Suriye krizinin çok yönlü faturası

7 Mayıs 2014

Üç yıl önce Suriye’de iç çatışmalar başladığı zaman, Türkiye insani bir davranışla sınırlarını açık tutmuş ve oradan kaçanları kendi topraklarında barındırmak için gereken tedbirleri almıştı.
Türkiye’de kurulan mülteci kampları kısa zamanda Suriyeli sığınmacıların akınına uğradı. O günlerde Türk yetkililer “açık sınır” politikasının devam edeceğini, ancak “misafirler”in sayısının yüz binin üstüne çıkmasından sonra “gereğinin düşünüleceğini” söylüyorlardı...
Esad rejiminin kısa sürede devrileceği umudunu taşıyan hükümetin ilticalarla ilgili âlicenap davranışı, sığınmacı kitlesi üzerinde adeta özendirici bir etki yaptı. Mülteci sayısı yüz bini bulunca hükümet gene de “açık sınır” uygulamasını sürdürmeyi tercih etti.
Bugün gelinen noktada Suriyeli sığınmacıların sayısı resmen 720 bin, gayri resmi olarak bir milyonun üstünde...
Bunun yarattığı büyük mali yük ve sosyal ve siyasal sorunlar karşısında hükümet bu akını frenlemek için harekete geçmiş durumda. Alınan tedbirlerden biri de uzun sınırın bazı kesimlerinde bir duvar örmektir. Reuters Haber Ajansı, önceki gün Kuşaklı mevkiinde çekilmekte olan duvarla ilgili bir yazıyı dünya medyasına servis etti...

Maliyet cepten

Yazının Devamı

Gürcistan’da Ukrayna korkusu

6 Mayıs 2014

Ukrayna’da Rus müda- halesinin başladığı ve Kırım’ın Kiev’den kopartılıp Moskova’ya bağlandığı günlerde, herkes bu ülkede olup bitenleri, daha önce Gürcistan’ın başına gelenlere benzetmişti.
Rusya 2008’de Gürcistan’a ait olan Güney Osetya ve Abhazya özerk bölgelerinde, alelacele Rus vatandaşlığı verdiği insanların güvenliğini öne sürerek askeri müdahalede bulunmuş, Gürcistan’la “8 gün savaşı”ndan sonra bu iki bölgeyi Tiflis’in yönetiminden çıkarıp kendi himayesi altına almıştı. O günden beri Gürcistan fiilen o iki bölgeyi kaybetmiş durumda.
Moskova Ukrayna’da da “Gürcistan modeli”ni uyguladı ve Kırım’ı fiilen kendi topraklarına kattı. Şimdi de benzer taktiklerle Ukrayna’nın Doğu bölgesini Kiev’in yönetiminden ayırmaya çalışıyor.
Bu kez Rusya’nın Ukrayna’da yaptıkları, Gürcistan’ı korkutuyor.
Geçen hafta Gürcistan’a yaptığımız bir gezi sırasında rehberimiz bu kaygıyı şöyle ifade etti: “Evet, Rusya’nın bize kötü sürprizler yapmasından korkuyoruz. Putin her an bir bahane bulabilir. Biz Rusya’ya göre zayıf bir ülkeyiz. Bu nedenle Ukrayna’da olanları da göz önünde tutarak çok dikkatli ve dengeli davranmak zorundayız”...

Kim destekleyecek?

Yazının Devamı

Dış eleştiri içişlere müdahale mi?

30 Nisan 2014

Ankara’yı ziyaret eden yabancı ülke liderleri, resmi beyanlarında genel olarak Türkiye hakkında övücü ifadeler kullanmaya özen gösterirler.
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un önceki gün Ankara’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ortak basın toplantısında ve ODTÜ’deki konuşmasında söyledikleri, bu alışılagelen çizginin dışına çıkması ve hükümete karşı sert eleştiriler içermesi nedeniyle özellikle resmi çevrelerde şok yarattı.
Aslında Alman lideri, Gül ve Başbakan Erdoğan ile kapalı kapıların arkasında yaptığı görüşmelerde ifade ettiği görüşleri basın toplantısında ve üniversitede açıklamakta sakınca görmedi. Aksine, “dost acı söyler” anlayışıyla bunları ortaya dökmeyi yararlı gördü...
Bu davranış “yabancı bir devlet adamının resmi bir ziyaret sırasında ev sahibi ülkeyi bir eleştiri bombardımanına tabi tutmaya hakkı var mı?” sorusunu gündeme getiriyor. Başbakan dahil iktidar yetkilileri ve yanlıları bunu münasebetsiz bir davranış ve iç işlere müdahale olarak görüyorlar, konuk liderin “haddini aştığını” öne sürüyorlar.
Cumhurbaşkanı Gauck’un sözleri ağır, üslubu sertti. Kendisi herhalde Türk yetkililerin bu tür eleştirilerle ilgili hassasiyetini pek dikkate almamıştır.

Yazının Devamı

Ortadoğu’da ‘öteki cephe’

29 Nisan 2014

Bir süreden beri Ortadoğu deyince gözler hep Suriye’ye, Irak’a, Mısır’a çevriliyor. İç savaş, çatışma, darbe dahil, bütün sıcak olaylar, özellikle bu ülkelerde cereyan ediyor.
Bir zamanlar Ortadoğu meselesinden söz açıldığında daha çok Arap-İsrail anlaşmazlığı akla gelirdi. Son yıllarda sorunun sadece Arap-İsrail ihtilafından ve Filistin probleminden ibaret olmadığı ortaya çıktı.
Son günlerde Ortadoğu’nun “öteki cephesi”, yeniden gündeme geldi. Bu kez söz konusu olan, Filistinliler arasında bir uzlaşma ve birleşme girişimidir.
Gerçekten Batı Şeria’daki El Fetih ile Gazze’deki Hamas’ın ortak bir yönetim kurmaya karar vermeleri, kendileri için olduğu gibi, bölgedeki güç dengeleri açısından da önemli bir gelişme.
Mahmut Abbas ve Halid Meşal tarafından imzalanan anlaşma 6 hafta içinde iki tarafı da temsil edecek bir ortak hükümetin kurulmasını, bu yılın sonuna kadar her iki bölgede de genel seçimlerin düzenlenmesini öngörüyor.
Bu gerçekleşirse artık bölünmüş değil, birleşik bir Filistin’den söz edilecek. Coğrafi bakımdan değilse bile, en azından siyasi ve idari bakımdan...
***

Yazının Devamı

Ermenistan’la ilişkiler şimdi düzelir mi?

26 Nisan 2014

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “24 Nisan jesti” Ermenistan ile kesik olan ilişkilerin normalleşmesine yol açabilir mi?
Başbakan’ın ABD başta olmak üzere pek çok ülkede memnuniyetle karşılanan açıklaması, Ermeni dünyasında ters tepkiler yarattı. Diyasporada açıklama soykırıma değinmediği için eleştirildi, Erivan’da jest yetersiz bulundu.
Ermenistan’ın soykırım konusunda diyasporanın duyarlılığını paylaşmakla beraber, devlet gözü ile Türkiye’ye bakışı farklıdır. Erivan için Türkiye ile diplomatik ilişkilerin kurulması, sınırların açılması, ticari ve ekonomik bağların geliştirilmesi, öncelik taşıyor.
Nitekim 2009’da Zürih’te imzalanan iki protokol, Erivan’ın bu tutumunu ortaya koydu. Orada Türkiye ve Ermenistan, ilişkilerinin normalleştirilmesi için atacakları adımlar üzerinde anlaştılar, ayrıca soykırım iddiaları üzerinde çalışacak bir ortak tarih komisyonunun kurulması konusunda mutabık kaldılar.
Eğer sonradan çıkan engeller olmasaydı, bu iki protokol sayesinde bugün iki komşu ülke arasındaki ilişkiler çok farklı bir yerde olabilirdi...

Karabağ şartı

Yazının Devamı

24 Nisan jestinin anlamı

25 Nisan 2014

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 24 Nisan olayları vesilesiyle yayınladığı açıklama, Ermeni dünyasına yapılan bir jestin ötesinde, Türkiye’nin Ermeni politikasıyla ilgili yeni bir ayarlamanın işaretini taşıyor.
Aslında şu sırada bu jestin yapılmış olması, benimsenen yeni tutumun bir göstergesidir. Şimdiye kadar Türkiye’nin, Ermeni dünyasının soykırımı anma günü olarak kabul ettiği 24 Nisan’da bir taziye mesajı yayınladığı hiç görülmemişti. Bu bakımdan Başbakan’ın yaptığı sürpriz jest, bir ilk oluşturuyor.
Bu açıklama ile Türk devletinin 24 Nisan’ı bir anma günü olarak tanıması, 1915 olaylarında hayatını kaybedenlere rahmet, torunlarına da başsağlığı dilemesi, önemli bir gelişme.
Ancak çok dikkatle kaleme alınan açıklamadaki ifadeler bu jestin “Ermeni soykırımı” veya katliamı için yapıldığı şeklinde algılanmaması gerektiğini yeterince gösteriyor. Açıklama Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde çeşitli din ve ırklara mensup bütün vatandaşların büyük acılar çektiğini hatırlatıyor ve Türkiye’nin tutumuna ters düşen sözcükleri kullanmamaya özen gösteriyor.
Bununla beraber, metindeki ifadeler, asıl amacın 24 Nisan vesilesiyle Ermenilerin acılarını paylaşmak olduğunu

Yazının Devamı

Sırf stratejik önem yetmiyor

23 Nisan 2014

Türkiye’nin jeo-stratejik konumu, yıllar boyunca dış politikanın belirleyici unsurlarından biri olmuştur. Türk diplomasisi özellikle İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş döneminde bu avantajını iyi kullanmasını bilmiştir.
Soğuk Savaş’tan sonra büyük dünya olaylarının hep Türkiye’nin yer aldığı Ortadoğu-Kafkasya-Balkanlar üçgeninde odaklanması, Ankara’nın jeo-stratejik değerini korumasına ve proaktif bir dış politika izlemesine imkân sağlamıştır.
Günümüzde de Türkiye’nin jeo-stratejik önemi devam ediyor. Nitekim Batılı liderler her vesile ile konuşmalarında bunu belirtmeyi ihmal etmiyorlar.
Ancak son zamanlarda Türkiye’nin dış imajında bir bozulmanın görüldüğü açık. Türkiye özellikle ABD’nin ve Avrupa’nın eleştirilerine hedef oluyor. En önemli eleştiri konusu da, iç durumdaki gelişme- lerle ilgili: Gezi Parkı olayları, 17 Aralık yolsuzluk operasyonu, ifade özgürlüğü kısıtlamaları, yargıdaki baskılar, otoriter davranışlar gibi...
Bu konuda dış tepkiler ve eleştiriler sadece medyadan, düşünce kuruluşlarından, sivil toplum örgütlerinden değil, aynı zamanda hükümetlerden ve bu ülkelerin Türkiye politikalarını belirleyen çevrelerden de geliyor. Örneğin

Yazının Devamı

Türk diplomatının zor Ukrayna misyonu

22 Nisan 2014

İç savaşa doğru sürük- lenmekte olan Ukrayna’da çatışmaların durması ve taraflar arasında bir uzlaşma sağlanması için umutlar şimdi, bir Türk diplomatının başında bulunduğu uluslararası bir komisyonda...
Avrupa İşbirliği ve Güvenlik Teşkilatı (AGİT) tarafından görevlendirilen emekli Büyükelçi Ertuğrul Apakan’ın yönetimindeki Ukrayna Özel Gözleme Misyonu, Cenevre’de geçen hafta ABD, Rusya, AB ve Ukrayna’nın vardığı anlaşmayı uygulamak için işe başlamış bulunuyor.
Cenevre’deki mutabakat, her şeyden önce “illegal silahlı gruplar”ın silahları bırakmasını, kamu binalarının işgaline son vermesini ve tutukluların serbest bırakılmasını öngörüyor. İlk aşamada bu sağlanırsa bu kez Kiev’deki yönetim ile Doğu Ukrayna’da başkaldıran Rus kökenli ayrılıkçılar arasında bir uzlaşmanın yolu açılabilecek.
Apakan’ın yönetimindeki Özel AGİT biriminin görevi, işte bu sürecin başarıya ulaşmasını sağlamaktır.
Gerçekten çok zor bir misyon.
***
Daha Cenevre anlaşmasının mürekkebi kurumadan, taraflar arasında ciddi sürtüşmeler çıktı. Doğu bölgesindeki ayrılıkçılar Kiev’de hükümet istifa etmeden işgallere son vermeyeceklerini, silahları bırakmayacaklarını açıkladılar. Slavianski kentinde 3

Yazının Devamı