Kastelli ile Yiğit ne rastlantıdır ki, TMSF'nin villa satışında karşımıza çıkmışlardı. Kastelli, Yiğit'in TMSF tarafından satışa çıkarılan villasına talip olmuş, daha sonra da (ben yazdıktan sonra) bu satıştan vazgeçtiğini açıklamıştı.TMSF Tahsilat Daire Başkanı Fethi Çalık imzalı, 14 Eylül 2006'da yazılan 'alacak takip' bildirisi yine bir Kastelli adresine yollandı. Kastelli namıyla anılan Abidin Cevher Özden ile bankası (Bank Ekspes) Fon'a devredilen Korkmaz Yiğit adı, TMSF alacaklarında nedense birlikte anılır oldu. TMSF'nin Kastelli'ye gönderdiği mektup şöyle:"Korkmaz Yiğit'ten alacaklarınızın Yiğit tarafından ödendiği ve bu duruma ilişkin olarak 26.04.2004 tarihli fesihname ve ibranamenin imzalandığı belirtilerek sözleşmenin bir örneği kurumumuza gönderilmiştir.(Burada dikkat çekici olan TMSF'ye dosyalar hazırlayıp gönderen birilerinin varlığı. TMSF'nin bizzat 600 avukatıyla bu işi halledememesi, "kamu menfaati" sağlayan muhbir vatandaş kullanması...)Bank Ekspres'in yönetim ve denetim kurulu üyelerinin tamamı, (...) değiştirilmiş, bankanın hisseleri ise TMSF tarafından satın alınmıştır. Yiğit görevde bulunduğu süre içinde Bank Ekspres'ten doğrudan ve dolaylı olarak kullandığı
Çünkü firmanın duyurusunda, yalnızca bu iki kurumun adı yazıyor. Oysa 2000 parçadan oluşan tablo, gravür, minyatür ve değerli antikaların bir büyük bölümü, Demirbank koleksiyonunun parçaları.TMSF, 2000 yılında el konulan Demirbank'ın binalarını geçen aylarda satışa çıkarmış, ancak bu işlemler mahkemelerin aldığı kararlar sonucunda durdurulmuştu. Bu süreçte, gerek Cıngıllı Holding, gerek Cıngıllı Holding ortaklarından Sema Cıngıllıoğlu'nun açmış olduğu ayrı ayrı davalar neticesinde verilen, "Demirbank'ın el konulma işleminin iptal edilmesi" ve "Demirbak'ın eski sahiplerine iadesi" yönünde alınan hukuki kararlar önemli olmuştu. Antik AŞ'nin 23 Eylül Cumartesi günü Antik Palace'ta düzenleyeceği "239. Müzayede - Değerli Tablolar ve Antikalar" kataloğunu görenler, Bayındırbank ve İktisat Bankası koleksiyonlarının satılacağını sanıyorlar. Artık "mazi" muamelesi gören, ancak döneminde Türkiye'nin en büyük 5'inci özel bankası olan Demirbank'ın iadesinin, "fiziki şartlardan yoksunluk" gerekçesiyle uygulanamadığını ileri süren TMSF, aynı bankanın varlıklarını satma girişimlerini sürdürerek, "ısrarlı" bir tutum sergiliyor.En son geçen mart ayında TMSF'nin Levent'teki binayı satış işlemi
TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı, Türkonfed Başkanı Celal Beysel ve cuma günü Bursa Almira Otel'de düzenlenen "Başkanlar Konseyi" toplantısında söz alan tüm başkanların neredeyse hepsinin "misliyle" ifade ettikleri sözleri de sıralayalım:AB heyecanı kaybedilmemeli. Ardından gelen soru: Demokratikleşme özlemi müzakere başlayınca bitti mi?Cari işlemlerin ve enflasyonun yakından izlenmesi, siyasi ve uluslararası meselelerde risk yönetiminin oluşması...TCK'nın 301'inci maddesiyle yeniden gündeme gelen "düşünce suçu" kavramından kurtulamama; çıkan bazı yasalar ve yasa tasarılarının organize sanayi bölgeleri ve kalkınma ajansları yönetimlerinin "beyaz plakalılardan" "siyah plakalılara" aktarılmasını öngörmesi.Ekonomiyle ilgili kurum ve kurulları kamunun denetimi altında tutma isteği. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (Türkonfed) Başkanlar Konseyi Bildirisi'nde altı çizili sözler: "Bölgesel kalkınma ulusal bir meseledir. Ekonomik, siyasal ve sosyal istikrar buna bağlıdır..." En son Diyarbakır'da yaşanan terör olaylarına tepkiler ve Kayseri gibi zenginleşmesi "popüler" alana giren illerde, göç dalgasıyla birlikte "güvenlik" sorunlarının artması.Bursa'da, 9000'e yakın iş insanını
BAE'den fuara katılan 34 firmanın temsilcisini, Başbakan Erdoğan da bugün İstanbul Ticaret Odası'nda (İTO) düzenlenen yemeğe davet etti.BAE'nin başkenti ve ticaret merkezi Dubai'den gelen firmalar, "gayrimenkul, enerji, finans, mücevher/altın gıda ve telekomünikasyon" sektörlerine odaklıydı. Türkiye'de ilk kez düzenlenen, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) İşbirliği ve Ticaret Fuarı Grand Cevahir Otel'de açıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Levent'te "Dubai Towers" projesini geliştiren Sama Dubai fuara "Hazırlıklarımızı tamamlayamadık" gerekçesiyle katılmadı. Körfez bölgesinin en büyük yatırım geliştirme grubu olan Dubai Holding'in, gayrimenkul yatırımlarını barındıran çatı şirket konumundaki Sama'nın boş bıraktığı (!) yeri, Atasay Kuyumculuk firmasının sahibi ve Erdoğan'ın "yakın dostu" Cihan Kamer'in yüzde 40 ortak olduğu, Emaar gayrimenkul şirketi doldurdu.Emaar, 700 milyon dolara mal olacak, 576 evi kapsayan Büyükçekmece'deki "Toskana Villaları" projesi için ilk kazmayı 2007 başında vuracak. Emaar'ın Türkiye'deki Genel Müdürü Ozan Balaban, "Hastane, alışveriş merkezi gibi alanları kapsayan projelerimizle, 2010 yılına kadar Türkiye'ye 5 milyar dolarlık bir yatırım
2005'te göçmenler tarafından kendi ülkelerine gönderilen paranın yaklaşık 232 milyar dolar olduğunun belirtildiği raporda, bu kaynağın 167 milyar dolarının kalkınmakta olan ülkelere gittiği vurgulanıyor.Yoksullar gurbette yemiyor içmiyorlar, kazandıklarını yine "yoksul" ülkelerindeki ailelerine gönderiyorlar! Göçün en ürkütücü görüntüsü olan insan ticareti ulusal güvenliği ve istikrarı da tehdit ediyor.İnsan ticareti, yaklaşık 7 ile 12 milyar dolar arasında yasadışı kâr getiren üçüncü sektör. ILO tahminlerine göre kurbanlar gidecekleri ülkelere vardıkları zaman, suç örgütleri yılda 32 milyar dolar kazanıyor.ILO, 2,5 milyon insan ticareti kurbanının dünyada istismar içeren durumlarda çalıştığını tahmin ediyor. Bunların da yaklaşık yüzde 80'i kadın ve çocuklar. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA,) Türkiye Ofisi "Dünya Nüfusunun Durumu" raporunun açıklanmasını fırsat bilerek, özellikle kadın ve gençlerin yasadışı göçten nasıl etkilendiklerini ortaya koyan bir araştırma gönderdi. Göçmenlerin yarısını (95 milyon kişi) kadınların oluşturduğu ileri sürülüyor. 1990'ların sonunda Filipinler'e yıllık olarak gönderilen 6 milyar doların 3'te 1'i göçmen kadınlarca yollanmış. Orta Doğu'da
Salı günü bu köşede Burak'ın annesi Neriman Okay'ın "Bisiklete bindirmedim, kaza yapar, ölür diye" sözlerine yer vermiş, tüm anaların-babaların aynı korkularla çocuklarını büyüttüklerini yazmıştım.Neredeyse her kesimden "Duygularınızı paylaşıyorum" mesajları taşıyan telefonlar, mail'ler aldım.Sürpriz telefon Petkim Genel Müdürü Kenan Yavuz'dan geldi. Hakkâri'nin dağlarında kurulan pusuda yaşamını yitirmiş bir "insan" ve de askerlik görevi sırasında "şehit" edilmiş bir evlat: Bilgisayar mühendisi şehit jandarma asteğmen Zeki Burak Okay... Yavuz'un en son röportajını Capital'in eylül sayısında okumuştum. Koç Topluluğu Otomotiv Grubu genel müdür yardımcılığı görevinden sonra, Petkim'e yönetim kurulu üyesi olarak giren Yavuz, 2004 yılında aynı kurumun yönetim kurulu başkanı olmuştu.Son iki yılda kurumda kişi başına verimlilik ve kapasite kullanım oranı yüzde 20'ler düzeyinde artarken, aynı oranda da çalışan sayısında azalma sağlanmış. Yönetici sayısı 8'den 5'e düşmüş, 20'ye yakın departman kapatılmış.Sonuçta İMKB'de, THY ve Tüpraş'tan sonra halka açıklık oranı yüzde 38.5 ile en yüksek düzeyde işlem gören Petkim, 2006 yılında ihracatını yüzde 50 artırıp cirosunu da 1.5 milyar dolar
Oğlumla birlikte 20 kamaralı Pegasus teknesiyle Yunan adalarına yaptığımız gezideki izlenimlerimi...Turgutreis'in karşı kıyısındaki Kos'ta, Kapalıçarşı gibi bir yere gittiğimizde karşılaştığımız Türk kökenli Yunan vatandaşlarının hiç de az olmadığını...Kos'ta 2 bin kadar Türkün yaşadığını. Adadaki iki caminin de ibadete açık olduğunu.Yunanistan'ın euro'ya geçmesinden sonra, Avrupalıların bu ülkedeki fiyatları kendi ülkelerinde fiyatlarla karşılaştırma yapma olanağı bulduğunu, bu nedenle "kazıklanmak"tan kurtulduğunu ve dolayısıyla az harcama yaptığını..."Cebimde yabancı para kalmasın, tüketeyim" eğiliminin ortadan kalktığını...Yunan adalarındaki yiyecek ve içecek fiyatlarıyla Bodrum'daki fiyatları karşılaştıran turistlerin, "Türkiye pahalı" dediğini...Deniz yolculuğunun pasaport kontrol veya bavul taşıma gibi sorunlar olmadan, farklı varış noktalarına gezi lüksü verdiğini...Parmak arası terlikle bir seyahati tamamlayabildiğinizi...Küçük gemilerin limanlarda itilip kakıldığını... Çıkan fırtına nedeniyle programda olan adalara gidemeyip bir limanda bekleme yapma sürprizine hazır olunması gerektiğini...Kuşadası'na varamayan teknemiz nedeniyle, turizm şirketini bize feribotla Bodrum'a
Bu ziyareti sıradan bir "gezi" olmaktan çıkaran, cumartesi akşamı eşleriyle gittikleri Sunset restoranda Cem Uzan ile selamlaşmaları değildi, aralarında ABD Başkanı George Bush'un yerine 2008 yılında yapılacak seçimlerde aday gösterilen "Vietnam Kahramanı" unvanlı Cumhuriyetçi Parti senatörü John McCain'in bulunmasıydı.1992 ABD seçimlerinden sonra 1998 ve 2004 seçimlerini de kazanan McCain gibi, yanındaki senatörler de iktidar partisine mensuptu. McCain 2000 yılı seçimlerinde Bush'a karşı aday olduğunda kaybetmişti. ABD Senatosu'nda Cumhuriyetçi Parti'den 51 senatör bulunduğu göz önüne alındığında 6 senatörün iki günlük ziyaret için Türkiye'de olması daha da önem taşıyor.Bu kadar üst düzeyde bir ziyaretin izlerinin neler olabileceğini şimdiden söylemek güç, ancak kesin olan bir durum var ki, Sunset'e Cem Uzan ile buluşmak için gitmedikleri.Bir süre AKP'ye muhalefet yaparak yollarını zaman içinde ayıran ve daha sonra Uzan'ın kurduğu Genç Parti'ye geçen milletvekili Emir Şirin ile birlikte oturan Cem Uzan'ın bu "rastlantıyı" medyaya "buluşma" olarak pazarlamasıydı. Cuma günü eşleriyle birlikte İstanbul'a gelen Washington'un en etkili 6 senatörü bir günlük ziyaretin ardından önceki