Z kuşağının ateşli, heyecanlı, kitleleri peşinden sürükleyen temsilcileri onlar. Birleşmiş Milletler kürsüsüne çıkıp dünyaya seslendiler. K-Pop grubu BTS’nin kendi nesilleri hakkında neler söylediklerine kulak veriyoruz bugün
Jin, Suga, J-Hope, RM, V, Jungkook ve Jimin. Tüm dünyayı peşinden sürükleyen Koreli K-Pop grubu BTS’nin üyelerini bir çırpıda saydım sizlere. Bu müzik grubu öyle ansızın hop diye oluşmamış. Big Hit Entertainment adlı bir eğlence şirketi, 2010’dan itibaren grubu kurmak için seçmeler düzenlemiş ve grup 2013 yılında tamamlanmış. Okul zorbalığı, toplumsal idealler, akıl sağlığı sorunları, nihilizm ve kadınların güçlenmesi gibi konulara değinen şarkı sözleriyle seviliyorlar. Hatta sevilmek ne kelime, millet çıldırıyor onlar için. Birleşmiş Milletler de bu sıra dışı sevginin farkına varmış olacak, yoksulluğun bitirilmesi, gezegenin korunması ve cinsiyet eşitliğinin sağlanması gibi majör hedefler içeren 2030 planını tanıtmak için BTS’yi meclise davet etti.
Tokat gibi cevap
Yeni nesil
Yeni nesil mesleklerden fenomenliğin kitabını yazan Charli D’Amelio’yu mercek altına alıyoruz bu hafta. Hiç öyle burun kıvırmayın fenomen diye, önce bir okuyun canlar
2021 yılı sonrasında gençler arasında popüler olacak mesleklere göz atıyordum geçen gün. Epidemiyolog (toplumda ortaya çıkabilecek hastalıkları araştırma sürecini yürüten kişi); Mobil uygulama ve oyun geliştiricisi; Robot koordinasyon uzmanı (robotların onarım ve bakımını yapan kişi); loT uzmanı (tüm elektronik aygıtları internet üzerinden yönetebilecek kişi); Veri dedektifi gibi meslekler çıktı karşıma. Bu mesleklerin içeriklerini anlamak için araştırmam bile uzun zamanımı aldı ve sonunda dedim ki, “Hey gözünü sevdiğimin avukatlığı, muhasebeciliği!” Araştırmam esnasında internette gezinirken bir TikTok videosuna denk geldim. Hiç hafife almayın, burun kıvırmayın, bir de bu fenomenlik işi var ki en anlaşılabilir olan future mesleklerden. TikTok, YouTube, Instagram platformlarında kıyasıya bir fenomenlik yarışı yaşanıyor özellikle gençler arasında. Yaşı
Olmadığımız biri gibi görünmenin, mış gibi yapmanın kredisi her anlamda doldu. Yeni bir gönül ilişkisi başlattığımızda otantiklik arıyoruz. O ilişki online arkadaşlık aplikasyonundan başlasa bile durum bu
Sanal dünyada filtre halen var. Fakat eskiden filtreli fotoğraflara “Vouuv!” diyerek bakıyorduk, şimdiyse “Fotoşopu abartmış!” diyerek dalgamızı geçiyoruz. Çünkü dönem, doğallık dönemi. Kendimizle baş başa kaldığımız anlardaki doğal, özgün, sahici, gerçek halimiz. Nasıl ki fotoğraf çektirirken “Doğal çek” komutunu veriyoruz, ilişkilerimizde de “Doğal ol” diyoruz şimdi karşımızdakine. İlişkiler çarkımızı döndüren arkadaşlık aplikasyonlarında da aynen bu şekil yaklaşıyoruz olaya. Gelin, önümüzdeki dönemde bu arkadaşlık sitelerinde bizleri bekleyen nice yaklaşımlara göz atalım.
Daha yakından bakalım
Geçen hafta Z Kuşağı jargonunu incelemiştik. Her olayı onlar üzerinden inceliyoruz; zira gelecek hakkında o kuşak ipucu veriyor bizlere. Duygusal ilişkilerde de kendilerinin yaklaşımları evirecek aşk
Geçen gün, Z kuşağı mensuplarından oluşan küçük bir grupla vakit geçirdim. Hemen sordum tabii, “Elinizde yeni ne var?” diye. Malum, yenilikler onlardan soruluyor
Bir alfa kuşağı annesi olarak en son model yenilikler bende aslında. Fakat benim bebeğin kendisi şu an tam konuşamıyor, bir konuşsa kim bilir neler söyleyecek! Dolayısıyla akıp giden yaşamımızın rehberi, 1996’dan itibaren doğan, “Z kuşağı” olarak adlandırdığımız kesimden soruluyor. Yeni sanatçılar, yeni akımlar, yeni yaklaşımlar, yeni jargonlar diye uzayıp gidiyor liste. Z kuşağı mensubu, kızlı-erkekli süper tatlı bir grupla kaynaştım geçenlerde. Ve soru sormaya en merak ettiğim yerden, yani yeni jargonlardan başladım, zira internette olanı biteni anlamak için bu jargona hâkim olmamız elzem. Beni takip edenler bilir, bu konuda sık sık güncelliyorum sizleri.
Stres yükseldi
Jargona gelene kadar laf lafı açtı ve gördüm ki, iş, para ve iklim konusunda çok ciddi kaygıları var. Hatta bizim jenerasyondan daha duygusal ve hassas olduklarını söyleyebilirim. Yakın geleceği onlar şekillendireceği
Dünyamız yavaş yavaş normale dönerken, bizler de hayatımızı güzelleştirmek için liste oluşturmaya başladık. Gözlemlerime göre, seyahat etmek, listemizin üst sıralarında. O zaman 2022’de bizi bekleyen seyahat trendlerini inceleyelim
Zaman içinde her şey değişiyor, seyahat etmek niçin değişmesin? Büyük otel zincirlerinden butik otellere, kalabalık turlardan mikro seyahatlere, standart mutfaklardan yerel tatlara, “gezdim-gördüm”den çok kafa açmaya, deneyim kazanmaya geçiş yaptık bile. Elbette ki önümüzdeki yılın da getireceği seyahat sürprizleri olacak. En başta sağlık olsun tabii, gelin sonrasını planlayalım biz.
Staycation
Stay ve vacation kelimelerinin birleşmesinden türeyen yepyeni bir kavram var karşımızda. Temelinin ekonomik koşullara bağlı olduğunu düşünüyorum zira “yaşadığın şehirde tatil yapmak” veya “evinde kalıp çevreni gezmek” anlamını taşıyor staycation. Mecburiyetten türemiş olsa da bence şahane bir opsiyon. Zira her tatile farklı bir destinasyon bulacağız diye çok kafa patlatıyor,
Bu son derece basit soruya verecek net bir cevabım yok bir süredir. Gelgitli mutluluğum yüzünden tanıdığım, yeni tanıştığım insanlara hep bu soruyu sorar oldum
“Hayatımın bir on yılı sabit geçti. Yani her yıl bayram, yılbaşı, doğum günü, yaz tatili, kış tatili, her beklentim, programım, planım hep netti. Fakat son birkaç yıldır bırak bir yıl sonrasını, bir hafta sonrasını bile ayrıntılı şekilde düşünüp planlayamıyorum ki ben ajanda insanıyım. Şu anda aklımda tek bir düşünce var: Hayat hızlı akıyor, hiçbir şeyi erteleme. Ertelemeyip normalden yüksek bir hızda yaşadığım için de tam tadına varamıyorum anların. Çok fazla üzücü olay gerçekleşiyor etrafımızda ve bunlardan etkilenmemek de mümkün değil. Mutlu muyum? İyiyim çok şükür. Fakat şöyle içimden taşan bir coşkuyla “Ya aşırı mutluyum!” demem en son ne zamandı tam hatırlayamıyorum. Bir de yaş alıyoruz tabii. Uçlarda mutluluklar sanki daha gençken yaşanıyordu. Bilemiyorum, “mutluluk durumum karışık.”
En mutlu kim?
“Mutlu musun?”
Milli sporcularımızın Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları’ndaki başarılarından söz ederken, bu yılki organizasyona katılan kadın yarışmacı sayısının bir rekor olduğunu söylemeden geçemeyeceğim
Yıl olacak 2022 ve biz halen cinsiyet eşitliği eşiğinden geçmeye çabalıyoruz. Olimpiyatlar özelinde yazacağım bugünkü cümlelerimi. Kıyafet eşitsizliği, kullanılan tanımların eşitsizliği, hakların eşitsizliği derken Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları, “nihayet!” cinsiyet eşitliğinde bir dönüm noktası oldu; çünkü katılan sporcuların yüzde kırk dokuzu kadındı. Düşünün ki 1900 yılında, Paris’teki olimpiyatlarda ilk defa yarışmıştı kadınlar. 997 erkek sporcu karşısında yalnızca 20 kişilerdi ve sadece beş dalda yarışabilmişlerdi; tenis, yelken, kroket, binicilik ve golf. 1912 Stockholm Olimpiyatları’na geldiğimizde ise yüzme yarışlarına kadın sporcuların katılmasına ilk defa izin verilmişti. Özetle Baron Pierre de Coubertin, namıdiğer modern olimpiyatların kurucusu, kadın yarışmacıları “pratiklikten, ilginçlikten ve estetikten uzak” şeklinde tanımladığı
“Sosyal medya felaketlerde” anlamında değil, ülke veya dünya çapında yaşanan bir felakette sosyal medyanın kullanımı üzerine bir iki çift lafım var bugün
İnsanlık tarihinde ilk defa sayısız bağlantı kurmamıza imkân tanıyan bir teknolojiye sahibiz”, demiş Ebay’in kurucusu Pierre Omidyar. Dünyanın dört bir köşesinde, hiç tanımadığımız insanlarla iletişime geçebilme, onlara bilgi yayabilme ve bilgi alma imkânı artık hepimize normal geliyor, ama aslında çılgınca bir durum. Kimi zaman bu imkânı aşırı faydalı buluyorum, kimi zaman da aşırı kafa karıştırıcı. Zira ülke veya dünya çapında yaşanılan “taşları yerinden oynatan” olaylar esnasında süper hızlı bilgi edinirken, kendimizi kirli bir bilgi denizinin ortasında buluvermemizi görmezden gelemiyorum.
Kara haber tez duyulur
Pandeminin ilk başlangıcında, elimde telefon, yedi yirmi dört sosyal ağlarda, bir oradan bir buradan akan bilgilerle deliye dönmüştüm. Herkesin bir aforizması, bir fikri, paylaştığı video vardı. Kafamı toparlayıp neyin ne olduğunu anlayabilmem 20