25 binlik üç-beş adam...

27 Aralık 2014

Galatasaray’ın üç önemli adamı yoktu... İster sakatlıktan, ister cezadan, isterse Noel’den deyin... Sneijder, Melo, Chedjou gibi takımın temel direkleri yoktu... Bunlardan birini İlhan Cavcav başkana verseniz, o birinin parasıyla üç Gençlerbirliği takımı kurar...

Hafta içi İlhan Başkan ile beraberdim... Merak ettim, İrfan Can Kahveci’yi sordum. Alt yapıdan A takımına alırken 25 bin lira transfer ücreti ödemiş. Yok yok yanlış yazmıyorum, sadece 25 bin lira... Sadece bu 25 bin lira paraya ve maç başı prime oynuyor... 25 binlik İrfan ile birlikte yanında Halil İbrahimler, Guidolar, Beratlar...

Ankara’da tarladan bozma bir sahada tecrübe ile gençliğin mücadelesini izledik... Gençlik, tecrübenin oynamasına ve kazanmasına izin vermedi... Tecrübe, iyi başladığı maçın her geçen dakikasında gençliğin dinamizmine ve hamleli, saldırgan oyuna adeta teslim oldu... Oysa merkezde Emre’nin, kenarda Olcan’ın etkili başlangıçları, sol kanatta Telles- Olcan uyumu, buna eklenen müthiş bir Burak asisti Galatasaray’ı erken bir rehavete sürükledi... Öyle ki, Ahmet’in kafasında, Stancu’nun frikik atışında Muslera’nın mükemmel kurtarışları olmasa, Gençlerbirliği’nin beraberlik golü için ikinci

Yazının Devamı

Önce Alper'i yaz...

20 Aralık 2014

Beşiktaş ile Galatasaray’ın deplasman galibiyetlerini “otomatiğe” bağladığı zirve yarışında, Fenerbahçe’nin “İstanbul il sınırları” dışındaki sıkıntısında imdadına penaltı golü yetişti... Bu kadar kötü oynayıp, 85 dakikayı iki kafa vuruşu dışında bir şey yapmadan tamamlayıp, rakibin yarattığı bir penaltı ile maçı kazanıyorsan, yat kalk dua et. Sanki Milli Piyango’nun büyük ikramiyesi gibi...

Benim anlamadığım, bir takım nasıl olur da bu kadar kötü oynar? Fenerbahçeli futbolcular isteseler de bu kadar kötü olamazlar. Kaliteleri izin vermez, tecrübeleri izin vermez. Ama kalite bile, tecrübe bile Fenerbahçe’nin kötülüğünü örtemiyor.

Fenerbahçe’nin dizilişi de bir garip... Emenike bir kenarda, Sow diğer kenarda, Kuyt ortada... Mehmet Topal sanki orta alan oyuncusu değil, Egemen ile Alves’in arasında üçüncü stoper... Egemen demişken, adam tek kelime ile profesyonelin kralı...

Emenike hafta içinde “Ben kenarda oynayamıyorum” diye açıklama yapıyor, maçta da sanki inadına oynamıyor. “Bugün kötü oynayacağım” desen, ancak bu kadar kötü oynarsın. Sow da öyle... Maç gidiyor, en ufak bir ışık görünmüyor, buna rağmen kenardan 68. dakikaya kadar en ufak bir hamle gelmiyor. Bu formalar

Yazının Devamı

Hatasız kul olmaz

13 Aralık 2014

Fenerbahçe’nin ilk golünde yardımcı hata yaptı, ofsaytı kaldırmadı... Sivas’ın beraberlik golünde Caner hata yaptı, beraberlik golü geldi. Sivas savunmasının hatalarıyla, goller gelmeye devam etti. Ne demişler, hatasız kul olmaz... Bunca hataya rağmen alışkın olmadığımız bir başlangıç izledik.

Daha ilk çeyrekte üç gol ve bir o kadar da kaçan, kullanılamayan fırsat... Bu dakikalarda Fenerbahçe, bu sezon pek de yapmadığı bir şeyi yapıp, rakibe bastı, Sivas çıkamadı, pas yapamadı ama bol bol ciddi yanlışlara imza attı... Sivas “kötü” desek, “Kötü”ye ayıp olacak. Sivas takımı şu görüntüsüyle “Kötü”ye fark atmış durumda...

Fenerbahçe’de Gökhan özellikle ilk yarıda son dönemlerin en etkili maçını oynadı. Öyle ki, Sivasspor’un sol kanadını Samandıra’nın arka bahçesine çevirdi. Sow gücünü ve golcülüğünü buluyor gibi... Ama Emenike niye bu kadar etkisiz, niye bu kadar dağınık... Hadi bir maç-iki maç formsuz olursun, bir futbolcu 10 haftadır formsuz olur mu? Her şeye rağmen Fenerbahçe bu maçtan sezonun gol rekoru ile çıkmalıydı. O kadar çok kaçırdı ki, ben saymaya çalışırken ipin ucunu kaçırdım.

Fenerbahçe’nin en büyük şanslarından biri, hiç kuşkusuz Emre, Mehmet Topal,

Yazının Devamı

İyilerin kazanma zamanı

10 Aralık 2014

Beşiktaş yuvasız kuşlar gibi... Kartal her hafta bir yere kanat çırpıyor. Tamam, Kartal’ın yuvası yok ama yuvasını bütün sıcaklığı ile Kartal’a açanlar var: İşte Ankara, işte Konya... İnönü Stadı’nın canlanan ruhunu buralarda görmedik mi? Bu ülkede “İyilerin kazanma zamanı” geldi de geçiyor bile...

Süper Lig dengelerini bozan yegane takım; Beşiktaş... Fenerbahçe mutlu etmiyor, Galatasaray soru işareti, Trabzonspor da istikrarsız olunca, göze en hoş gelen ekip de siyah-beyazlılar oluyor. Mütevazı tavrı, çalışkan oyuncuları ve kalender hocasıyla Beşiktaş bugün için liderliği hak ediyor.

Bu nedenle de ustamız Şansal Büyüka ile sohbetimize “Kartal”dan başlayalım istedik. Bilic, deyim yerindeyse Trabzon’u kilitledi. Hırvat hoca bu karşılaşmada dersini çok mu iyi çalışmıştı?

- Sevgili Bilal, Milliyet’te dün Ercan Güven’in Beşiktaş ile ilgili yazısını okudum. Yakın zamanda Beşiktaş’ı bu kadar güzel anlatan bir başka yazı görmedim. Ercan Güven ne diyor? “Gönüllerin puanları Beşiktaş’ın...” Doğru söylüyor... Beşiktaş puan cetvelinde resmen şampiyon olabilir, şampiyonluğu kaçırabilir. Ama son haftayı beklemeye gerek yok, Beşiktaş bu sezon gönüllerin şampiyonudur. Şu açık ortada: Türkiye,

Yazının Devamı

Patron mutlu son istiyor...

7 Aralık 2014

Hani “iyi olacak hastanın ayağına doktor gelir“ deriz ya, Fenerbahçe son iki haftadaki iki “soğuk sonuç”tan sonra sarsıldı, tam gribal sinyaller verirken, doktor imdadına yetişti... Bu sıkıntılı dönemde, büyük bir fikstür şansı, Balıkesirspor’un Fenerbahçe‘nin karşısına çıkması, doktorun hastanın ayağına gelmesi gibi birşeydi... Öyle ki “Dr. Emrullah‘ın” verdiği ilaç Fenerbahçe‘yi ayağa kaldırmaya yetti...

Şaka bir yana, kaleci Emrullah yatıp kalkıp dua etsin böyle bir golü, herşeyden kuşku duyulan 3 Temmuz sürecinde yemedi... Kaleci hata yapar, kaleci gol yer de, böyle de gol yer mi be kardeşim... Golü atan Meireles bile nasıl gol olduğuna inanamadı... Şurası kesin; Balıkesirspor, süper lig standartlarının altında bir takım...

Fenerbahçe bu kadar kötü bir rakip karşısında son derece etkisiz bir mücadele ortaya koyarak kazandı... İnanamadığım şu; bir takımda neredeyse futbolcuların hepsi, tamamına yakını, hep birden bu kadar geriye gider mi? Alves yeniden takımda ama bakıyorsunuz her hava topuna çıkışı faul... Webo‘nun sanki sonradan oyuna girdiği maçlardaki katkısı, ilk onbirde başladığı maçlardan daha fazla gibi... Emre, belki de topu her ayağına alışında protesto

Yazının Devamı

Önce beyaz, sonra siyah...

2 Aralık 2014

Asteras ile oynuyorsun böyle, üç gün sonra Karabükspor’la oynuyorsun gene böyle...
Hep aynı film... Rahat, huzurlu, gollü bir 60 dakika...
Sıkıntı, korku, telaş, panik, ağları bulan gollerle geçen son 30 dakika...
Beşiktaş sanki ilk 60 dakikayı “beyaz“, son 30 dakikayı “siyah“ oynuyor...
Beşiktaş, Karabükspor karşısında farka götüreceği maçı sıkıntılarla zar- zor bitirdi...
Hatta yardımcı Nihat Mızrak, Karabük’ün ofsayt ile ilgisi olmayan golüne bayrak kaldırmasa, son saniyelerde Traore’nin şutu üst direkte patlamasa, o zaman “ayıkla pirincin taşını“...
Hadi ilk yarıda Karabük futbol oynamadı, sana da oynattırmadı... Bir de ofsayt tuzağına düşünce pozisyon bile bulamadın... Ama ikinci yarının başında gördük ki, arayan Beşiktaş ile uyanan Karabük sahadaydı...

Yazının Devamı

O eski halinden...

27 Kasım 2014

Galatasaray için kader maçıydı. Ne demek kader maçı... Varını yoğunu ortaya koyacaksın, canını dişine takacaksın, kazanmak için her şeyi yapacaksın.
Hangisini yaptı Galatasaray? Gördük ki, hiçbirini yapmadı...
Öyle ikinci yarıda biraz kımıldamakla, Şampiyonlar Ligi’nde adama ekmek yedirmezler...
Allah aşkına söyler misiniz, sıradan bir lig maçındaki Galatasaray ile, Şampiyonlar Ligi’nde kader maçı oynayan Galatasaray arasında en ufak bir fark var mı?
Kaliteli oyuncuların, elbette var... Ama o kaliteyi ortaya koyabildiler mi? Elbette hayır...
Büyük maçların oyuncusu Sneijder nerede? Nerede benim eski Selçukum, Hamitim?
Melo’nun bu kadar top kaptırdığı ikinci bir maçı gördünüz mü?

Yazının Devamı

Ay-yıldız hikâye, dört yıldız şahane

17 Kasım 2014

Hani derler ya “yumurta mı tavuktan çıktı, tavuk mu yumurtadan“ diye... Bu sonuçtan sonra şu tartışılabilir; Biz mi çok iyi oynadık, Kazakistan hiç mi yoktu... Kabul edelim ki, Kazakistan hiç yoktu... Ama bizim istekli ve hırslı olduğumuzu, özellikle ilk yarıda gruptaki en etkili maçımızı oynadığımızı asla gözardı edemeyiz... Bundan sonra evdeki hesaplar gruptaki puan durumuna uyar mı bilemem ama, şurası kesin; Mart’a kadar soluklanacağız, derin bir nefes alıp, belki de daha iyi düşüneceğiz, planımızı, programımızı yapacağız...

Kazakistan galibiyetini önemsiyorum. Sahada hiç olmayan bir rakibe karşı olmasına rağmen önemsiyorum... Ancak önemsediğim başka şeyler de var... Birincisi... İstanbul, milli maç kenti değil... Oynadığımız maçları gördükçe buna daha fazla inanır oldum... İstanbul’da oynadın mı “ay- yıldız hikaye, dört yıldız şahane” durumu ortaya çıkıyor... Bu, kabul edilebilir bir durum değil... Kadıköy’de oynuyorsun başka, Aslantepe’de oynuyorsun bir başka... Kişisel hırslarımızı, hesaplaşmalarımızı, rekabetlerimizi milli takım üstünden yapmaya kalkıyoruz... Kutsal formadan daha tutkulu olduğumuz formalar, kırmızı - beyaz’dan çok daha fazla sevdiğimiz renkler var...

Yazının Devamı