Anne adaylarının psikolojisi hamilelik süreci ile değişebiliyor. Çevrenin ve horrmonların etkisi ile aşırı korumacı, hassas, titiz olunabiliyor. Özellikle ilk annelik heyecanı yaşayan kadınlar, her şeyin en iyisini öğrenmeye ve yapmaya çabalıyor. Ancak bunları yaparken bazen kantarın topuzu kaçıveriyor.
Eşek sütü mü? Kehribar kolyesi mi?
Besleyici olduğunu duyup 150 TL'ye, 1 kg. eşek sütü almaya çalışmak sanırım kantarın topuzunun kaçtığı noktalardan biri. Eşek sütü bu derece kıymetli olsaydı, milyarlarca dolar yatırımlarla kurulan süt ve süt ürünleri şirketleri bu değerli besini gözden kaçırır mıydı? Farz edelim ki faydalı.Çocuk eşek sütü içtiğinde değişik mi olacak? Ya da bir anda Einstein mi olacak? Eşek sütünden beklenti nedir?
Bir de alerjiye, diş çıkarma sıkıntılarına iyi geldiği, hastalıkları önlediği düşünülerek bebeklerin boynuna takılan kehribar kolyeleri var. Bu kolyeler işi yarasaydı, şuan yeryüzünde hastalık olmazdı. Milyonlarca yıldır insanlık bu taşlar ile hastalıklardan korunuyor olurdu. Bu kolyelerin hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı gibi, ellerine geçeni ağzına götürmeye çalışan bebekler o kolyelerin taşlarını yutarsa asıl problem orada başlar.
Geçen
Yeni medya dediğimiz oluşum kendi içinde ünlüler yaratmaya devam ediyor. Bir gün bir blogger diğer gün bir vlogger ünleniyor. Sosyal medyada, hiç tanımadığımız birinin çocuğunun anne karnındaki halinden, doğum anına, oradan 5. yaş günü partisine kadar uzanan hayat hikâyesini an ve an izleyebiliyoruz. Hatta bazı çocuklar kendilerine ait Youtube kanallarından görüntülü yayın yapıyorlar.
Ancak yapılan tüm bu yayınların bazı sakıncaları var. Bu sakıncaları bilmek paylaşımları daha kontrollü yapmamızı ve çocuklarımızı da doğru yönlendirmemizi sağlayacaktır. Bu sebeple, uzman görüşüne başvurduğum Bengi Semerci Enstitüsü Çocuk-Genç ve Erişkin Psikiyatristi, Prof. Dr.Bengi Semerci sosyal medya, ünlü olmak ve dijital olgunluk konularında önemli bilgiler verdi.
Çocukların fotoğraflarının sosyal medyada yayınlanıyor olması çocukların psikolojisini nasıl etkiler?
Anneler çocuklarına ilişkin ayrıntıları başkaları ile paylaşmayı her zaman çok severler. Daha önceleri bazı köşe yazma şansı olan anneler çocuklarına ilişkin ayrıntıları anlatarak daha geniş kitlelere ulaşmaya başladı, sonra bloglar çıktı, sosyal medya ile birlikte hem yaygınlık arttı hem de görsellik eklendi.
Daha çok
Gerek yapılan araştırmalar gerekse konunun uzmanları, her çocuğun üstün bir yeteneği olduğu görüşünde birleşiyor. Testlerle ölçülebilen IQ ise aslında insan beyninin özellikleri arasında çok küçük bir yer tutuyor.
Benim kızım erken okumaya başladı, benim oğlum süper bilgisayar kullanıyor acaba üstün yetenekli mi? Çocuğum yerinde duramıyor, düz duvara tırmanıyor acaba IQ’su yüksek mi?
Velev ki IQ’su yüksek. Ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz?
Birçok sorunuza cevap bulabileceğiniz bir kitaptan söz edeceğim bugün. Kitabın adı “Her çocuk üstün yeteneklidir.” Dr. Bahar Eriş bu kitapta pek çok soruya yanıt vermiş. Yetmemiş, onlarca kaynak kitap bilgisi de vermiş.
Kitabından yola çıkarak, Dr. Bahar Eriş ile gerçekleştirdiğimiz sohbetimizin ilk konusu “çocuğumuzun üstün yetenekli olduğunu nasıl anlarız?”oldu.
Serap Torun: Ebeveyn, çocuğunun, üstün yeteneği olup olmadığını nasıl anlayabilir?
Dr.Bahar Eriş: Bu konuda Fazıl Say örneğini vermeyi seviyorum. Fazıl Say nasıl Fazıl Say olmuş? Annesi o daha küçücükken bütün müzik enstrümanlarını önüne dizmiş. O en çok piyanoya ilgi göstermiş. Diğer enstrümanları es geçerken, piyanonun başına oturunca uzun süre kalkmamış.
Festivaller, şehirlerin, aydınlık yüzleridir. Her yapılan etkinlikte, şehirler canlanır. Festival denildiğinde akla ilk gelen şehirlerden biri de Antalya’dır. Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 17’ncisi düzenlenen, Antalya Uluslararası Piyano Festivali de 14 Ekim tarihine kadar, sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor. Bu yılki festivalin bir diğer özelliği ise konserlerin EXPO 2016 Antalya Kongre Merkezi’nde gerçekleştiriliyor olması.
Açılış gecesinde piyanonun genç dehası piyanist Zhang Zuo, orkestra şefi Gürer Aykal yönetimindeki Akdeniz Filarmoni Orkestrası ile birlikte muhteşem bir konser verdi. Konser öncesi Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı konuşmasında, “Mesaj ortamın kendisidir, dolayısıyla zaten ortam da sözünü veriyor.” diyerek izleyicinin sıcak ilgisine atıfta bulundu.
Yoğunluğu nedeniyle, eşi Ebru Türel ile evlilik yıldönümlerini kutlayamayan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in, konseri, eşi nezdinde tüm kadınlara armağan etmesi kadın izleyiciler için de hoş bir sürpriz oldu.
Sohbetimiz sırasında Zhang Zuo, Antalya’da konser vermekten ve seyircinin yakın ilgisinden dolayı mutlu olduğunu belirtti. Sevdiği pek çok besteci olduğuna
Adalet, ne kadar önemli bir kavram değil mi? Kendimiz, ailemiz, sevdiklerimiz, ülkemiz, insanlık için “adalet” isteriz.
Hepimiz iyi, mutlu zamanların yanı sıra üzücü, zor günler de yaşarız. Bu olaylar kimi zaman sadece aileyi kapsayan kimi zaman da toplumsal olaylar olabilir. Yaşananlardan biz erişkinler kadar çocuklarımızın da etkilendiğini unutmamamız gerekir. “Travma” olarak adlandırılan bu tür durumlar karşısında çocukların neler yaşayabileceklerini ve travmanın nasıl aşılabileceğini Çocuk ve Genç Psikolojik Danışmanlık ve Psikiyatri Kliniği’nden Uzman Psikolog Mürvet Ülkü ile konuştuk.
Travma nedir?
Travma, bütünün parçalanması, sürekliliğin kesintiye uğramasıdır. Travma, ruhun uyaranlara karşı tamponlarını yıkar ve böylece onun alışık olduğu savunmalarını ve hareket tarzını bozarak karışıklığa ve oryantasyon bozukluğuna iter. Travma ile birlikte geçmiş ve gelecek arasındaki süreklilik kesintiye uğrar.
Travma sebepleri nelerdir?
Travmaya kişisel sebepler (yakınların aniden kaybı, kaza vb.) sebepler yol açabildiği gibi , yangın, deprem, sel baskını gibi doğal afetler, çeşitli toplumsal olaylar sonucu da görülebilir.
Bu tür olaylar sonrasında insanlar duygusal, düşünsel, fiziksel ve davranışsal tepkiler gösterebilirler. Travmatik olaylar sonrası üzüntü, öfke ve korku gibi temel
Kalp hastalığı olan çocuklar, hastalıkları nedeniyle yaz tatilini doyasıya yaşayamazlar. İşin içinde kalp olunca anne ve babaların korkuları da haliyle had safhada oluyor. Bu konuda Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Kardiyoloji Uzmanı, Prof. Dr. Serdar KULA önemli bilgiler verdi.
Kalp hastalığı olan çocukların ebeveyni tarafından fiziksel aktivitesinin tamamen engellenmesi doğru bir yaklaşım mıdır?
Bir çocuğun fiziksel aktivitelerinin sağlık kaygıları nedeniyle tümüyle kısıtlanması doğru değildir. Fiziksel aktivitenin sağlık için kazanımları artık herkes tarafından cok iyi biliniyor. Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol Merkezi (CDC)’nin önerisine göre 6-12 yaş arasındaki her çocuk günde 60 dakika fiziksel aktivite yapmalıdır. Bu sure erişkinler için haftada 150 dakikadır. Ancak, kalp hastalıklı çocuklar için belirlenmiş bir değer yoktur. Bu noktada çocuğunuzun fiziksel aktivitesi için doktorunuzun fikrini almak en doğrusu olacaktır.
Ebevenler kalp hastalığı olan çocuklarını hangi aktivitelerden uzak tutmalı?
Bazı kalp hastalığı olan çocukların, özellikle yarışmalı ve temas gerektiren sporları yapmamasını önermekteyiz. Bu
Yıllar önce okuduğum röportajlardan hatırlarım, pek çok değerli iş insanı özel hayatlarından söz ederken “eve iş getirmem” derdi. Aile hayatlarının düzenini ve huzurunu korumada bunun ne denli önemli olduğunu vurgularlardı. Hatta daha da eskiden anneler, “aman oğlum evine iş getirme, iş sorunlarını eve yansıtma” diye tembih ederlerdi. Şimdi öyle mi?
Akşam yemek saati, hoooop telefon “mailine bakar mısın?”
Gece saat 22:00 dıt dıt… whats app .
Sabah 05:00 dıt dıt mail, sms…
Yatıya, misafir kabul edilir iş değil!
Olması gereken; 8 saat mesai, istemesek de 2 saat sabah ve 2 saat akşam İstanbul trafiği, aileye ayrılan zaman, vakit kalırsa biraz uyku.
Tabii bunu patronunuza söylerseniz akıbetiniz ne olur bilemem? Gerçi kendi işinizi yapıyorsanız problem daha büyük. Olur olmaz saatte sizi aramayı kendinde hak gören müşteriye cevap vermezseniz, egosu tatmin olmayacağı için büyük ihtimal ile sizinle çalışmaktan vazgeçebilir.
Bu söylediklerim sadece yayıncılık, basın, reklam sektörlerine özel değil pek çok sektörde aynı sorun var.