Gelecekte, “Keşke, şimdiki aklımla 20 yaşımda olsaydım” diyenlerden olmak istemiyorsanız sizden tecrübeli insanları dinlemeniz, araştırmacı yönünüzü geliştirmeniz, çok okumanız ve çevrenizle ilgili olmanız gerekiyor. Bunların yanı sıra okullarda yapılan seminerleri, konuşmacıları takip etmek ve katılım göstermenin de ne kadar doğru olduğunu geçtiğimiz günlerde bulunduğum bir etkinlikte tekrar hatırladım.
Bir vesileyle marka danışmanı Özel Oytun Türkoğlu’nun konuşmasını dinledim. Gençlerin yoğun ilgisi ve konuşmacı ile etkileşimli diyalogları ilgimi çekti. Dinleyicilerin çoğu, salondan ayrılırken, kafalarından geçen konulara yeni bir yol haritası yapmakla meşguldü. Neyin nasıl yapılması gerektiği, hangi yolların nereye çıkacağı ile ilgili fikirleri değişmişti.
Günlük hayatımızda tecrübelerimizi, bilgilerimizi kısıtlı insan ile paylaşıyoruz ama üniversitelerde yapılan bu tarz söyleşi ve seminerler ile bu bilgiler daha çok kişiye ulaşıyor. Seminerler gençlere her şeyden önce vizyon katıyor, değişik bir bakış açışı sunuyor. Her konuşmacı bilimsel veriler haricinde kendi tecrübelerini de anlatıyor ki en önemli noktalardan biri de bu.
Konuşmasını dinlediğim marka danışmanı
Her fırsatta ve mecrada sağlıkla ilgili konuların gerçek uzmanlara bırakılması yönünde bilgilendirme yapıyorum. Bugün yine konuyla ilgili bir haber ile karşılaştım. Türk Dermatoloji Derneği (TDD) dermatolojik hastalıklar ve kozmetolojik uygulamalar konusunda hastalara doğru ve bilimsel bilgilerin verilmesi gerekliliği yönünde uyarmış.
Güzellik uğruna sağlınızdan olmayın!
Sağlıkla ilgili konuların uzmanına bırakılması gereğini üzerine basa basa tekrar etmek istiyorum. Çünkü bizlere basit gibi görünen ufak bir uygulama dahi uzmanlarca yapılmadığında sağlığınızı tehlikeye atabilir. Bunların örnekleri defalarca yaşanmıştır. Evinizde uygulamaya kalktığınız bir yüz maskesi bile ani bir alerjik reaksiyona sebep olabilir daha kötü kalıcı sorunlara yol açabilir. Bilindik ürünlerle evde yaptığınız bir maske bile bunu yapabiliyorsa, lazer gibi daha komplike bir sistem nelere sebep olabilir?
Peki nedir lazer epilasyon?
Hekimler lazer epilasyon uygulamasını şöyle açıklıyor, “Lazer epilasyon bir ışık sistemi ile istenmeyen tüylerin yok edilmesi işlemidir. Lazer epilasyonda ışığın hedef alınan kıl değil, kılın içindeki melanin pigmentidir. Melanin pigmenti deride de yaygın olarak
Bu yıl YGS'ye girecek bireylerin, sınav saatinden 15 dakika önce okulda olmaları istendi. Geç kalanların içeri alınmayacağı bildirildi.
Sonuç ise ülkemizin dört bir yanından, sınava geç kalanların yürek burkan görüntüleri oldu. Koca bir yılları yandı. Peki şimdi ne olacak? Gelecek yılı mı bekleyecekler?
Günlük hayatımızda bazı kurallarla yaşarız
Çalışıyorsak iş, öğrenciysek okul belirli bir saatte başlar. Özellikle bazı mesleklerde bu kurallar daha da sıkıdır. Meselâ, havacılıkta.
Uçuşa bir dakika geç kalan bir kabin görevlisi, o uçuşa gidemez. Nöbete kalır. Bu sebeple pek çok uçuş görevlisi onlara verilen mesai başlangıç saatinden 1 - 2 saat önce havaalanına gider. Olur ya trafik tıkanır, yol kapanır… Her iş günü bunu yaparlar. Çünkü kurallar böyledir.
Lise yıllarımda, sınıf arkadaşım, İstanbul, Moda semtinde olan okulumuza Gebze'den gelirdi. Hiç geç geldiğini hatırlamam. Mezun olduğumuzda okul birincisi olmasına da açıkçası hiç şaşırmamıştım.
Sınava girişte tolerans gösterilseydi ne olurdu?
Meselâ, 09:45 ile 09:50 arasında sınava gelenler alınsaydı.
Zekâsına ve hızına yetişmek zor. On kitap yayınladı. Bunlardan 4 cilt hâlinde yayınladığı kapsamlı fotoğraf albümleri “Konstantiniyye’den İstanbul’a” ile muhteşem belgeler sundu. En son “Ayvazovski’nin İstanbul’u” ile ünlü ressamın nadide çalışmalarını bir araya getirdi. Tarihî saraylardan, müzelere pekçok yapının topluma tekrar kazdırılmasını sağlayan mimari projenin altında onun imzası var. Pera Müzesi, TBMM Beylerbeyi Sarayı, TBMM Dolmabahçe Sarayı restorasyonu bunlardan sadece birkaç tanesi.
“Geleceği tasarlamaya bugünden başlamak lazım. Yaşam başlı başına bir tasarımdır.” diyen Mimar Dr. Sinan Genim, tasarıma farklı bir bakış açışı getiriyor. Tarihî yapıların restorasyonundan, modern yapılara kadar engin tecrübe ve bilgi birikime sahip olan Genim ile geleceği tasarlamak konusunda konuştuk.
Sizce tasarım nedir?
Her gün farkında olarak veya olmayarak günlük işlerimizi planlarız, bu planlar birer tasarımdır. Hayatımızın tasarımını bizler yaparız.
İlk çağlardan bu yana insanoğlu bazen hayatı kolaylaştıran aletler, kimi zaman keyif veren objeler, evler ve bazen de hayaller tasarlamıştır.
Konusu ne olursa olsun yeni tasarımlar, insanlığı her zaman bir sonraki döneme taşımıştır. Aslında
Spastik çocuklar için erken teşhis ve uzun yıllar süren rehabilitasyon çok önemli. Bununla birlikte ileride bir meslek sahibi olabilmeleri, kendi başlarına yaşama ve akademik becerilerini geliştirebilmeleri için özel eğitim almaları gerekiyor. Ülkemizde engelli çocukların eğitime katılımında gelişme kaydediliyor. Ancak ortaöğretim düzeyinde eğitime katılım oranının düşük olması onların meslek sahibi olmalarının yolunu tıkıyor. Engelli çocukların meslek sahibi olamamaları sadece işsiz kalmaları demek değil ne yazık ki hayatlarını idame ettirebilmeleri için maddi ve manevi başkalarına daha fazla bağımlı olarak yaşamaları demek.
Engelli çocukların annelerinin de en büyük endişesi “Benden sonra çocuğum ne yapacak?” değil midir?
Özel eğitimi konusunda görüştüğüm, Metin Sabancı Özel Eğitim Okulları Müdürü Faik Benli, engelli çocukların özel eğitiminin nasıl olduğu ve çocuklara ne gibi imkânlar sunulduğu ile ilgili bilgiler verdi.
Engelli bireylerin ülkemizde karşılaştıkları zorluklar ve özel eğitimin bu konudaki önemi ile ilgili bize biraz bilgi verebilir misiniz?
Günümüzde, ülkemizde engellilerin toplumla kaynaşmasında pek çok problemle karşılaştıklarını görüyoruz.
Çocuklarla cinsellik konusunda konuşmakta gerek toplum olarak bilgisiz oluşumuz gerek ise aile yapımız nedeniyle çoğu zaman yetersiz kalıyoruz. Hatta bazı çocuklar bu konuda hiçbir zaman aileden bilgi ve yönlendirme alamıyorlar. Oysa, cinsellik konusunda bilgilenmiş olmak bireylerin tüm hayatını etkilediğinden son derece önemli. Çevremizde yahut medyada gördüğümüz pek çok mutsuzluk, şiddet, cinayet, intihar olayının arkasında çoğu zaman cinsel bilgi yetersizliği olduğunu biliyor musunuz?
Cinsellik konusunda ebeveynlerin bilgi sahibi olması da tek başına yeterli olmuyor. Hangi bilgiyi, kaç yaşında ve ne şekilde çocuklarına aktaracaklarını da bilmeleri gerekiyor. Bireyin tüm hayatını etkileyebilen bu konunun temelleri erken çocukluk döneminde, hatta doğumla birlikte atılıyor.
Bebeğin cinsel kimliğinin oluşumunda ilk adım...
“Çocuklarımızla cinsellik hakkında nasıl konuşalım?” kitabının yazarı, Bengi Semerci Enstitüsü, Çocuk-Genç ve Erişkin Psikiyatristi, Prof. Dr. Bengi Semerci,"Bebek henüz anne karnındayken ailenin beklentisiyle bir anlamda bebeğin cinsiyeti belirlenir. Kız ya da erkek çocuk beklentisine göre hazırlık yapılır ve isim düşünülür. Bebek doğduğunda eğer
Çocukları ilgi alanları ve yetenekleri doğrultusunda desteklendiğinizde, neler olmaz ki!
Ege Kula,10 yaşında, 5. sınıf öğrencisi ve resim yapmayı çamurla (plastik) oynamayı seviyor. Bunun yanı sıra her çocuk gibi teknoloji merakı ve çizgi film düşkünlüğü de var. İki yıldır kendisinden 2 yaş büyük abisi Tolga Kula ile “stop motion” filmler çekiyor ve kendi Youtube kanallarında yayınlıyorlar. Ayrıca arkadaşları ile birlikte bir ana tema etrafında doğaçlama repliklerle kısa filmler de çekip yayınlıyorlar.
Hem Ege hem de abisi Tolga’nın müziğe de ilgileri var. Ege, hobi olarak davul çalıyor. Babaları Prof. Dr. Serdar Kula;” Bence, Ege’nin en büyük şansı hemen hemen tüm aktiviteleri abisiyle yapması. İkisi birlikte çok üretken oluyorlar. Özellikle Tolga’nın yaratıcı düşünce anlamında daha önde olduğunu gözlemliyorum. El becerileri açısından ise Ege daha başarılı” diyor.
Şimdi sizlere müzik veya film alanında bir başarıdan söz edeceğimi düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Aslında konumuz “Karikatür”. Ege Kula, bu yıl 2500 katılımcı ile 3140 eserin yarıştığı “Dünya Barışı” konulu karikatür yarışmasında, 8 - 10 yaş kategorisinde birinci oldu.
Ebeveyn olup da çocuğunun başarısına
Ülkemizde oldukça yaygın görülen şeker hastalığı (diyabet), hamilelik döneminde, önceden şeker hastası olmayan bir kadında da gelişebiliyor. Teşhis edilerek önlem alınmazsa gerek anne gerek bebek sağlığı açısından çok ciddi sonuçlar doğurabiliyor.
Perinatal Tıp Vakfı Kurucusu ve Başkanı, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Perinatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Prof.Dr. Cihat Şen, hastalığın tanımı ve teşhisi ile ilgili olarak; “Gebelik şekeri (gestasyonel diyabet) gebelik öncesinde bilinen bir şeker hastalığı olmayan bireylerde gebelik döneminde ortaya çıkar. Yapılan testler sonucunda özellikle gebeliğin 20. haftasından sonra tanı alır. Gebeliğin bitmesiyle birlikte kaybolan bir şeker metabolizması bozukluğudur. Gebeliğin ikinci döneminde 24 - 28. haftalar arasında uygulanan 75 gramlık şeker yükleme testiyle tanı konulur” dedi.
Gelişmiş ülkelerin çoğunda ve ülkemizde, gebelik şekeri bu test ile tespit ediliyor. Tanı koyulduktan sonra gerekli önlemler alınarak anne ve bebeğin sağlıklı olarak süreci tamamlaması sağlanıyor. Bugüne kadar yapılan bilimsel çalışmalar ve DSÖ (WHO) da bu uygulamayı destekliyor.
Gebelik şekerinin teşhis edilmesi neden önemli?
Gebelik şekeri