Cambridge Düşesi Kate Middleton’ın 40 yaşına girişi, âdeta “Kate” markasının bir tanıtımıydı. Ünlü fotoğrafçı Paolo Roversi’nin objektifinden gördüğümüz geleceğin kraliçesini konuşacağız bugün.
Paolo Roversi’nin çektiği üç farklı Kate Middleton portresi önüme ilk düştüğünde, Kate’in göründüğünden daha olgun durduğunu düşündüm. Normal hali daha neşeli, fresh ve genç bence! “Neden böyle bir sonuç çıkmış acaba?” diye kafa yorarken fark ettim ki fotoğraflarla eş zamanlı şekilde dev bir Kate reklamı yapıldı globalde. Verilen mesajlar birbirinin eşiydi: “Kate’in olgunluk çağı”, “Bambaşka bir 40”... Yani Londra’daki National Portrait Gallery’nin duvarına asılacak bu üç porte, sadece Prens William’ın sevgili eşi ve üç çocuğunun annesinin değil, geleceğin ihtişamlı, olgun ve sevgi dolu kraliçesinin gümbür gümbür gelmekte olduğuna işaret ediyordu. Çekimde
Mart ayında gerçekleşecek Metaverse Moda Haftası, dünyada bir heyecan fırtınası estirdi. Peki, nedir bu Metaverse? Sanal gerçekliğe açılan kapı hakkında sizler için hazırladığım yazıma buyurunuz
"Evren” ve “ötesi” kelimelerinin birleşiminden oluşan metaverse terimi, ilk olarak bilim kurgu yazarı Neal Stephenson’un 1992 tarihli “Snow Crash” isimli romanında kullanılmış. Bugünkü anlamıyla Metaverse, video konferans, oyun, kripto para birimleri, sanal gerçeklik ve canlı yayın gibi farklı dijital teknolojilerin bir araya geldiği bir sanal dünyadır diyebiliriz. İş, bilgi ve iletişim araçlarının iç içe geçip çalıştığı üç boyutlu internet, Marvel evreni gibi bir şey özetle. Ve bu evrende ben, bir Burcu Şebnemoğlu avatarı yaratarak gün içindeki sanal toplantılarıma katılıyorum, işim bitince avatar arkadaşlarımla sanal tiyatroya gidiyorum, tiyatro çıkışı sanal restoranda yemek yiyip hesabı kripto paramla ödüyorum. Böyle anlatınca uzak bir gelecekteki olasılıktan söz ediyorum gibi gelebilir kulağa, fakat
Y kuşağından sonra, Alfa kuşağından önce gelen Z kuşağı, namıdiğer “dijital yerliler”, 2022 trendlerinin belirleyicisi olacak. Bakalım neler olacak?
Henüz üç yaşına yeni giren minik oğluma baktıkça şükrediyorum: “İyi ki sen varsın, yoksa geleceğe uyum sağlamam imkânsız olacaktı!” NFT’ler, kripto paralar an itibarıyla havalarda uçuşurken, tüm bu hızlı geçişleri anlamak için bir tek oğluma güveniyorum yalan yok. Biliyorsunuz, her yeni yılın ilk haftasında, o yılki trendleri sizinle paylaşırım, önümüzdeki maçlara hazırlıklı olalım diye. Malum 2022’nin trendleri Z kuşağı tarafından belirleniyor. Ben de kolları sıvayıp minnoş bir araştırma yaptım. Bu yıl da “yeni trendler” geleneğimi sürdürüyor ve herkese mutlu yıllar diliyorum!
AKIŞKAN CİNSİYET
İlk sözlerim, cinsiyet kavramı üzerine olacak; çünkü bu alanda ezberimiz bozuluyor. Zira Z kuşağı, ikili cinsiyet sistemiyle ilgili tüm tabuları yıkıyor. Gender-fluid, yani “Akışkan cinsiyet” isimli kavram özetle şudur: Toplumsal cinsiyet kimliği
İlk defa bir yeni yıl öncesinde “Bitsin artık bu yıl!” naraları yükselmedi sosyal medyadan. 2022, senden çok emin değiliz tatlım, haberin olsun.
"Bit artık!” diyoruz evet, ama başka şeylere. Mesela hastalıklara, mutsuzluklara, zorluklara... 2021 yılına gelene kadar bitmesini dilediğimiz çok şey var bu yıl. Ve “Gelen gideni aratmaz inşallah!” düşüncesi hâkim tribünlere. Hayallerimizi, planlarımızı hep askıya astık, dolapta bekliyorlar. Her gün akan haberler, değişen dengeler arasında yapabileceğimiz tek şey var, o da sevdiklerimize sıkı sıkıya tutunmak. “Günü yaşa” mottosu hiç bu kadar gerçek olmamıştı. O zaman buyurun, 2021’in son haftasını lehimize çevirecek pozitif fikirlerimi okuyalım beraberce.
YENİ YILDAN ÖNCE KUTLAMA YAP: Sadece bir yıl fireyle-bu yıl dâhil, kaç yıldır, tüm sevdiğim arkadaşlarımı evimde toplarım ve yılbaşı eğlencesi düzenlerim. İnanın, hiçbir yılbaşı gecem bu geceler kadar tatlı geçmedi şimdiye dek. Misafirlerimi seçerken en dikkat ettiğim şey, iyi anlaşacağını
Keanu Reeves, Matrix serisinin dördüncü filmi “Matrix Resurrections” ile beyazperdede boy göstermek üzere. Kendisini aşırı özlediğimizden, anıları canlandıralım dedim bugün
Her birimizin hayatı bir buzdağı! Sadece dışarıdan görünen kısmına hâkim çevremizdekiler. Kurumsal hayat, gazetecilik, yazarlık sayesinde ünlü-ünsüz çok insan tanıdım, derin sohbetler ettim ve tüm bunların sonucunda bakıp da özendiğimiz kimsenin hayatının dört dörtlük olmadığını gördüm. Kusursuz bir hayat neredeyse imkânsız! Ve bizi yaşadığımız mutlulukların değil de yaşadığımız trajedilerin, güçlüklerin bir noktaya getirdiği gerçeğini anladım. Hiç unutmam, bu gerçekle ilgili ilk aydınlanmamı, Alman-Fransız aktris Romy Schneider’in hikâyesini duyduğumda yaşamıştım. “Sissi” üçlemesini izlediğimde, onun dünyanın en güzel ve en şanslı kadını olduğunu düşünmüştüm. Küçük oğlunu kaybediş hikâyesini duyduğumda ise şok geçirmiş, dışarıdan
Tam iki buçuk yılın ardından ilk yurt dışı seyahatimi Paris’e, tek başıma giderek gerçekleştirdim. Rotasını bu etkileyici şehre çevirecek olanlar varsa kalem kâğıtlar hazırlansın, notlar alınsın
Çok seviyorum yalnızlığımı. Belki de tek çocuk olduğum içindir, küçüklüğümden beri verin elime bir kiraz sapı, saatlerce oyalanabilirim onunla. Yalnız başıma sinemaya gitmeyi, yemeğe çıkmayı, yollarda yürümeyi hep sevdim. Alışverişe zaten ezelden beri tek başıma çıkarım. Fakat bizim toprağımızda yalnızlığa karşı bir üzüntü, bir acıma duygusu var hep. Misal, tek başınıza şık bir restorana gittiğinizde garson sürekli gelip sorar, “Birini bekliyor musunuz?” diye. Beklemiyorum arkadaşım, kimseyi beklemiyorum, kendimle baş başa kalmak istiyorum mümkünse! Bu noktadan çıkışlı, yalnızlığı sevenlerin melankolik şehri Paris hep favorim olmuştur. Ah bir de söylemeden geçemeyeceğim, oturduğunuz restoranda, kafede bizdeki gibi aşırı müzik sesi yok, yalnızlığınızı o kadar güzel dinleyebiliyorsunuz ki... İki yıla yakın yaşadığım
Yılın bu günlerinde, siz sevgili okurlarım için derlediğim bir sonraki yılın flört trendleri paylaşımım artık bir gelenek oldu. Geleneğimizi bozmuyor, bekleme yapmadan devam ediyoruz aşkımsular
Çalkantılı iki yılı geride bıraktıktan sonra yavaş yavaş fabrika ayarlarımıza dönüyoruz gibi görünüyor. Fakat sadece “görünüyor”, dışarıdan baktığımızda biz aynı biziz; lakin içimizde, duygusal dünyamızda çok şey değişti. Gözlemlediğim ve hissettiğim kadarıyla eskisinden bir parça daha gergin, sabırsız ve sonuç odaklı olduk. Yalnızlığımıza alıştık, haliyle elimizdeki telefonlara daha çok düştük. Özel hayatımızı da etkiledi bu durum. Fiziksel olarak karşımızdakilerle aramıza bir mesafe girdiğinden, arkadaşlık uygulamaları daha sık kullanılmaya başlandı. Flört etmede kadınlara öncelik tanıyan Bumble isimli uygulama, önümüzdeki yılın flört trendlerini fırından yeni çıkardı. Ben de sıcak sıcak sizlerle paylaşmak istedim. Önümüzü görelim, öyle hareket edelim.
Gidene bye bye!
Bumble’ın
Son dönemde hayatımıza hızlı bir giriş yapan gri saç (gümüş saç), ombre veya benzeri trendlerden ayrışıyor. Kendini olduğu haliyle kabul etmenin sembolü haline gelen grinin serüvenine uzanıyoruz bugün
"Karantinanın başlangıcında, saçımda beyazlarım iyice belirginleştiğinde çocuklarım, ‘Anne cool gözüküyorsun!’ dedi. O an, kendimi George Clooney ile karşılaştırdım çünkü niye karşılaştırmayayım? Sonra, Jane Fonda’nın gri saçını yapan saç stilisti Jack Martin’e sardım. Menajerlerim ‘Asla yapma!’ dedi; ama ben, ‘Yanlışsınız. Gri saçlarımla daha güçlü kalacağım ve olduğum kişiyi kucaklayacağım!’ cevabını verdim.” Bu açıklama, şimdilerde uzun bukleli gri saçlarıyla herkesi kendine hayran bırakan ünlü oyuncu Andie MacDowell’a ait. Bir dijital platformda rüzgâr gibi esen “Maid” isimli diziyi izlerken ben de hayran kalmıştım Andie’nin saçlarına. Ve duruşuna gerçekten daha fazla güç kattığını düşünmüştüm. 2018