmesi, özellikle ikinci yarının ilk bölümündeki pas trafiğinde kendisini olumlu yönde hissettirdi. Ancak dakikalar ilerlemesine rağmen bir türlü gelmeyen gol, Galatasaraylı futbolcuların strese girmelerine ve bu nedenle daha telaşlı oynamalarına neden oldu. Kırka yakın yapılan ortadan da hiçbir sonuç alınamadı.

Fatih Terim, son bölümde Donk’u ikinci bir santrafor olarak oyuna aldı. Nitekim 90+4’ de Selçuk İnan’ın akıl dolu pasında, Donk’un takibi bırakmadığı ve kaleci Lukac’ın da hatalı çıktığı topu önünde bulan Mitroglou, Galatasaray’ı hayata döndüren golü attı.

Başakşehir’in