Şebnem Burcuoğlu

Şebnem Burcuoğlu

sebnem.burcuoglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tam iki buçuk yılın ardından ilk yurt dışı seyahatimi Paris’e, tek başıma giderek gerçekleştirdim. Rotasını bu etkileyici şehre çevirecek olanlar varsa kalem kâğıtlar hazırlansın, notlar alınsın

Çok seviyorum yalnızlığımı. Belki de tek çocuk olduğum içindir, küçüklüğümden beri verin elime bir kiraz sapı, saatlerce oyalanabilirim onunla. Yalnız başıma sinemaya gitmeyi, yemeğe çıkmayı, yollarda yürümeyi hep sevdim. Alışverişe zaten ezelden beri tek başıma çıkarım. Fakat bizim toprağımızda yalnızlığa karşı bir üzüntü, bir acıma duygusu var hep. Misal, tek başınıza şık bir restorana gittiğinizde garson sürekli gelip sorar, “Birini bekliyor musunuz?” diye. Beklemiyorum arkadaşım, kimseyi beklemiyorum, kendimle baş başa kalmak istiyorum mümkünse! Bu noktadan çıkışlı, yalnızlığı sevenlerin melankolik şehri Paris hep favorim olmuştur. Ah bir de söylemeden geçemeyeceğim, oturduğunuz restoranda, kafede bizdeki gibi aşırı müzik sesi yok, yalnızlığınızı o kadar güzel dinleyebiliyorsunuz ki... İki yıla yakın yaşadığım Paris’te yalnızlığımın tadını doya doya çıkarmıştım. Ve şimdiki seyahatimde, şehrin yenilerini sizler için derledim. İster yalnız, ister kalabalık gidin, her şekilde seveceğinizi düşünüyorum vereceğim adresleri.

Haberin Devamı

Paris je t’aime*

RESTORAN

Yine önden, hatta birkaç hafta önceden rezervasyon şart diyerek söze başlayayım. Uzak Doğu mutfağını sevenlere şiddetli tavsiyem, bir yıl önce açılan restoran “Mun” olacak. İnsanın aklını başından alan suşileri var, terasta Eyfel manzarası var, daha ne olsun! Şık insanlar görüp kalabalığa karışmak istiyorum diyenlere, İtalyan restoranı “Loulou” derim. Şu an en popüler restoran adreslerinden biri de İtalyan mutfağına hâkim “Gigi”. Ancak araya tanıdık sokmalı yer bulunabiliyor. Etkileyici bir mekân arıyorsanız, renove edilen Michelin yıldızlı “Laperouse” tavsiyemdir. Tatlı için “Cedric Grolet” diyor ve susuyorum.

ALIŞVERİŞ

Yıllara meydan okuyan alışveriş merkezleri “La Fayette”, “Bon Marche”, “Printemps”, özellikle aralık ayında, Noel vitrinleriyle bir başka güzel. Eviniz, aileniz için incelikli ürünler arıyorsanız “Smallable”, zarif takılar arıyorsanız “Lou Yetu”, sıra dışı vücut bakım ürünleri arıyorsanız “Officine Universelle Buly”, fiyat performans odaklı dış giyim arıyorsanız “Uniqlo” tavsiyemdir.

Haberin Devamı

OTEL

“Parisli kızlar neden hep zayıf?” diye çokça sorulur. Tek kelimelik bir cevabı var: “Yürüyorlar”. Metro, otobüs ve tabanvay üçlemesi, bu şehirde zinde ve formda kalmayı sağlıyor. Dolayısıyla her noktaya ulaşım kolay. Ancak birkaç günlüğüne geldiyseniz Paris’e, merkezi bir oteli seçmeniz önemli, çünkü gezilecek çok yer var, almak isteyeceğiniz çok şey var. Aralarda otele uğrayıp dinlenmek, elinizdeki poşetleri bırakmak size iyi gelecektir. Paris’ten İstanbul’a taşındıktan sonra, bu şehre her gidişimde, Opera bölgesindeki The Chess Hotel’de konakladım. Otelden çıkıp birkaç adım attığınızda, büyüleyici alışveriş mağazası La Fayette’in tabelasını görüyorsunuz. Compagnie Hoteliere Bagatelle bünyesindeki bu hip otelin, Paris seyahatinizi kolaylaştıracağını söyleyebilirim.

Haberin Devamı

MÜZE

Aşırı miktarda müze var bu şehirde. Size beğendiğim adresleri vereceğim. Önemli bir not, gitmeden önce online biletlerinizi mutlaka organize etmelisiniz. Bourse de Commerce’deki “Pinault Collection”u mutlaka görün derim. Eserler, Gucci, Bottega Veneta, Saint Laurent, Balenciaga, Brioni ve daha birçok lüks markanın sahibi, Salma Hayek’in kayınbabası François Pinault’a ait. Musee des Arts Decoratifs’deki “Cartier et les arts de l’Islam” ve “Thierry Mugler Couturissime” isimli sergiler şahane.

Cartier sergisinde, ünlü mücevher markasının İslam sanatından etkilenme yolculuğu, beş yüz parçadan oluşan koleksiyonla anlatılırken; Mugler sergisinde, moda dünyasında devrim yaratan ünlü tasarımcının hazırladığı kostümler ve parfümler görücüye çıkıyor. Şansıma, Ecole de Beaux Art’da üç günlüğüne açık olan Hermes Fit deneyimine de katıldım. Hermes dumble’lar, Hermes ipek eşarplara sarılı boks torbaları, Hermes pinpon masası ve hatta Hermes boks ringi(!) bir hayli orijinaldi.

Eğer bilet bulabilirseniz (çünkü zor bulunuyor). Opera Garnier’de bir bale veya opera seyrediniz. Operanın içi zaten bir müze, bir taşla iki kuş vurabilirsiniz. Ben, kostümlerini Dior’un tasarımcısı Maria-Grazia Churi’nin hazırladığı Sharon Eyal dans topluluğunun balesini izledim bu gidişimde.

*Seni seviyorum Paris

Paris je t’aime*