Oysa amacı öğretmen olmaktı. Hem de iyi bir öğretmen...Eğitim süresi içinde müzik aletlerinden tambur, ut, bağlama, gitar, tar, lavta ve bitirme ödevi olarak mandolin, iki de kanun üretti.Bunlardan sonuncusu, son kanun sınıfta kalmasına yol açtı.Oysa mezun olmayı başarabilseydi (!) "yüksek onur belgesi" alacaktı.2005 yılında girdiği son sınavında ürettiği kanundan "sıfır" aldı ve not ortalaması 4 üzerinden 3.29 olmasına karşın, kendini kapının dışında buldu.Hürriyet yazdı, televizyonlar gösterdi. İTÜ Konservatuvar Müdürü Prof.Dr. Can Etili,"Hanım kızımız başarsın, mezun olsun" gibi demeçler verdi.Hem okuldan atıyor hem de "Gelsin" diyor Etili. Üniversite mezunu olma hedefinin peşinden giden Çiğdem Karadağ, 33 yaşında girdiği İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Çalgı Yapım Bölümü'nün son sınıfındayken, okula devam edemediği için üniversiteden atıldı. Dün Karadağ ile uzun uzun konuştuk, yanında kamuoyunda bilinen bir isim vardı. TMSF'nin, Korkmaz Yiğit'in mal varlıklarının ortaya çıkarılmasında kuruma yardımcı olduğu gerekçesiyle "teşekkür plaketi" sunduğu Doğan Kasadolu ile gelmişlerdi. Kasadolu, İTÜ'deki öğretim üyesi dostlarından duymuştu Karadağ'ın
Ayvalık'ta 'zeytinyağı hasadı' toplantılarını bundan 10 yıl kadar önce Komili başlatmış, Unilever devam ettirmişti. Geçen hafta sonu Ayvalık Ticaret Odası'nın (ATO) düzenlediği 'zeytinyağı hasadı' toplantısında onlarca markanın sunumu dikkat çekiciydi. Körfez zeytinyağının tanıtımını öne çıkaran 'Ayvalık Zeytin Hasadı' toplantısında, bu yıl onlarca markanın öne çıktığı bir tabloyla karşılaştık. Zeytinyağı piyasasının liderleri Komili, Kırlangıç onlarca 'yerel marka'nın arasında anılıyordu. Tariş, yalnızca konuk olabiliyordu. Kristal ise zeytinyağı politikalarını desteklemediği ATO ile birlikte hareket etmiyordu.Toplantılar sırasında adı geçen markalara bir göz attım: Rast, Verde, Ekiz, Olivos, Atalan, Laleli, Kürşat, Sokol, Ne Extra Oleas, Salih Sezai Madra, Has Ada, Miranda ve zeytin toplama makinesi Pellenc.Zeytinyağı üreticisi 'kimlikli' olmanın mücadelesini yansıtıyor. Toplantıda kendilerine 'zeytin dostu' adı veren ve yeni kurulan Zeytin ve Zeytinyağı Derneği'nin varlığı sektördeki son çıkıştı.Patronları orada olmasına karşılık, en büyük ihracatçı zeytinyağı markası Lio'nun adı geçmiyordu. Lio'nun yaşadığı ekonomik kriz nedeniyle alıcı olarak piyasadan çekilmesi, zeytinyağı
Kale,750 bin euro'ya kadar çıkan ev fiyatlarıyla "Türkiye'nin en pahalı köyü" olacak kadar rant üretirken, insan yaşamındaki "kalite" düşüklüğü bir o kadar çarpıcıydı.Doktorları yoktu, cenazeler teknelerle taşınıyordu. Demre'deki mezarlıklara giden yolları yoktu, ilkokullarını 1990'ların başında işadamı Rahmi Koç yaptırmıştı. Yazın son günlerini Kaş yakınındaki Üçağız Kale köyünde geçirmiştim. Lykia taş mezarlarının ve batık kentin içinde dolaşıp yüzmek; gündelik hayatı geçirmek son derece etkileyiciydi. Ne var ki gazeteci gözüyle bu "güzelim" yerde sorunlar da görülüyordu. Köyün tarihi ve doğal varlıklarının kamu idaresi tarafından tam olarak korunduğunu söylemek zordu. Yaşadığımız bu güzelliklere değen bir tatili yapmanın huzuru içinde oradan ayrılabilirdim. Ancak böyle olamadı!Kale köyünde bir başka dram yaşanıyordu ve bu acıyı bilip sessiz kalmak gerçekten çok zordu. Benim gibi düşünen bir okurum yolumuzu aydınlattı. Fotomuhabir arkadaşım Yurttaş Tümer, okurum ve ben çevrede bazı araştırmalar yaptık.Edindiğimiz bilgileri sizlerle paylaştık.Köyde 80 yaşında Şefika Başkan adında bir hanım vardı ve sürekli çığlıklar atıyordu.Bu çığlıklar dindirilip, Şefika annenin yüzü
Hiç şüphesiz ki, GYH Başkanı Mehmet Kutman'ın "Eski köye yeni âdet getiriyorum" sözleriyle ifade ettiği yeni "girişimci" profiline duyulan tepkileri. Aksi halde AKP anlayışının, bir tek grubun bu çapta bağışına "sessiz" kalacak siyasi yaklaşım içinde olmadığını biliyoruz.Ofer Grubu'nun yüzde 80, GYH'nin ise yüzde 20 oranında ortak olduğu Kuşadası Tatil Köyü konusunu, Ofer yöneticilerinin hazır olduğu bir toplantıya erteleyerek, Kutman ile Ege Ports'u konuştuk. Adnan Menderes Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Yüksekokulu'nun yenilenen 5 binasından 2'sinin yapımı için 2.1 milyon dolarlık kaynak aktaran Global Yatırım Holding'in (GYH), Kuşadası'nda düzenlediği imza töreni için yapılan basın duyurusunda, katılacaklar arasında adı geçmesine karşılık, Turizm Bakanı Atilla Koç'un gelmemesi neyi ifade ediyordu? Kuşadası Limanı'nın 30 yıllık işletme hakkı, 2003 yılında, 27 milyon dolar bedelle, yüzde 27.5 hisseyi temsilen Royal Caribbean Cruise Lines (RCCL) ve yüzde 72.5 hisseyi temsilen GYH'ye satıldı.RCCL hissedarları içinde en büyük grup Norveçli bir aile. Sami Ofer'in RCCL'deki payı yüzde 13.3 düzeyinde.Kuşadası esnafı, toplam 4 bin 885 metrekare alanı kaplayan (Liman alanının 4'te
Bu ses, "Türkiye'nin en pahalı köyü" haberimiz üzerine bana ulaştı.Şefika Başkan adındaki 'tutsak anne'den bayramı tatili için köyde bulunan bir okurumun ulaşmasıyla bilgi sahibi olduk. Okurum "Köyü gezerken, bir kadının sürekli çığlıklar attığını duydum. Sese doğru ilerledim. Roma Restoran'ın önünden geçerken ses giderek daha net duyulmaya başladı. Bir evin önüne geldiğimde duyduğum çığlıkların, içeride ağzında tek diş olan, kızıl saçlı ve perişan görünen bir hanıma ait olduğunu gördüm" diyordu. Bu okurumla, Şefika Başkan'ın gerçeğine ulaşmak için işbirliği yaparak bilgi topladık. Antalya'nın Demre ilçesine bağlı, Üçağız Köyü, Kale Mahallesi'nde yaşayan varlıklı ama 'tutsak' bir annenin dramı, sessiz bir çığlık gibi, 60 haneli yarımadanın her köşesinde tarihi yolculuğunu sürdüren Lykia mezarlarının taşlarında çınlıyor. Ulaştığımız ilk bilgiler çelişkiliydi. Kimisi 70'li yaşlardaki Şefika annenin kulaklarının duymadığını, kimisi oğlu Hasan Başkan'ın annesini aç ve ilgisiz bırakıp eziyet ettiğini anlatıyordu. Duyumlarımıza göre bundan 8-10 yıl önce eşini kaybeden Şefika anne, Hasan Başkan'ı evlatlık edinmiş ve nüfusuna geçirmişti.SİT bölgesi içinde kalan köydeki onlarca tapusuz ev
Rahmi Koç'un köyünde, İngiliz rahip 750 bin euro'ya ev aldı Kaş bölgesinde yaşanan deprem, Lykia uygarlığını denizin altına almış, başını dik tutan mezarlardan ve dönemin yerleşim kalıntılarından günümüze köprü kurulmuş. Direncinin son noktasına gelen kalıntılar, bakımsızlıktan bir bir yıkılıyor.Kaş'tan Üçağız'a karayolu ile geliyorsunuz, 5 dakikalık bir deniz yolculuğu ile 'Kale köyü' olarak anılan mahalleye ulaşıyorsunuz.Kale'de 160 nüfus barınıyor, Üçağız'da nüfus ise 450 kadar. Kale'nin sağlık ocağı yok, Üçağız'da ise var. Ancak ne doktor, ne hemşire, ne ebe. Yakın zamanda bir ebe-hemşire atanacak diye bekliyorlar.Kale'nin köy mezarlığı yok, cenazelerini Üçağız'a tekneyle taşıyorlar. Geçtiğimiz gün Kale muhtarı Salih Çam'ın amcasının cenazesi teknelerle Üçağız'a ulaşırken, ulusal TV'lerin haber programlarına konu olmuştu. Antalya'da, Kekova'dan geçerken varılan Üçağız köyü, Kale mahallesindeyiz... Lykia kaya mezarları ve kalıntılarının arasından denize uzanan 60 kadar ev; tüm yaşamın taşınmazları. Bunlara 1993 yılında Rahmi M. Koç İlköğretim Okulu eklenmiş. Rahmi Koç 1986 yılında, Kale'nin en tepesindeki üç eski evi satın alarak 3.5 dönüm arazi üzerine bir yerleşim "üssü"
Kazakistan'da otel, tekstil, gıda ve banka yatırımları bulunan Bekir Okan'ın temmuz ayı başında Astana'da 500 milyon dolar yatırımla kurduğu Kempinski Judeyik Eğlence ve Alışveriş Merkezi'nin açılış ve IBSA Bank'ın 10. yılı törenleri nedeniyle 60 kadar işadamıyla Kazakistan'a gittiğimizde "olayı" gördüğümü ve yazdığımı belirtmeden geçmeyeceğim.Çünkü gezi boyunca karşıma çıkan, Kazakistan'daki iş çevreleri dahil Türk çalışanlar ve Büyükelçilik bürokratları dahil herkese, patlamaya hazır bir bomba halini alan "Türk-Kazak" gerginliğini sormuştum. Aldığım yanıtların tatmin edici olduğunu düşünmesem de, edindiğim bilgileri sizinle paylaşmadan da edememiştim. Kazakistan'ın Atırau vilayeti Tengiz petrol yatakları bölgesinde Tengiz Chevroil JV şirketine ait müteahhitlik inşaat alanlarında çalışan Türk işçilerine saldırılmasıyla patlak veren olayların öncesinde, "Türk-Kazak" gerginliğinin ayak sesleri yükselmeye başlamıştı. Astana sokaklarında karşılaştığım şoför, inşaat işçisi, bankacı gibi farklı alanlarda çalışan TC vatandaşlarıyla yaptığım "sokak sohbetlerinde"; parklarda, barlarda ağırlıkla işçi vatandaşlarımızın bıçaklı saldırılara uğradığı, pasaport kontrolleri sırasında güçlükle
Ereğli'den dönüşte otobüste yaptığımız yolculuk sırasında Ulusoy'a kamunun işletmeleri iyi yönetemediği iddiasını hatırlatarak şu soruyu yönelttim:"Erdemir'e geldiğinizde nasıl bir tablo ile karşılaştınız?"Ulusoy'un "Kötü yönetim, kâra odaklanmamak ve israf" diye özetlediği yanıtı, Genel Müdür Yardımcısı Ayhan Müderrisoğlu açtı:"Burada bırakın siyasi kadrolaşmayı, kötü yönetimi, tarikatlar savaşı vardı. Birbirleriyle yarışıyorlardı." Oyak Genel Müdürü Coşkun Ulusoy'un, 19-20 Ekim günlerinde İskenderun'daki İsdemir ve Zonguldak Ereğli'deki Erdemir demir çelik tesislerine yaptığımız basın turunda, "Kitabımı yazmayı beklemeyeceğim, şimdi anlatacağım" yaklaşımı, bu kurumların özelleştirmeden önceki durumlarını ortaya çıkmasına yol verdi. Müderrisoğlu, Erdemir'in Kamusal Sosyal Sorumluluk (KSS) olarak isimlendirilen bütçe kaleminde 15 trilyon liranın camilere ve yardım adı altında bazı kişilere harcandığını söylüyor. Yönetime geldiklerinden bugüne 75 milyon dolarlık israf kalemi saptadıklarını anlatan Müderrisoğlu, "Ereğli'deki camilerin imamlarına kablosuz mikrofon dağıtmışlar, halılar almışlar, sürekli bir gelir aktarımı yapmışlar" diyor.Müderrisoğlu, "Erdemir'in içindeki bilgi