Saymadım kaç yıl oldu; 30 mu, 40 mı Efes Pilsen Basketbol Takımı ile yola çıkışı...
Türkiye şampiyonlukları, Avrupa yoklamaları, final turları...
Türk basketboluna yetişirdiği, armağan ettiği gençler...
Hem yetiştirdi, hem yarıştırdı...
Büyüdü, büyüdü, büyüdü...
Önüne engeller çıktı, dayatmalar, dar kafalılar çıktı...
Bu sevdadan, bu kararlılıktan vazgeçmedi.
Galatasaray‘da Başkan Mustafa Cengiz’in sağlık durumuna üzülüyorum. Allah şifasını versin.
Hele, “Galatasaray Başkanı olarak ölmek istiyorum” itirafından çok etkilendiğimi söylemeliyim.
Başkan, keşke son basın toplantısında Fatih Terim‘e bu kadar yürümeseydi... Açıkçası, başkanın hem içeriğini hem üslubunu doğru bulmadım.
Neyse, biri başkan, diğeri futbolun patronu...
Olmasa iyi ama, maalesef işler iyi gitmedi mi böyle gerilimler yaşanıyor.
Beni şaşırtan Ümit Davala oldu...
Başkan‘ın açıklamalarından sonra cevap Fatih Terim‘den değil, Ümit Davala‘dan geldi:
Bu sezon Sergen Yalçın için çok yazdık, bir daha yazalım. Şampiyonun hakkını verelim...
- Sergen Yalçın, futbolu, futbolcuyu ve takım oyununu geliştirdi.- Adı duyulmayan Ersin‘den şampiyon kaleci çıkarttı.
- Beğenilmeyen Welinton-N’Sakala ikilisinden maksimum verimi aldı.
- Ghezzal’i, Rosier‘i yılın futbolcusu yaptı.
- Aboubakar‘ı yeniden yarattı.
- Larin‘i futbola ve gollerine döndürdü.
- Kadro ve para olarak çok büyük sıkıntıya rağmen yokluktan şikayet etmedi.
- Bir kadrosu sahada oynayan, bir kadrosu kulübede oturan takımı olmadı.
Muhteşem bir ligi ve lig tarihinin en büyük heyecanını yaşadık. Maçın bitimine 50 saniye kalmasına rağmen, şampiyonun adını koyamayan bir yarışa ilk defa tanıklık ettik.
Beşiktaş, sezonun büyük bölümünde ortaya koydugu “güçlü oyun”la zaten kamu vicdanında şampiyon ilan edilmişti. Ama son haftalarda sakatlıklara ve özellikle şampiyonluk yarışının gerilimine teslim olunca yalpaladı, kredisini kaybetti, Galatasaray’a ciddi bir şans verdi ama şampiyonluğu vermedi.
Alın terine, emeğe, yarıştaki performansa hakça yaklaşalım ve zirve yarışındaki sıralamanın futbolun adaleti olduğunu kabul edelim. Şampiyonluk Beşiktaş‘ın hakkıydı, ikincilik Galatasaray’ın, üçüncülük Fenerbahçe‘nin... Futbolun adaleti “kuyumcu terazisi” gibi doğru tarttı. Gram şaşmadı...
Galatasaray‘ın ve Fatih Terim‘in çok uzun yıllardır “staretejik” bir maçı kaybettiğine görmedim. Son haftalara iddialı girip şampiyonluğu kaybettiğini hiç rastlamadım. Aslında gene kaybetmediler, şampiyon olmalarına Beşiktaş takımı ve
Türkiye, Beşiktaş‘ı şampiyon ilan etmişti. Haksız da değildi. Ama Fatih Terim‘in, “Biz bitti demeden bitmez” alışkanlığı güncelliğini korudu. Fatih Hoca, umudun “entübe hasta” kadar az olduğu dönemlerde bile “bitti” demedi. Demek ki bir bildiği vardı, pes etmedi.
Kendi adıma söyleyeyim, “% 90 Beşiktaş, % 10 mucize” diye yazıp söyleyenlerden biriyim. Çoğu insan gibi... Şimdi bitime bir maç kala, Beşiktaş sermayeyi yedi bitirdi. Aradaki gol averajı sadece 2‘ye indi.
Beşiktaş bu şampiyonluk gerilimi ile Göztepe deplasmanında kazanabilir mi? Kazanırsa, iki gollük averajı koruyacak skoru alabilir mi? Üstelik Galatasaray kendi sahasında Malatya ile oynayacak. Düşme tehlikesinden kurtulan, ununu eleyip eleğini asan, rahatına ve huzuruna kavuşan Malatya ile...
O zaman mucizeye yarım adım var. Sadece yarım adım... Kabul edelim ki, dün akşam alınan sonuçlar, Galatasaray takımına şampiyon olsun diye, bir Galatasaraylının bile yapamayacağı büyüklükte ikramlar oldu.
Beşiktaş, 10 kişilik Karagümrük‘e kaybetti, Fenerbahçe
Fatih Hoca, son galibiyetlerin gözde gençlerine, “Bu maç sizin boyunuzu aşar, gelin yanıma oturun” dedi, Kerem‘i, Halil‘i, Mustafa‘yı kulübeye çekip, final maçlarını “yemiş-yutmuş”, iliklerine-kemiklerine kadar bu maçları yaşamış üç tecrübeyi Babel, Falcao, Onyekuru’yu ilk on birde sahaya sürdü. Usta‘dan, ustaları oyuna sürdüğü radikal bir hamleydi. Eee, skoru 2-1‘e taşıyan goller Babel ile Falcao‘dan geldiğine göre hocanın hamlesi “tam isabet” yaptı.
Galatasaray bu sezonun en disiplinli, en kusursuz Galatasaray’ı, Beşiktaş bu sezonun en kötü Beşiktaş‘ı olarak maçı tamamladı. Sergen Yalçın‘ın sınır tanımayan özgüveni, bu maçta Beşiktaşlı futbolcuların yanından bile geçmedi.
Beşiktaş, sezon boyunca örnek gösterilen futbol anlayışlarının hiçbirini yapamadı. Futbolcular, şampiyonluk gerilimini taşıyamadılar. Heykel gibi hareketsizdiler. Adaleleri, kasları sanki taş gibi olmuştu. Hızlı hücum yapamadılar, rakip savunmanın arkasına
Beşiktaş kaybederse cepten yiyecek, Galatasaray kaybederse şampiyonluk gidecek
Galatasaray için “ya hep, ya hiç”; Beşiktaş için “yanıma yaklaşmayın” maçı... Beşiktaş’ın takım oyunu, Galatasaray’ın bireysel yaratıcılığı var. İmparator Fatih Terim, kendi kadar akıllı, belki daha da akıllı Sergen Yalçın karşısında...
Galatasaray ip üstünde oynayan cambaz; Beşiktaş keyifle koltuğuna kurulmuş, purosunu tüttüren tüccar gibi... Galatasaray, ipten düşebilir; Beşiktaş, en kötü purosunu söndürebilir. Galatasaray için “ya hep ya hiç”; Beşiktaş için “yanıma yaklaşmayın” maçı... Şöyle bir bakıyorum, hatta herkes gibi maçı kafamda oynuyorum:
KALECİLER: Galatasaray‘da Muslera çok iyi, ancak Beşiktaş’ın genç Ersin‘i performans olarak Muslera kadar iyi...
BEKLER: Galatasaray‘da Linnes, Şener, Sarachhi, Ömer Bayram, kim oynarsa oynasın, Beşiktaş‘ın iki beki Rosier ile N’Sakala çok daha iyi... Hem hücumda, hem savunmada çok daha etkili...
STOPERLER:
Akşam yemeğini yedim, oturuyorum. Sanki dalmışım, rüyada gibiyim... Fenerbahçe hiç alışık olmadığımız bir görüntüyle fırtına gibi esiyor, uçuyor, kaçıyor, golleri atıyor. Şaşırdım, şöyle bir silkelendim. Rüya falan görmüyorum, gerçekten Fenerbahçe‘yi izliyorum.
Açıkçası şaşırdım. Koca bir sezon taraftarına işkence çektiren, sahada uyuyan, ekran başında uyutan Fenerbahçe ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir Fenerbahçe sahada...
Emre Belözoğlu‘nu tebrik ederim. Çok kısa bir sürede Fenerbahçe‘yi futbol adına kötü alışkanlıklarının çoğundan kurtardığı ve radikal değişikliklere futbolcularını da inandırdığı için...
-Fenerbahçe bıktırıcı yan paslarını, geri paslarını resmen toprağa gömmüş.
-Emre Hoca, Sosa‘ya saha içi patronluğunu vermiş, Sosa‘yı Fenerbahçe ve futbolla barıştırmış...
- Mert Hakan’da çok hızla gerçek futbol kimliğine dönüş var.
-Fenerbahçe, “el freni” Gustavo‘nun kulübeye gitmesinden sonra