Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara’yı ziyaret eden yabancı ülke liderleri, resmi beyanlarında genel olarak Türkiye hakkında övücü ifadeler kullanmaya özen gösterirler.
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’un önceki gün Ankara’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ortak basın toplantısında ve ODTÜ’deki konuşmasında söyledikleri, bu alışılagelen çizginin dışına çıkması ve hükümete karşı sert eleştiriler içermesi nedeniyle özellikle resmi çevrelerde şok yarattı.
Aslında Alman lideri, Gül ve Başbakan Erdoğan ile kapalı kapıların arkasında yaptığı görüşmelerde ifade ettiği görüşleri basın toplantısında ve üniversitede açıklamakta sakınca görmedi. Aksine, “dost acı söyler” anlayışıyla bunları ortaya dökmeyi yararlı gördü...
Bu davranış “yabancı bir devlet adamının resmi bir ziyaret sırasında ev sahibi ülkeyi bir eleştiri bombardımanına tabi tutmaya hakkı var mı?” sorusunu gündeme getiriyor. Başbakan dahil iktidar yetkilileri ve yanlıları bunu münasebetsiz bir davranış ve iç işlere müdahale olarak görüyorlar, konuk liderin “haddini aştığını” öne sürüyorlar.
Cumhurbaşkanı Gauck’un sözleri ağır, üslubu sertti. Kendisi herhalde Türk yetkililerin bu tür eleştirilerle ilgili hassasiyetini pek dikkate almamıştır. Veya belki sarf ettiği sözlerin hükümet çevrelerini bir “dost nasihati” olarak ciddiye almaya sevk edeceğini düşünmüştür.

Genel algı böyle...
Ama gerçek şudur ki, Gauck’un Ankara’da alenen söyledikleri, Avrupa’da ve ABD’de Türkiye’deki son siyasi gelişmeler hakkında hâkim olan algıyı ve görüşleri yansıtıyor. Dolayısıyla Ankara’nın bu durum karşısında nasıl bir tavır takınacağına karar vermesi lazım: Bu tür sözlere kızıp bildiğini okumaya devam mı edecek? Yoksa bu uyarılara kulak verip uluslararası imajını koruyacak ayarlamaları mı yapacak?
Ortak basın toplantısında bir Alman gazetecinin Cumhurbaşkanı Gül’e sorduğu bir soru, Gül’ü zorladı. Soru, Başbakan Erdoğan’ın twitter yasağına dış tepkilerin “kendisini hiç ilgilendirmediği” şeklinde meydan okuyan tutumu ile ilgiliydi. Gül soruya direkt yanıt vermedi. Onun yerine Başbakan’ın twitter merkezinin Türkiye’de ofis açmasını ve vergi ödemesini istediğini belirtmekle yetindi...
Aynı değerleri paylaşan ülkelerin eleştirilerini “dış müdahale” saymak kadar, “bu tür tepkiler bize vız gelir” diye düşünmek de o kadar yersiz ve sakıncalıdır.
Bu arada unutulmamalı ki, uluslararası ilişkilerde karşılıklı bağımlılık anlayışı hâkimdir. Türkiye de, komşularını, dost ve müttefiklerini eleştirmiyor mu? Hatta Başbakan Erdoğan Almanya’ya gittiğinde örneğin bu ülkedeki ırkçı davranışları en ağır şekilde kınamıyor mu?

Aradaki fark
Basın toplantısında Cumhurbaşkanı Gül tarafından ele alınan konulardan biri de Almanya’daki aşırı sağcı, ırkçı hareketler ve kanlı olaylardı. Gül bu konudaki eleştirilerini ifade ederken, Türkiye’nin demokrasi bağlamında hedef olduğu tenkitlere karşılık olarak, bu alanda hiçbir ülkenin “mükemmel olmadığını” söyledi.
Doğru. Ancak Alman toplumunun bir kesiminden gelen bu tür ırkçı veya Neo-Nazi akımlara karşı Alman hükümetinin ve devlet teşkilatının tutumu açıktır. Ve Berlin, ne dış eleştirileri iç işlerine müdahale sayıyor, ne de “bu tür tepkiler bizi ilgilendirmez” diyor...