Sonbahar gelirken...
Sanat dünyası sonbaharı bekliyor. Eylül ayından başlayarak İstanbul son derece hareketli günler geçirecek.
Öncelik tabii ki İstanbul Bienali’nin. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 17. kez düzenlenecek olan bienal sadece ülkemizin en önemli sanat etkinliklerinden değil aynı zamanda bölgemizin de başlıca sanat olaylarından biri. Bu yılki edisyon Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David The üçlüsünün küratörlüğünde 17 Eylül’de kapılarını açacak. Beyoğlu, Kadıköy, Fatih ve Zeytinburnu’nda yer alan 12 sergi mekânı arasında beni en çok meraklandıran uzun yıllardır restorasyonu devam eden Mimar Sinan’ın ilk eserlerinden olan Çinili Hamam ve Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi. Bu edisyonda sadece sanatçılar değil düşünür, yazar, şair, mimar, radyo programcısı, balıkçı, etnomüzikolog, ornitolog gibi farklı alanlardan 500’ün üzerinde katılımcının yer alacak olması son derece heyecan verici. Eserleri gördüğümüzde daha geniş bir şekilde değerlendirme imkânımız olacaktır.
Beyoğlu Kültür Yolu
Merakla beklediğim bir başka sergi ise İstiklal Caddesi’nde yer alan Meşher’de. Selen Ansen’in küratörlüğünde gerçekleşen “Ben Kimse. Sen de mi Kimsesin?” başlıklı sergi 14 Eylül’de sanatseverlerle buluşacak. Basın bülteninde sergiye dair şu sözler yer alıyor: Antik Yunan mitolojisindeki Ekho ve Narkissos’un karşılıksız aşk hikâyesinden hareketle kurgulanan sergi; yansıma, yankılanma, başkalaşma temalarını günümüzün sanatsal ve toplumsal dinamiklerinin ışığında yorumluyor.
Contemporary Istanbul bu yıl 17. kez kapılarını açıyor. 25 ülkeden 60 çağdaş sanat galerisinden 600’den fazla sanatçının 1500’e yakın eseri İstanbul’da yer alacak. Evet, fuarlar bir sanat eseriyle muhatap olmak, incelemek, görmek için olabilecek en kötü yerlerin başında gelir ama bu eserleri başka bir yerde görme şansınız yoksa fuarlar önemlidir. Bizim gibi yeterince müzesi, galerisi olmayan bir şehirde fuara sadece koleksiyonerlerin değil her kesimden sanatseverin gösterdiği ilgiyi bu şekilde açıklamak en doğrusu olabilir.
İstanbul sanat hayatının merkezinde yer alan bir diğer önemli kurum İstanbul Modern ise açılmayı bekliyor. Yaz başında açılamayan müze, sonbaharın ilk başlarında da açılacak gibi durmuyor maalesef. Dünyaca ünlü, Renzo Piano tarafından tasarlanan müzeyi merakla bekliyorum.
İstanbul Modern’e geçici olarak ev sahipliği yapan eski Union Française binası ise galerileri ağırlamaya hazırlanıyor. İlk olarak Dirimart İstanbul’daki ikinci mekânını Dirimart Pera adıyla burada açacağını duyurdu.
Eylül’ün ikinci yarısında başlayacak olan bu açılışlardan ve yoğunluktan hemen sonra Ekim ayında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Beyoğlu Kültür Yolu Festivali İstanbullu sanatseverlere buluşacak. Sanatın birçok farklı disiplinin yer alacağı festivalle birlikte İstanbul özlediğimiz kültür ve sanat atmosferine kavuşmuş olacak.
