Maç sabahı müthiş iyimser bir güne uyandık. Gazete manşetlerinde “final”, insanların aklında, “en kötü beraberlik” vardı. Demek ki, İtalya‘yı hiç hesaba katmamıştık.
O İtalya ki; Türkiye‘de arkasına teneke bağlayıp gönderdiğimiz Mancini‘nin göreve gelmesiyle 27 maçlık yenilmezlik serisi yakaladı, son 7 maçta kalesinde gol görmedi.
Buna rağmen bizim “altın kuşak”ın iş yapacağına çok inandık. Fransa‘yı sarsan Burak, Zeki, Yusuf... İtalya‘da, İngiltere‘de harikalar yaratan iki stoper Merih ile Çağlar, İtalya‘da paylaşılamayan ve değeri 10 milyonlarca euro ile anılan Hakan...
Kabul edelim ki, bizimkiler de “hayal ettirmeye” değer oyuncular... Altın bir sezonu geride bıraktılar. Avrupa liglerinde sezonun oyuncusu oldular. Eee, izin verin de o zaman hayal edelim.
Ama başlangıç ile birlikte hayallerimiz ilk darbeyi yedi. Çekingen miyiz, korkak mıyız anlamadım. Bizimkilerin hepsi Avrupalı... Bir anlamda sanki ev sahibi... O zaman bu kadar silik bir görüntü niye?
Tamam; İtalya beklediğimiz gibi başladı, buna şaşırmadık. Bizi şaşırtan Türkiye‘nin bu kadar durgun, bu kadar solgun, bu kadar parıltısız oyuna başlaması oldu. Öyle ki; biz tamamen savunmada kalınca, İtalya üçlü savunmasını adeta iki emektar Bonucci ve Chiellini ile kontrol etmeye başladı. Daha ileri gideyim, İtalya savunmasının son adamı Chiellini bizim yarı alanda oyun kurmaya başladı.
Özellikle ilk yarıda ne topa sahip olabildik, ne oyuna ortak olabildik. Her saniye, her dakika top İtalya‘da kaldı. Sadece hücumları karşılamaya çalıştık, savunmadan çıkarken bile, bütün topları İtalyan oyunculara attık.
Oysa orta sahamızda Yusuf gibi, Hakan gibi topa hükmeden oyuncular vardı. Buna rağmen pas yapamadık, orta alanda oyunu tutamadık. Hücum için tek şansımız, uzun toplarla Burak‘ı kaçırmaktı. İki cılız atak dışında onu da yapamadık. Aleyhimize çalınacak olası bir penaltıyı da ucuz atlattık.
İkinci yarıda roller değişmedi. İtalya oynadı, biz karşılamaya çalıştık. Aynı baskıyı yedik, sol kenarda Umut Meraş’ın önünü çok boş bıraktık. İtalyanlar için maalesef bir antrenman maçı havası yarattık.
Şunu kabul edelim; çok değerli oyuncularımız var, Avrupa liglerinde çok başarılılar. Ama bizim takımlar toplu halde oynamayı, birlikte oynamayı hala beceremiyorlar. Onun içindir ki, bu kadar usta oyunculardan kurulu takım, İtalya karşısında figüran gibi kaldı.
Böyle bir takımın hücumda bu kadar çaresiz kalması kabul edilemez. İnsigne, tek başına bizim milli takımdan daha fazla şut attı. Maç boyu aklımızda kalan sadece Cengiz Ünder‘in şutu oldu. Cengiz, takıma bir hareket getirdi ama yeterli olmadı. Neredeyse rakip ceza alanına girmeden maçı tamamladık. İnanılır gibi değil...
Hayal satmaya gerek yok, berbat oynadık, aciz kaldık, maçı gol pozisyonuna giremeden sadece bir şutla tamamladık. Bütün dünyanın izlediği Avrupa Futbol Şampiyonası açılış maçıydı. Yenilsek bile oyunumuzla, duruşumuzla, mücadelemizle saygı uyandırmalıydık. Hiçbirini yapamadık. Sadece bir averaj takımından acı örnekler verdik.