TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı, Türkonfed Başkanı Celal Beysel ve cuma günü Bursa Almira Otel'de düzenlenen "Başkanlar Konseyi" toplantısında söz alan tüm başkanların neredeyse hepsinin "misliyle" ifade ettikleri sözleri de sıralayalım:AB heyecanı kaybedilmemeli. Ardından gelen soru: Demokratikleşme özlemi müzakere başlayınca bitti mi?Cari işlemlerin ve enflasyonun yakından izlenmesi, siyasi ve uluslararası meselelerde risk yönetiminin oluşması...TCK'nın 301'inci maddesiyle yeniden gündeme gelen "düşünce suçu" kavramından kurtulamama; çıkan bazı yasalar ve yasa tasarılarının organize sanayi bölgeleri ve kalkınma ajansları yönetimlerinin "beyaz plakalılardan" "siyah plakalılara" aktarılmasını öngörmesi.Ekonomiyle ilgili kurum ve kurulları kamunun denetimi altında tutma isteği. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (Türkonfed) Başkanlar Konseyi Bildirisi'nde altı çizili sözler: "Bölgesel kalkınma ulusal bir meseledir. Ekonomik, siyasal ve sosyal istikrar buna bağlıdır..." En son Diyarbakır'da yaşanan terör olaylarına tepkiler ve Kayseri gibi zenginleşmesi "popüler" alana giren illerde, göç dalgasıyla birlikte "güvenlik" sorunlarının artması.Bursa'da, 9000'e yakın iş insanını temsil eden, yılda 45 milyar dolardan fazla ihracatı gerçekleştiren, 69 bölgesel derneği içinde barındıran 8 federasyon ve 17 sektörel "gönüllü" derneğin başkanı bir araya gelip "ülkenin gündemini" çerçeveliyor.Toplantı öncesi düzenlenen "gala yemeğinde" bir yuvarlak masa sohbetindeyiz. Masada bir gazeteci de olunca, "mesajlar" kamuoyuna yönelik oluyor tabii. Bu durum Ömer Sabancı'da ne kadar "özenli" olma duygusu yaratıyorsa, masanın diğer konukları için bir o kadar da tahrik edici. TÜSİAD'ın 3-5 Ekim tarihleri arasında Brüksel, Paris ve Berlin'deki etkinliklerinden söz açılıyor ve işadamları Dışişleri'nden yeterli destek gelmediğinden yakınıyorlar. Sabancı, "Ben aynı görüşte değilim" diyor ve ekliyor: "Çok olumlu gelişmeler oldu" diyerek AKP çekişmesi içine girmekten kaçınıyor.İşadamlarının ve eşlerinin aralarında tartıştığı "Kime oy vereceğiz?" sorusunu tekrarlıyor, aldığı yanıtları anketör 'renksizliğinde' dinliyor.Masanın yanıtlarındaki "renklilik" ise, iş dünyasının "istikrar ile laik ve demokratik cumhuriyet" arasında yaşadığı sıkışmayı yansıtıyor. Üzerlerinden atmaya çalıştıkları şaşkınlık ise, "devlet kurumları"ndan işyerlerini denetime gelen "eldivenli-türbanlı" kadınlar, çalışanlarının ailelerinin "yüzde 90'nın" türban takması vs. AB'de Dışişleri'nin rolü Arada bir fire olur! Boğaziçi Üniversitesi'nin "yarım yüzyıllık" hocası Arman Manukyan için, Robert Kolej sıralarından günümüze süren 41 sınıf arkadaşının da katıldığı bir tören "türünün" tek örneği.Öğrencilerinden Güler Sabancı'nın törene gönderdiği kutlama mesajında söylediği gibi, "En sevimsiz ders olan muhasebeyi, en sevimli hale getiren" hoca!Muhasebenin yalnızca "borç-alacak" hesabı olmadığını, yaşamın felsefesini öğrettiğini "kabul ettiren" hoca!Bankacılık duayenlerinden ve sivil toplum gönüllüsü İbrahim Betil, "Bilge, şık giyimli, kendine güvenen, aristokrat, gencecik halimizle bizi adam yerine koyan" diye tarif ettiği hocası Manukyan'dan aldığı dersle, öğrencileri bu toplumdan alacaklı kılmaya çalıştığını anlatıyor.Betil, kurduğu Toplum Gönüllüleri Vakfı'nın Kavacık'taki merkezinde, BÜ öğrencilerine, kolejlere ve üniversiteye hazırlama dersleri verdirtiyor.Cem Boyner, kısa pantolonlu çağında babasının yanında iş hayatına atıldığını ve bu yüzden "muhasebeden" hoşlanmayarak girdiği derslerde, Manukyan'dan kendisine kalanları "Her kazancı kazanç sayma, hediyeler borçtur, mutluluk ileride ceza olabilir" diye aktarıyor. Papyon takmayı ve "adam gibi adam olmayı" Manukyan hocasından öğrendiği söylüyor.Manukyan'ın sınıf arkadaşı Prof. Talat Harman ise BÜ'deki töreni izlemek için salonu dolduranlardan alkış alan konuşmasını yapıyor."50 yılda okuttuğu 16 bin öğrencisi içinde başbakan, bakanlar, işadamları yetiştirdi" sözlerine eklediği, "Arada bir fire olur" esprisine karşılık düşen ismi söylemesine gerek bile kalmadı.Eğitim dönemi başlarken tüm öğretmenlerin bu kutlamayı izlemesini isterdim. Gençlerin yalnızca derslerindeki başarıyı değil, yaşamlarının yönünü belirlerken "hocalarının" ne kadar önemli olduklarını anlatan örneklerden biriydi.Manukyan'ın tavsiyesi: Öğrencilerinizle konuşun! syilmaz@milliyet.com.tr