Dünya seyrediyor Esad ilerliyor

14 Mart 2012

Türkiye ve dünya konuşa dursun Hama, Homs, İdlib derken Beşar el Esad, ağır silahlarla sivil halka karşı gerçekleştirdiği katliamların alanını genişletiyor. BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Şam’daki temasları da kan akıtılmasını, bir an için dahi olsa, durduramadı.
Annan’ın bu durumda Türkiye’de görüştüğü Suriyeli muhalifleri Şam rejimi ile müzakereye ikna edebileceği kuşkulu. Esad’ın muhaliflerle eşit statüde görüşmeye razı olacağı da zaten son derece şüpheli.
Özetle, Rusya’nın diplomatik ve büyük olasılıkla askeri desteği ile Çin’in diplomatik desteğini alan Esad açısından bakarsak, cinayetlerine son vermesi için herhangi bir neden yok. Tam aksine BM Güvenlik Konseyi’nin bu iki daimi üyesi kendisini daha da cesaretlendirmiş bulunuyor.
Ankara Şam rejimini en ağır şekilde eleştirirken, Türkiye’nin en üst kademelerinden gelen “dış güçlerin Suriye’ye müdahalesini istemiyoruz” şeklindeki açıklamalar bile Esad için rahatlatıcı oluyor. Türkiye’nin ulusal güvenliğini ve çıkarlarını gözeterek Suriye’ye askeri olarak hiçbir şekilde bulaşmaması gerektiğini başından beri savuna geldim.
Bu görüşümü hâlâ koruyorum. Türkiye’nin böyle bir müdahalede bulunması halinde Ankara’yı

Yazının Devamı

Sahi, Avrupa’da neden yaşıyorsun?

12 Mart 2012

AB Bakanı Egemen Bağış’ı Kıbrıs’a dair sözleri nedeniyle eleştirdim. Bugün ise kendisini katıldığım sözlerinden dolayı destekleyeceğim. Geçen hafta Brüksel’de “Türk Dernekleri Birliği”nin yemeğinde konuşan Bağış şunları söylemiş:
‘’’Avrupa Birliği hasta, girerek kimyamızı neden bozalım’ diye soru geldi, alkışladınız. ‘Türkiye Avrupa Birliği’ne gireceğine bir Asya Birliği’ne girse’ diye soru geldi, onu da alkışladınız. Çok değerli kardeşlerim o zaman siz neden Avrupa’da yaşıyorsunuz?’’
Bu benim de özellikle Almanya’da ve Hollanda’da yaşayan bazı Türkler’e çok sorduğum bir soru olmuştur. Zira ne zaman kendileriyle konuştuysam veya yazılarımda Avrupa değerlerinin önemine işaret ettiysem, “buraları bilmiyorsun” türünden tepkiler almışımdır.
Para kazandıkları, çocuklarını yetiştirdikleri, toplumsal haklarından yararlandıkları ülkelerin dilini dahi doğru dürüst öğrenmemiş, Avrupa tarihi ve kültürü hakkında ise bilgisiz oldukları söylediklerinden anlaşılan kişilerin “buraları bilmiyorsun” demesi bana hep garip gelmiştir.
Yıllarca Avrupa’da yaşamış, orada üniversiteyi bitirmiş, bir Avrupalı ile evlenip orada çocuğu doğmuş olan biri olmam bu eleştiriyi benim açımdan daha da

Yazının Devamı

Ankara’nın kafası Suriye konusunda karışık görünüyor

10 Mart 2012

Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan’ın Suriye’deki rejime dönük açıklamalarının sertleşmesi bizce, Türkiye’nin artık çok ciddi şekilde taraf olduğu bu sorun karşısındaki çaresizliğini dışa vuruyor. Uluslararası camianın somut bir şekilde harekete geçmesinin Ankara’daki temel bir beklenti olduğunu ise Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun sözlerinden biliyoruz.
Ancak Cumhurbaşkanı Gül’ün Tunus’taki açıklamalarından, “uluslararası camiadan” Suriye konusunda hareket bekleyen Ankara’nın bu konuda yine de bazı çekinceleri olduğunu görüyoruz.
Gül’ün, “Bölgenin dışındaki güçlerin bölgeye gelmesini doğru bulmuyoruz... İstismara çok açıktır ve bunlarla ilgili çok şey söz konusu olacaktır. Bölgenin kendisinin bunu üstlenmesi daha doğru olacaktır” sözleri bunu ortaya koyuyor.
Burada “bölgenin dışındaki güçlerden” kuşkusuz ABD ve Avrupalı ülkeler kastediliyor. Ancak mevcut görüntüye bakıldığında, Batılı hiçbir ülkenin Suriye’ye askeri açıdan bulaşma konusunda hevesli olmadığı görülüyor. Türkiye’de bazı kesimlerce yayılmaya çalışılan “Batı tazı gibi buraya da atlamaya hazır” algısının ise hiçbir dayanağı yok.
Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesi için sürekli teşvik ediliyor olması da

Yazının Devamı

Türkiye Kıbrıs’ın kuzeyini ilhak edemez

7 Mart 2012

AB Bakanı Egemen Bağış’ın Kıbrıs gazetesine verdiği ve kendi önerisi üzerine “heceleyerek yeniden okuduğumuz” demecinden, o tartışmalı sözlerini “cımbızla çekip” bazı temel gerçeklere işaret etmek zorunlu hale geldi.
Bağış’ın Kıbrıs sorununa çözüm bulunamaması halinde Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’ye bağlanmasının seçeneklerden biri olduğuna dair sözlerinden bahsediyoruz. Başka bir ifadeyle KKTC’nin egemenliğinin ortadan kaldırılması ve adanın Türk ordusunun kontrolündeki yarısının Türkiye tarafından “ilhak” edilmesinden söz ediyoruz.
Kendilerine danışılmadan, düşünceleri ve hisleri hesaba katılmadan ortaya atılan bu fikir elbette ki Kıbrıslı Türkleri yok saymak anlamına geliyor. AKP’nin Kıbrıslı Türklerle arasının çok da iyi olmadığını zaten yaşanan olaylardan biliyoruz. Nitekim Bağış’ın, yangına körükle giderek, KKTC’de sözlerini eleştirenleri “Rum sempatizanı” olmakla suçlaması, AKP’deki bozuk haletiruhiyeyi yeterince dışa vuruyor.
Burada konuya farklı bir açıdan bakacağız. Fakat önce bir hususun altını tekrar çizmekte yarar var. Türkiye 1974’te Kıbrıs çıkarmasını uluslararası anlaşmaların kendisine verdiği hakla gerçekleştirdi. Amaç ise “fütuhat” değil, “restorasyondu.”

Yazının Devamı

İsrail-Azerbaycan ilişkileri gelişiyor

5 Mart 2012

Türk-İsrail ilişkilerinde gelinen nokta iki ülke için stratejik zemin kaybına yol açtı. Türkiye sadece Ortadoğu sorununa çözüm arayışlarında rol oynama şansını değil, önemli bir bölgesel arabulucu olma şansını da yitirdi. Ankara’nın, örneğin Filistinliler arası uzlaşma çabalarında bile “kilit arabulucu” değil, “yardımcı unsur” olduğunu gördük. Başrol ise, yaşadığı tüm iç karışıklıklara rağmen, yine Mısır’a kaldı.
İsrail de Türkiye’yi kaybetmekle en önemli bölgesel ilişkisini yitirdi. İsrailli stratejistler bunun ciddi bir kayıp olduğunu hâlâ vurguluyorlar. Ancak Mavi Marmara olayı çözülmeden durumun düzeleceği yok.
Bizce AKP iktidarının basit hesabı, zamanla İsrail’den uzaklaşarak Müslüman Arap ülkelerine yakınlaşmak ve bu ülkelerle bir “birlik” görüntüsü veren ilişkiler geliştirmekti. Oysa bugün Suriye ile neredeyse savaşma noktasına geldik. Irak ile ilişkilerimiz ise “limonileşirken” İran ile ilişkiler de Suriye ve füze kalkanı nedeniyle son derece hassas bir aşamadan geçiyor.

1.6 milyar dolarlık savunma anlaşması
Bu durumda Ankara’nın artık, Ortadoğu’da kendi icadı olan “tek taraflı bölgesel projeler” yerine, “çok taraflı” ve geleneksel müttefikler ile eşgüdümlü

Yazının Devamı

Fransız kararının Türkiye’ye asıl faydası

3 Mart 2012

Fransız Anayasa Konseyi’nin “Ermeni soykırımını inkâr” yasasını “fikir özgürlüğüne” aykırı bulup iptal etmesi, Türkiye için bir “zafer” değildir. Yasaya başından beri karşı olan Türkiye kökenli Fransız Senatör Esther Benbassa da ısrarla bunu vurguluyor. Benbassa gibi birçok Fransız siyasetçi, “fikir özgürlüğünü” ihlal ettiği için bu yasanın Anaysa Konseyi’ne gittiğini ısrarla vurguluyor.
Konsey’den çıkan kararın, Türkiye’den nefret eden Cumhurbaşkanı Sarkozy için hiç yaşamadığı türden bir hezimet olduğu ise doğru. Sarkozy kendisini böylece, Fransa Anayasası’nı ya bilmeyen ya da hiçe sayarak tartışmalı ve uluslararası ilişkilerde olumsuz yansımaları olan bir adım atan cumhurbaşkanı konumuna düşürdü.
Sarkozy’nin, yeni bir tasarının hazırlanması için hükümete derhal talimat vermesi ise “zevahiri kurtarmak” açısından yapabileceği asgari şeydi. Fakat bu inadıyla da kendisi için, siyasi çıkar uğruna “Anayasayı bypass etmeye çalışan cumhurbaşkanı” portresi çizmiş oldu.
Yaklaşan cumhurbaşkanlık seçimlerinde aday olan Sosyalist lider Francois Hollande da seçilmesi halinde yasayı tekrar canlandıracağını söylüyor. Ancak, Anayasa Konseyi kararı karşısında, iptal edilen yasanın

Yazının Devamı

O mitingin Hocalı ile bir ilgisi yoktu

29 Şubat 2012

Hiç kimse kusura bakmasın ama Hocalı katliamının 20 yıldönümü için pazar günü Taksim’de yapılan “dev miting” ile milletçe dünya önünde küçük düşürüldük. Üstelik bu, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in de orada bulunması ve sert bir konuşma yapması nedeniyle, hükümetin katkısıyla oldu.
Öyle anlaşılıyor ki AKP iktidarı için popülizm olanağı sağlayan hiçbir fırsat kaçırılmaya gelmiyor. Oysa, Hocalı’da gerçekleşen acımasız katliamı beşeri değerlerle bağdaşan uygar bir şekilde anarak, hem bu insanlık dışı olayı dünyaya anımsatmak, hem de Türklerin insani yüzünü göstermek açısından ele altın fırsat geçmişti.
Ancak bu fırsat, yabancı ajanslar tarafından dünyaya servis edilen ve “Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz!” türünden pankartlarla bezenmiş olan kin ve nefret dolu görüntülerle heba edildi. “Türklük” adına bazıları Türkleri böylece yine cümle âleme acımasız ve kindar bir millet olarak lanse ettiler ki bunu hak ettiğimizi sanmıyorum.
Bundan beş yıl önce vahşice öldürülen Hrant Dink’e ve dostlarına Taksim’de pazar günü hakaretler düzülürken, katillerini yücelten “beyaz bereliler” tarafından ortaya koyulan manzara da zaten manidardı. Bu manzara bile o mitingin, Hocalı’yı

Yazının Devamı

Kılıçdaroğlu’ndan AKP’ye ‘vatana ihanet’ suçlaması

28 Şubat 2012

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile “Milliyet grubu” olarak yaptığımız konuşmada kendisine güncel dış politika soruları da sorduk. Kılıçdaroğlu’nu bu konuda bir hayli “dolu” bulduk. Çevremizdeki gelişmeleri yakından izlediği bu konudaki somut görüşlerinden belliydi. Kılıçdaroğlu’nun bu çerçevede AKP’yi “vatana ihanet” ile suçlaması da dikkat çekiciydi.
Kılıçdaroğlu CHP’nin Suriye ile sadece Türkiye’nin iç siyasi çekişmeleri bağlamında ilgilendiği suçlamasını reddetti. Suriye’ye gönderdikleri heyetten rahatsız olan AKP’nin bu algıyı yaymaya çalıştığını söyledi. Kılıçdaroğlu “Demokrasisi gelişmemiş olan insan hakları ihlalleri bulunan bütün ülkelere daha fazla demokrasi gelmesini istiyoruz. Gönderdiğimiz arkadaşlarımız bunu Esad’a da anlattılar” diye konuştu.
Hükümetin Ortadoğu’da “çok küçük ayrıntılarda taraf tutamaya başladığını” kaydeden Kılıçdaroğlu, “Örneğin Filistin de tavrını bir partiden yana koymaya başladı. Suriye’de bir partiden yana koymaya başladı. Mısır’da buna benzer hareketler var” diye konuştu.

‘HERKESLE?KAVGALIYIZ’
Bunun sadece Türkiye’nin bölgedeki saygınlığına zarar veren değil, aynı zamanda “Ortadoğu’yu İran’a teslim eden bir tavır” olduğunu

Yazının Devamı