Şebnem Burcuoğlu

Eski ismiyle Facebook, yeni ismiyle Meta, ilk fiziksel mağazasının kapılarını yarın, Kaliforniya’da açıyor. Sanal ve artırılmış gerçekliği deneyimlemek isteyenler, heyecanlı bir bekleyiş içerisinde.

"Hey Facebook fotoğraf çek!" diye mırıldandığımızda akıllı güneş gözlüğümüzün çıkırt diye kendi kendine fotoğraf çektiği günleri de gördük çok şükür. Sosyal medya devi Facebook’un, gözlük şirketi Luxottica ile ortak geliştirdiği akıllı gözlüklerin satışa sunulduğu haberini ilk okuduğumda dedim, “Sevim koş, bilim kurgu filmleri ayağımıza geldi!” Güneş gözlüğünün sağdaki düğmesine basarak fotoğraf veya video çekebiliyoruz, minik hoparlörden müzik dinleyebiliyor ve hatta mikrofonu aracılığıyla telefonla konuşabiliyoruz. Çektiğimiz fotolar-videoları, Facebook’un bu gözlüklere özel geliştirdiği View isimli uygulamada kare biçiminde görebiliyor ve hatta bunları sosyal medya hesaplarımızdan paylaşabiliyor yahut arşive indirebiliyoruz. Sözünü

Varlığınızdan haberimiz yokken ansızın girdiniz hayatımıza. Çok alışmıştık ama ne yalan söyleyelim, hiç özlemeyeceğiz sizi maskeler!

Maske zorunluluğuna “bye bye” dedikten sonra mutlaka temkinli giden bir grup olacaktır. Ancak günün sonunda resmen çıktı hayatımızdan maskeler. Doğruya doğru, 3 yıldır elimiz kolumuz gibi olmuşlardı. Ruj sürmeyi, makyaj yapmayı unutmuştuk hatta. Maskeli halimizle bizi tanımayan arkadaşlarımız, maskeli olmamıza rağmen bizi göz bebeğimizden tanıyan arkadaşlarımız derken bundan kelli maske falan olmayacak, herkes birbirini ilk görüşte tanıyacak. Konuyu “ilk görüşe” getirdiğime göre flört olayına giriş yapıyorum, anladınız siz. Maskeler olmadan eski flört kabiliyetlerimize şıp diye dönebilecek miyiz, yoksa bizi tertemiz, bembeyaz bir sayfa mı bekliyor, ne dersiniz?

Senden önce ben

Tam kapanma dönemlerinde hayatımıza giren online tanışma olayı zaten hep bizimle kalacak. Kolay ve pratik bir yöntem, o değişmez. Bu yönteme eklenecek olan şey, fiziksel tanışmalar, çabalar olacak. Ben diyorum ki bu süreç

Bu şey değil mi ya?... Biz. Her şeye, her yere, aynı anda yetişmeye çalışırken her şeyi deneyimleyip hiçbir şey hissedemeyen biz. Ben, “Ne olacak halimiz?” diye düşünürken, başlığıma taşıdığım film içimi umutla doldurdu

Bizden önceki jenerasyonların hazırladığı “Ölmeden önce yapılacaklar listesi”,  muhtemelen bir ya da iki tikle, olduğu yerde duruyor. Peki bizim listeler ne durumda deriniz? Ölmeden önce Kamboçya’yı gör, tik... İbiza’da partile, tik... Evlen ve çocuk yap, tik... Kurumsalda kariyer yap, tik... Boşan ve gerçek aşkı ara, tik... İşten istifa et ve kalbinden geçeni meslek edin, tik... Instagram’da fenomen ol, tik... Böyle uzayıp gidiyor listemiz ve çok şükür bir sürü tikimiz var. Hayallerimizi gerçekleştirmek için kendimizi paralıyoruz ki haklıyız, ömür kısa. Hangimiz ister yirmi beş yıl aynı şirkette çalışıp mahallemizden dışarı çıkmadan aynı adam veya kadınla bir ömür geçirmeyi? “Deneyim”, yavaş yavaş etki eden bir zehir gibi zerk

Hem bu yılın düğün trendlerine göz atabileceğiniz hem de “Düğünü abartsak ortaya ne çıkar, bütçesi ne olur?” sorusuna gerçekçi örnekler verdiğim, ortaya karışık düğün dernek yazıma buyurun

Her bir şeyin olduğu gibi düğünün de trendi var. Ve düğün düğün dolaştığınızda, insanların irili ufaklı bu trendleri takip ettiğini açıkça görebiliyorsunuz. Hele ki pandemi yüzünden düğün ezberimiz tamamen bozuldu. 2022’de bizi bekleyen düğünleri birkaç örnekle anlatmam gerekirse: Dijital davetiye (göndermesi kolay, tarih değiştirmesi kolay). Tek sayıda davetli (Eskiden eşitlik olması için çift sayı tercih ediliyordu, şimdi ise gerçekten kimi seviyorsan onu çağırıyorsun). Düğün hediyesi (Evlilik listesinden tost makinesi, tencere takımı seçmek eskide kaldı. Şimdi en makbul hediye para). Mikro düğünler (Artık herkes kendine evleniyor, düğününde eğlenmek istiyor, az sayıda davetli çağırıyor). Tradisyonel dokunuşlar (Nereye

Akıllı telefonlar hayatımıza girdiğinden bu yana biz artık eski biz değiliz. Bu durumun hafiften farkına varmış olmalıyız ki son dönemde eski takoz telefonları tercih etmeye başladık.

Takoz dediğime bakmayın, sadece arama yapıp mesaj attığımız, yılan oyunu oynadığımız eski nesil telefonları özellikle son bir iki yılda gerçekten özler oldum. Hele ki pandemide, safra kesemiz gibi bir şey oldu akıllı telefonlar. Bir açıdan işe yaramıyorlar: Yolda yürürken, kafede sıra beklerken, akşam evdeyken kimseyi kimseyle göz göze getirmiyor bu cihazlar. Hafızamızda kimsenin numarası kalmadı. Fotoğraflar balya balya uzayda depolanıyor. Ajandaya yazılmayan unutulup gidiyor. Sabah ona “Günaydın”, akşam ona “İyi geceler” diyoruz ve oyun, oyun, oyun... Bir açıdan ise işe yarıyorlar: Bildiğimiz ve bilmek isteyeceğimiz her şeyi ona yüklüyoruz, bizim kafalar oh pırıl pırıl!

Yazılım firması SEMrush tarafından hazırlanan güncel rapor, 2018-2021 yıllarında, takoz diye tabir ettiğim telefonların Google’da aranma oranını yüzde 89 olarak açıkladı. Onlar bu telefonlara aptal diyor, ama ben takoz

Hazır Kim Kardashian hukukçu şapkasını takmışken, bugünkü sayfamızda altın bilezikli yabancı “celebrity”leri mercek altına almaya karar verdim

Babamın çok sevdiği bir arkadaşı, işletme mezunu bir yeminli müşavir... Kendi işinin yanında hayata, doğaya, bitkilere tutkun bu adam; hep beraber buluştuğumuz bir öğle yemeğinde şöyle demişti: “Ziraat okumaya karar verdim. Üniversite sınavına hazırlanıyorum.” Bunu söylediğinde 50 yaşındaydı ve gerçekten o sınavı kazanıp normal bir üniversitede 4 yıl ziraat okudu. Bir yandan Manisa’da ceviz, kiraz, zeytin ağaçlı çiftliğini yeşertirken, diğer yandan çiftliğin çok hukuki yükü olduğundan söz etmeye başladı. Ve ardından yine üniversite sınavına girip hukuk bölümünü kazandı. “Avukat tutmak yerine kendi işime kendim bakarım” demesi dün gibi kulağımda çınlar.

Ekleyerek büyümek

Pandemiden önceki hayatımda, üniversiteli öğrencilerle sıkça buluşurdum ve bu, her zaman anlattığım bir anım olurdu. Uluslararası ilişkiler okuyup üzerine

“Stilimle yaşam tarzım klasik ve zamansızdır” gibi tanımlamalar tarihe karıştı. Belli bir stili ve yaşam tarzını benimseyip üzerimizde taşıma halimizin de çeşit çeşit isimleri var artık.

Gönül işlerinde yaşadığımız durumların isimlerini sizlere ilk duyuranlardan biri olmuştum bu köşede. Benching, ghosting, catfishing ve daha fazlası hayatımıza zıpkın gibi bir giriş yaptığından beri, yaşadığımız duyguları, içine düştüğümüz kör kuyuları yeni nesil ilişki sözlüğüyle açıklar hale geldik. Ve şimdi, giyim stilimizi de kapsayan yaşam tarzımız için yepyeni bir sözlük çıktı ortaya. İlk olarak geçen yıl TikTok’ta beliren cottagecore akımı (kırsal kesimde yaşama stili), beraberinde “core” ekli birçok stil tanımlaması getirdi moda dünyasına. Bugün, hayata bakış açımızın, moda anlayışımızın hangi “core” olduğunu bulmak üzere tatlı bir yolculuğa çıkacağız sizlerle.

Softcore: İçindeyken kendini güvenli hissettiğin, sımsıcak, aydınlık ve yumoş bir dünya mı kurdun kendine? O zaman

Numaralı gözlüğe burun kıvırıp kontakt lense sarıldığımız bir dönem olmuştu. Ancak geride bıraktığımız moda haftaları gösteriyor ki optikler yeniden yüzümüzdeki yerini alacak.

TikTok’un “cottagecore challange”ının (kırsal kesimde yaşama stili) ardından çıkan dark academia challange (Yale veya Oxford gibi bir üniversitede okuma stili) ile anladık ki optik gözlük yeniden moda oluyor. Eski, kasvetli binalarda sözde öğrenci moduna giren TikTok kullanıcıları, videolarındaki look’larını numaralı gözlüklerle tamamladılar çünkü. Trend rüzgârları bu aralar TikTok’tan estiğinden, bu challenge’ın akabinde gerçekleşen moda haftalarında optik gözlük takanların sayısı arttı.

Ben konuyu böyle bağladım ve mevcut trendden son derece memnunum, çünkü kendimi bildim bileli numaralı gözlük kullanıyorum. O yüzden “Yaşasın optiklendik!” diyerek yazıma başlıyor ve tüm miyop kardeşlerime en içten sevgilerimi iletiyorum.

Gözlüklü ünlüler

Oyuncu Kate Winslet’in