Türk dizileri yurt dışında büyük ilgi görüyor. Onlarca ülkede bugün artık Türk izleyicisinin dönüp bakmadığı, demode bulduğu diziler bile reytinglerde birinci çıkıyor. Bu diziler sadece birer dizi olarak kalmıyor, Türkiye’nin tanıtımına da büyük katkı sağlıyor. Bu diziler sayesinde Türkiye örneğin Latin Amerika’da daha bilinir bir ülke oldu.
Reyting sistemi
Harvard Üniversitesi’nden Joseph Nye’ın mucidi olduğı “soft power” yani yumuşak güç de tam olarak budur. Ülkelerin sanayi ve kapital dışındaki güçleri. Latin Amerika’daki Türk dizileri fırtınası o kadar kuvvetli ki gözbebeğimiz, Türkiye’nin yurt dışındaki en bilinen markası Türk Hava Yolları bu ülkelere doğrudan seferler düzenliyor.
Bundan birkaç yıl önce Türkiye’deki dizi sektöründen birçok kişinin katılımıyla dizilerin aşırı uzun olması nedeniyle bir kampanya başlatılmıştı. “Yerli Dizi Yersiz Uzun” başlığını taşıyan kampanya geçtiğimiz günlerde tekrar başladı. Ağırlıklı olarak senaristlerin katıldığı ve öncülük ettiği kampanya özellikle sosyal medyada büyük ses getirdi.
Evet, Türk dizileri aşırı uzun. Bunun çeşitli nedenleri var. Sektördeki arkadaşlar bunu çok daha iyi bilirler. Bu sebeplerin başında Türkiye’de uygulanan reyting sistemi geliyor. Bir dizi normal süresinden 20 dakika bile kısa olsa hemen o bölümde dizinin reytingi düşüyor. Reytingler kanalların birincil gelir kaynağı olan reklamları da etkilediği için son derece önemli. Eğer bir televizyon kanalı dizi sürelerini kısaltmaya karar verirse aynı akşam yayınlanmak üzere başka bir dizisinin daha olması gerekiyor.
Maliyet azaltılmalı
Bu durum kanalların, görebildiğim kadarıyla, altından kalkabilecekleri bir durum değil. Bunun uygulanabilmesi için sektörün tüm oyuncularının devreye girip maaliyetleri azaltması gerekiyor. Evet, bir senarist 120 dakikalık senaryo yazmasın ama 60 dakikalık bir senaryo yazsın, bunun karşılığında da 120 dakikalık senaryo karşılığı aldığı ücretin yarısını alsın. Yapımcı da 120 dakika olarak teslim ettiği diziyi 60 dakika olarak teslim ettiğinde aldığı ücretin yarısını almayı kabul ediyorsa ve tabii ki oyuncular için de aynı oran uygulanabilecekse hayata geçebilecek bir kampanyadan söz ediyoruz.
Netflix gibi bazı platformlarda Türk dizilerinin kısaltılarak yayınlandığını belirtmekte fayda görüyorum. 120 dakikalık dizilerimizdeki uzun uzun bakışma sahneleri, anlamsız araba sahneleri vs. olmadan bu dizileri izlemek mümkün. Aslında dizilerin içindeki anlamsız sahnelerin senaristlere de değil, daha çok setlerde çalışanlara karşı önemli bir etkisi olduğunu belirterek bu konuyu daha fazla uzatmama taraftarıyım.
Tufan’dan 41 hikaye
Senarist, romancı, hikayeci, eski radyocu Tarık Tufan’ın yeni hikaye kitabı “Beni Onlara Verme”, Profil Yayınları’ndan çıktı. Bir solukta okunabilecek kitaptaki hikayelerin tamamı aynı muhitte geçiyor. Bazı kahramanlarla farklı hikayelerde karşılaştığınızda, yolda yürürken yıllardır görmediğiniz eski bir dostunuzla karşılaştığınızdakine benzer duygular hissedebiliyorsunuz. Birbirinden ilginç karakterler Tarık Tufan’ın ustaca anlatımıyla hayat buluyor. 246 sayfalık kitapta yer alan 41 hikayenin bir kısmı zaten yazar tarafından çeşitli dergilerde okurlara ulaştırılmış lakin bazı hikayeler ilk kez okurla buluşuyor. Dergilerde daha önce okuduğum hikayeleri şimdi tekrar okurken, kitaptaki bütünlük sayesinde o hikayeleri daha fazla sevdiğimi itiraf etmeliyim. Şu günlerde ne okusam diye düşünen herkese tavsiyemdir.