Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2005'te göçmenler tarafından kendi ülkelerine gönderilen paranın yaklaşık 232 milyar dolar olduğunun belirtildiği raporda, bu kaynağın 167 milyar dolarının kalkınmakta olan ülkelere gittiği vurgulanıyor.Yoksullar gurbette yemiyor içmiyorlar, kazandıklarını yine "yoksul" ülkelerindeki ailelerine gönderiyorlar! Göçün en ürkütücü görüntüsü olan insan ticareti ulusal güvenliği ve istikrarı da tehdit ediyor.İnsan ticareti, yaklaşık 7 ile 12 milyar dolar arasında yasadışı kâr getiren üçüncü sektör. ILO tahminlerine göre kurbanlar gidecekleri ülkelere vardıkları zaman, suç örgütleri yılda 32 milyar dolar kazanıyor.ILO, 2,5 milyon insan ticareti kurbanının dünyada istismar içeren durumlarda çalıştığını tahmin ediyor. Bunların da yaklaşık yüzde 80'i kadın ve çocuklar. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA,) Türkiye Ofisi "Dünya Nüfusunun Durumu" raporunun açıklanmasını fırsat bilerek, özellikle kadın ve gençlerin yasadışı göçten nasıl etkilendiklerini ortaya koyan bir araştırma gönderdi. Göçmenlerin yarısını (95 milyon kişi) kadınların oluşturduğu ileri sürülüyor. 1990'ların sonunda Filipinler'e yıllık olarak gönderilen 6 milyar doların 3'te 1'i göçmen kadınlarca yollanmış. Orta Doğu'da çalışan bir Bangladeşli kadın, kazancının yüzde 72'sini ülkesine gönderiyor.Aynı araştırma Türkiye'de de yapılsaydı, farklı bir sonuç çıkmayacaktı. Etrafımızda Doğu Avrupa, Filipinler, Malezya, Moldova ve Türk cumhuriyetlerinden göç eden çok sayıda kadın hizmetli görüyoruz ve bunların yarattığı ekonomiyi "görmezden" geldiğimiz gibi insani çalışma koşullarıyla da pek ilgilenmiyoruz.AB'nin "Etki Raporu" da Türkiye'de "insan ticaretine" dikkat çekiyor, özellikle kadın ve gençlerin durumunun "önlem" gerektirdiği belirtiliyordu. Kadınların önceliği Yurtdışına göç veren bir ülke olarak bilinen Türkiye, 1990'larla birlikte göç alan ülke niteliği de kazandı. Türkiye Bilimler Akademisi'nin "Yurtdışından Gelenlerin Nicelik ve Niteliklerinin Tespitinde Sorunlar" adlı raporunda, Türkiye'ye yönelen göç hareketinin analizi şöyle yapılıyor: "Türkiye'de 160 bin yabancı ikamet izni taşıyor, yaklaşık 10 bin kişi de geçici ikamet izniyle ülkede yaşayan sığınmacı ve mültecilerden oluşuyor. Her yıl yaklaşık 100 bin kişi kaçak göçmen olarak yakalanıyor, yakalanamayan 100 bin kaçak göçmenin de Türkiye'ye giriş-çıkış yaptığı tahmin ediliyor. Her yıl 5 bin kişi sığınma istemiyle Türkiye'ye geliyor..."AB Komisyonu'nun 6 Ekim 2004 tarihli "Türkiye Etki Raporu"nda belirtildiğine göre, Avrupa ülkelerinden iş gücü talebi doğrultusunda, 1960'ların ilk yarısından itibaren Türkiye'den yurtdışına önemli göç yaşanmış. 1980'lerde ise Türkiye'den göç akını yılda 40-60 bin civarında olmuş. Bu rakam mevcut işgücünün yüzde 0,2'sine karşılık geliyor. 2002 yılı rakamlarıyla AB-15'te kayıtlı Türk vatandaşı sayısı 3 milyon. Türkiye'den AB-15'e 2030 yılına kadar 2 milyona yakın bir göç tahmini yapılıyor. Uluslararası göç alan ve veren bir kavşakta bulunan Türkiye'nin, "insan ticareti" ile mücadeleyi bir "çokkültürlülük" kazanımı haline getirilebilecek "göçmen" olgusunu ötelememesi gerekiyor. syilmaz@milliyet.com.tr Her yıl 100 bin kaçak