Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Herkes küskün... Kalem küskün... Millet küskün... Bu millet ızdırap çekmekten, hayal kırıklığı yaşamaktan, her yarışı “mutsuz son”la tamamlamaktan bıktı artık... Kalemler kötü yazmaktan usandı artık... Bu rezillik kaderimiz olamaz.
Euro 2020‘ye “sürpriz takım, gizli favori” olarak giden milli takım, şampiyonanın “en kötü” takımı olarak dönüyor. Yakışıyor mu bize? Yakışıyor mu, sezon boyu Avrupa’yı sallayan bizim çocuklara?
Avrupa takımlarında üst düzey performans gösteren “bizimkiler”, acaba “Türk’ün Türk’e ettiğini kimse etmez” misali bir takımda buluşunca birbirlerini mi bozuyorlar?
Dünyanın gerçeği var. Futbolda atletik takımlar kazanıyor. Daha fazla koşan, daha diri, daha çabuk, daha gayretli, çok daha iyi mücadele eden takımlar... Bizde bu “daha... Daha... Daha“lardan teki bile yok...
Oynadığımız her takım bize karşı en az 8-10 net gol pozisyonuna girdi. Galler‘in yıllık 330 bin euro alan stajyer hocasına bile “Türkler’e beş atardık” dedirtecek kadar rezil maçlar oynadık.
Hakan Çalhanoğlu‘nu Milan‘da izliyorum. Bir maçta sol bekin önünde, kenarda oynadığını görmedim. Sol içte oynuyor. Kenarı sevmiyor zaten... Bizim milli takımda sol bekin önünde kenarda... Tabi şeklen öyle... Kenarda hiç yok...
Her maçta sol kanatta beklerimiz rakipleri ve kaderleriyle baş başa kaldı. Bu kanattan sürekli dayak yedik. Ağzımız-burnumuz “Çarşamba pazarı“na döndü. Buna rağmen en ufak önlem alamadık. Hakan kenarda oynayıp kaybolacaksa, hiç oynamasın... Kendi kariyerine de yazık, milli takıma da...
İlk defa bir maça iyi başladık. İlk üç dakika üç şut attık. Kalemize gelen ilk şutta yenik duruma düştük. Seferoviç‘e o kadar rahat vurdulur mu, Uğurcan gibi üst düzey bir kaleci ceza alanı dışından çok da hızlı gelmeyen o topu çelemez mi?
Söylenecek o kadar çok şey var ki... İkinci yarının 45-60. dakikaları arasında, 15 dakikalık bölümde İsviçre kalemize yürüyerek, gerçekten yürüyerek tam 10 atak geliştirdi, bunlardan 5’inde mutlak pozisyona girdi. Neyse ki Zuber son vuruşları iyi yapamadı.
İkinci yarıda, sadece ikinci yarıda bir rakibe tam 10 gol pozisyonu verilir mi? Üstelik yürüyerek oynayan bir takıma... Biri İngiltere‘den, diğeri İtalya‘dan gelen iki stoperimiz nasıl olur da “kartondan kale” gibi dağılırlar? Bu Zeki Çelik geçen sezon Fransa‘da yılın en iyi sağ beki seçilmedi mi?
Sadece Mert Müldür‘ü bir kenara alıyorum. Aciz milli takımın ayakta kalan tek adamıydı. Çok ciddi dört şut denemesi oldu. Çoğunu kaleci Sommer mükemmel karşıladı.
İsviçre gol üstüne gol kaçırırken, kameralar Şenol Güneş‘i kağıda bir şeyler yazarken zoomladı. Varlığından onur duyduğum bir dostum, “Dilerim istifasını yazıyordur” diye mesaj gönderdi.
Çok acı yenilgiler, çok dramatik maçlarımızı izledim. Böylesine “Aciz“ kaldığımız bir şampiyonayı hiç hatırlamıyorum. Oynamadık, adeta teslim olduk. Pes ettik, Şenol Hoca bile yerinden 90 dakika kalkmadı. Futbolda her şey var ama açıkçası bu kadarı ayıp oldu.
Bizim çocuklar, reklam filmlerinde oynarken gösterdikleri performansın yarısını bu maçlarda gösterseler, belki de birden fazla gol atar, birkaç puan alır, bu millete bu kadar ızdırap çektirmezdik.
Üzülmedik, utandık...