Futbol antrenörlüğünde, “yerli ve milli hocadan” yanay(dım). Ancak milli takımın ve kulüplerimizin ortaya koyduğu futbol ile aldığı sonuçlar, dünya ve Avrupa futbolu karşısında hızla geride kalışımız, bizim hocaların “atletik bir takım” yaratamayışı, Süper Lig’in kalitesinin her sezon biraz daha geriye gitmesi, “kaliteli yabancı hocaların” zaman geçirmeden ülkemizde çalışması gerektiğine beni inandırdı. Bunca yaşanmışlıklardan, başarısızlıklardan, pişmanlıklarından sonra artık “yabancı hoca” kaçınılmaz diye düşünüyorum.
-Habertürk‘te Fatih Altaylı‘yı okudum, çok etkilendim. Southgate, İngiltere Milli Takımı’nın hocalığını yaptığı sırada “elit antrenör” kursuna gitmiş. Elbette bu Southgate‘e sorulmuş. Hocanın cevabı ibretlik... Özellikle bizim hocalar için... Southgate demiş ki; “Benim futbolcularım dünyanın en iyi hocaları Kloop, Guardiola, Morinho‘nun çalıştırdığı kulüplerden geliyorlar. Milli takımda futbolcularımın bana inanmaları ve saygı duymaları
Euro 2020’de oynadığımız 3 maçta da rakiplerimizden daha az mesafe kat ettik.
* Türkiye-İtalya
Türkiye: 105.8 km.
İtalya: 111.3 km.
* Türkiye-Galler
Türkiye: 103.4 km.
Galler: 107.5 km.
* Türkiye-İsviçre
Herkes küskün... Kalem küskün... Millet küskün... Bu millet ızdırap çekmekten, hayal kırıklığı yaşamaktan, her yarışı “mutsuz son”la tamamlamaktan bıktı artık... Kalemler kötü yazmaktan usandı artık... Bu rezillik kaderimiz olamaz.
Euro 2020‘ye “sürpriz takım, gizli favori” olarak giden milli takım, şampiyonanın “en kötü” takımı olarak dönüyor. Yakışıyor mu bize? Yakışıyor mu, sezon boyu Avrupa’yı sallayan bizim çocuklara?
Avrupa takımlarında üst düzey performans gösteren “bizimkiler”, acaba “Türk’ün Türk’e ettiğini kimse etmez” misali bir takımda buluşunca birbirlerini mi bozuyorlar?
Dünyanın gerçeği var. Futbolda atletik takımlar kazanıyor. Daha fazla koşan, daha diri, daha çabuk, daha gayretli, çok daha iyi mücadele eden takımlar... Bizde bu “daha... Daha... Daha“lardan teki bile yok...
Oynadığımız her takım bize karşı en az 8-10 net gol pozisyonuna girdi. Galler‘in yıllık 330 bin euro alan stajyer hocasına bile “Türkler’e beş
Türkiye’den giden, günümüzde Dünya ve Avrupa’da ün salan...
* Covid aşısını bulan doktorlarımız var...
* Profesörlerimiz var...
* Mimarlarımız var...
* Mühendislerimiz var...
* Siyasetçilerimiz var...
* Hatta Belediye Başkanlarımız var...
Milli takımı, Euro 2020’ye “final” diye yolladık, iki maçta boyumuzun ölçüsünü aldık. Hem de gol atamadan, puan alamadan... Koca bir sezon Avrupa’nın tozunu atan “Bizim çocuklar”a ne oldu? Nerede kaldı son 20 yılın altın kuşağı?
Avrupa’ya imzasını atıp, mührünü basan “Bizim çocuklar”, Türk Milli Takımı formasıyla bu kadar geriye gidiyorlarsa, bu kadar çekingen, korkan ve etkisiz kalıyorlarsa, sormak lazım; marifet acaba yabancı hocalarda mı?
Fransa‘da Neymar’ı, M’Bappe‘yi sollayan Burak Yılmaz, ay-yıldızlı forma ile duruyorsa, sezon içinde Milan‘a bir maçta 3 gol atan Yusuf Yazıcı bu kadar kötü oynuyorsa, İtalya‘da, İngiltere‘de tarih yazan Merihli, Çağlar’lı savunma iki maçta 5 gol yiyorsa, Hakan Çalhanoğlu, İtalya‘daki futbolunun yüzde 10’unu milli takımda oynamıyorsa bu işte bir değil, birçok yanlış var demektir.
Şenol Hoca‘ya sormak lazım... Birbirlerine çok alışkın tandemi; Merih-Çağlar ikilisini niye bozarsın? Bir
Maç sabahı müthiş iyimser bir güne uyandık. Gazete manşetlerinde “final”, insanların aklında, “en kötü beraberlik” vardı. Demek ki, İtalya‘yı hiç hesaba katmamıştık.
O İtalya ki; Türkiye‘de arkasına teneke bağlayıp gönderdiğimiz Mancini‘nin göreve gelmesiyle 27 maçlık yenilmezlik serisi yakaladı, son 7 maçta kalesinde gol görmedi.
Buna rağmen bizim “altın kuşak”ın iş yapacağına çok inandık. Fransa‘yı sarsan Burak, Zeki, Yusuf... İtalya‘da, İngiltere‘de harikalar yaratan iki stoper Merih ile Çağlar, İtalya‘da paylaşılamayan ve değeri 10 milyonlarca euro ile anılan Hakan...
Kabul edelim ki, bizimkiler de “hayal ettirmeye” değer oyuncular... Altın bir sezonu geride bıraktılar. Avrupa liglerinde sezonun oyuncusu oldular. Eee, izin verin de o zaman hayal edelim.
Ama başlangıç ile birlikte hayallerimiz ilk darbeyi yedi. Çekingen miyiz, korkak mıyız anlamadım. Bizimkilerin hepsi Avrupalı... Bir anlamda sanki ev sahibi... O zaman bu kadar silik bir görüntü niye?
Tamam; İtalya beklediğimiz gibi
Fenerbahçe, Türk adaletinin kararı ile şike davasından resmen aklandı. Kumpas sanıkları 100 yılı, 1000 yılı aşan tarihin en ağır cezalarını aldı.
Kumpasın o ilk günleri aklıma geldi.
Kendilerini hakim-savcı yerine koyanlar, Fenerbahçe‘ye yargısız infaz yapanlar, vicdanlarına kilit vuranlar...
Ne oldu şimdi... Yaptığınız yanınıza kâr mı kaldı?
Hiç sanmam... Başkan Ali Koç da, kumpasın ağır mağduru eski Başkan Aziz Yıldırım da, “hesaplaşacağız” dedi.
Başkanların açıklamasına bakılırsa, şimdi hesabı vicdanlarına kilit vuranlar verecek.
Versinler; kimsenin yaptığı yanına kâr kalmasın.
Gazetelerde, “Fatih Terim, Florya’da bavulunu topladı” haberini okudum... Alışkın değiliz böyle haberlere; açıkçası garipsedim...
Bizim bildiğimiz başkanlar gider, Fatih Hoca kalır... Bugüne kadar böyle gördük... Böyle yaşadık... Meraklanmayın, olacak belli...
Fatih Terim’in giden bavulu 10-15 günde Florya’ya geri döner... Fermuarı bile açılmadan...