“Baskı bitti, gelecekte her şey dijitalde” diye ezbere konuşanlar Londra’ya gelip şehir merkezinde biraz dolaştıklarında durumun hiç de öyle olmadığını kendi gözleriyle görebilirler. Bir ana caddede bizde kaç tane kafe varsa, Londra’da da çoğu bölgede o kadar sayıda kitapçı şubesi görebilirsiniz (ve tabii kafe sayısı da zirvede). Mesela zincir kitapçılardan Waterstones’un bazen bir kilometrekarelik bir alanda üç-dört mağazası olduğunu şaşkınlıkla fark ediyor insan. Trafalgar Meydanı’nda köşedeki mağazaya girip dolaşıyor ya da üst kattaki kafede bir şeyler içiyorsunuz. İki adım sonra Piccadilly’deki beş katlı mağazasıyla (Avrupa’nın en büyük kitapçısı) karşılaşınca şaşırıyorsunuz. Aynı şekilde az ileride Covent Garden’da bir şube daha. Bir diğer zincir kitapçı Daunt Books’un hem Belsize Park’ta, hem iki adım ötedeki Hampstead Heath’te iki ayrı mağazası olduğunu görünce insan şaşırıyor. Her mahalleye, bakın semt de değil, mahalleye yayılıyor kitapçılar. Öte yandan elbette Soho’nun göbeğindeki (az şubeli kitapçılardan) Foyles bir diğer favorim. Mahalle kitapçılarının sayısını ve gücünü küçümsemeyelim. Mesela Kentish Town’daki Owl Bookshop mahallesinde ikamet eden yazarları güzelce parlatan bir küçük kitapçı. Şu ara rafların gözdelerinden Bella Mackie’nin “What A Way To Go” adlı yeni romanının imzalı kopyaları burada vitrinin yarısını halen kaplıyor. Bir diğer bağımsız kitapçı London Review Bookshop, türlü bahanelerle yolumu düşürdüğüm bir diğer mekân. Popüler kitaplar seçkisinde büyük kitapçılarınkinden farklı yeni kitaplar bulabildiğim bir yer.
Polisiye merakı
Sadede geleyim, şu ara Murakami’nin yeni romanı “The City and It’s Uncertain Walls” imzalı kopyalarıyla ön sıralarda. Elif Şafak’ın “There Are Rivers in the Sky” adlı yeni romanı en popüler yeni kitaplar arasındaki yerini korudu. John Le Carré’nin oğlu Nick Harkaway tarafından yazılan Smiley hikâyesi “Karla’s Choice” hayli popüler. İngilizlerin polisiye merakını uzun süredir neredeyse tek başına karşılayan Richard Osman’ın son eseri “We Solve Murders” her yerde bir numarada. Sally Rooney’nin son romanı “Intermezzo” halen popülerliğini koruyor. Neredeyse her kitapçıda bu romana ayrılmış tezgâhlar varlığını korumakta. Popüler Japon yazarlardan Asako Yuzuki’nin “Butter”ı, İskoç yazar Ali Smith’in “GLIFF” adlı son kitabı, Richard Powers’ın “Playground” adlı son kitabı şu ara popüler olanlardan (bu sonuncunu mutlaka okumalısını teknolojiye ve denizlere meraklıysanız). İrlandalı yazar Claire Keegan’ın kitapları şu ara ön sıralarda sergileniyor. Cillian Murphy’nin rol aldığı “Small Things Like These” vizyona girince bu kitap da yeniden gündeme geldi. Ara ara raflardan bildirmeye devam edeceğim meraklılar için. Kalın sağlıcakla şimdilik.
Spotify’dan açıklama
“Hepimiz Taylor Swift’e çalışıyoruz” başlıklı yazıma Spotify bir açıklama gönderdi. Yazımda Spotify’ın gelir modelini eleştiriyordum. Spotify ise gelir modelinin işlediğini göstermek amacıyla “Loud and Clear” adlı raporundan rakamlar paylaşıyor ve sanatçıların gelirden aldığı payın giderek büyüdüğünü söylüyor. Açıklamanın ilgili bölümü şu şekilde:
“2023 raporuna göre 100.000 dolardan fazla kazanan sanatçıların sayısı 2023’te 2017’ye kıyasla yüzde 170 arttı. 2023 yılında, 10.000 dolardan fazla kazanan sanatçı sayısı 66.000’e (2017’de 23.400’dü). 100.000 dolardan fazla kazanan sanatçı sayısı 11.600’e çıktı (2017’de 4.300’dü). Ve 1 milyon dolardan fazla kazanan sanatçı sayısı 1.250’ye ulaştı, 2017’de bu sayı 460’tı.”
Gelir, büyümeyle orantılı olarak artıyor olabilir ancak gelir dağılımında popüler olan sanatçı ve şarkılar lehine gelişen adaletsizlik olduğu yerde duruyor diye düşünüyorum. Takdir elbette okurların ve sanatçıların.