Ekonomi, terör, savaş, göç vs..
Bunların hepsi önemli ve çözüm bekleyen sorunlar. Ama Türkiye’nin bir de nüfus problemi var. Hızla yaşlanıyoruz. An itibariyle diğerleri kadar dikkate alınmıyor ama yakın gelecekte hepsinin önüne geçecek kadar mühim bir mesele bu. Cumhurbaşkanı Erdoğan boşuna “Varoluşsal bir tehdit” demiyor Türkiye’nin nüfusunun yaşlanmasına. TÜİK’in doğurganlık göstergelerindeki hızlı düşüş eğiliminin devam edeceğini varsayan senaryoya göre, Türkiye nüfusu 2100 yılında 55 milyonun altına düşecek!
Erdoğan’ın yıllardır neden “üç çocuk” çağrısı yaptığı herhalde anlaşılmıştır. Anlamayanlara Nobel ödüllü ekonomist Daron Acemoğlu’nun bile “Türkiye’nin birçok ülkeden daha hızlı yaşlanacağını göreceksiniz. Yaşlanan toplumlar ekonomik ve sosyal birçok sorunla karşılaşabilir” demeye başladığını hatırlatalım ve Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ile devam edelim. Bakan’a Türkiye’nin dramatik yaşlanma sürecini sordum. İşte cevaplar...
Nüfus artış hızımızdaki gerileme alarm verici. 2023’te ülkemizdeki doğurganlık hızı ülke tarihinin en düşük oranı olan 1,51’e düştü. Bu 2,1 olan yenileme eşiğinin çok altında.
71 ilde doğum oranları nüfusun kendini yenileme seviyesinin altında. 51 ilde 1,5’in altında.
İstihdamdaki kadınların doğurganlık hızı 1,38 . İstihdamda olmayanların doğurganlık hızı 1,72. Çalışan-çalışmayan bütün kadınlarda doğurganlıkta düşüş var! İstanbul, Ankara, İzmir’de doğurganlık hızı 1,2 seviyesinde. Doğum oranları evlenme tutumları ve evlenme yaşı ile yakından ilgili. Türkiye’de ilk evlilik yaşı erkeklerde 28,3, kadınlarda 25,7’ye yükseldi. Büyükşehirlerde bu oranlar daha da yüksek.
İlk doğumla ortalama anne olma yaşı 29,2’ye yükseldi! 2001’de en yüksek doğum oranı 20-24 yaş annelerde iken 2023’te 25-29 yaş aralığına kaydı. Bizim nüfusumuz Avrupa’ya göre daha genç olsa da bir alarm durumu söz konusu.
Birçok Avrupa ülkesi bu konuyla ilgili meclislerinde özel oturumlar yapıyor. Bazı ülkelerde bakanlıkların isimlerinin başına “demografi” ifadesi eklendi. Güney Kore şu anda dünyanın en düşük doğurganlık hızına sahip olduğu ülkelerden. “Demografik ulusal acil durum” ilan ettiler ve konuya özel Nüfus Stratejisi Planlama Bakanlığı kurdular.
Biz kısa vadeli, geçici çözümler yerine uzun vadeli çözümler üretmeyi amaçlıyoruz. Haziran ayında Aile ve Nüfus Politikaları Daire Başkanlığımızı kurduk. Başkanlığımız, çok yönlü ve çok paydaşlı çalışma gerektiren iki temel konu olan aile ve nüfus ile ilgili çalışıyor. 12 ilde evlenme, doğum, boşanma oranlarına yönelik geniş çaplı bir saha araştırması yapıyoruz. Araştırmadan gelen veriler doğru politikaların oluşturulmasına katkı sağlayacak. Aile ve Gençlik Fonu’nun kapsamının genişletilmesinden babalık ve doğum izinleri ile doğum yardımlarının yeniden düzenlenmesine kadar her türlü çalışma masamızda.
Bakan’ın anlattıklarından anladığım şu: Devlet teşhisi koymuş, tedaviye başlamak üzere. İnsanları çocuk yapmaya teşvik edecek düzenlemeler de devreye girerse Türkiye bu sorunu çözer. Çözmek zorunda...
Bakın biz normalleşmedik!
CHP’nin milletin Meclisinde devletin İçişleri Bakanı’na kurmaya çalıştığı barikatın özü şudur: Parti tabanının bir bölümü ve CHP medyasının neredeyse tamamının karşı çıktığı “Normalleşme” sürecine gösterilen tepkileri dindirmek. “Bakın ben iktidara işte bu kadar sert muhalefet edebiliyorum “ görüntüsü vermek!
Yoksa koca koca adamlar niye liseli ergenler gibi davransın? Belli ki üzerlerinde baskı var. Bir şeyleri ispata mecbur hissediyorlar kendilerini.
Gerçi Ali Yerlikaya geri adım atmayarak barikatı deldi geçti ve planları suya düştü ama olsun. Maksat hasıl oldu.
Normalleşmediklerini, böyle bir şeyin zaten mümkün olamayacağını bütün Türkiye’ye gösterdiler. Bu da bir şeydir.