Eğitimin ne olduğuna yönelik onlarca hatta yüzlerce tarif söz konusu. Yine aynı şekilde eğitimin ne olmadığı konusunda da yüzlerce tespit sıralayabiliriz.
Görünen o ki şu günlerde eğitimin ve eğitimcilerin nasıl olması gerektiğinden çok eğitimin ve eğitimcilerin nasıl olmamaları gerektiğini konuşuyoruz.
Bu konuda öylesine çok negatif örnekler var ki, iyi örneklere hiç sıra gelmiyor…
Eğitim ve eğitimcileri baş tacı eden kültürden geliyoruz. Bu yüzden bu geleneği ters yüz etmeye hiç ama hiç kimsenin hakkı yok.
Eğitim, ayrıştırıcı polemik alanı değil, birleştirici ve bütünleştirici olmalı ki, geleceğe çok umutla bakalım…
Sorun değil çözüm!
Eğitim çok yönlü insan yetiştirme sanatıdır. Amacı da karşılaştığı sorunları çözen, bulunduğu ortama uyum sağlayan, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda kendisini ve çevresini geliştiren, soran, sorgulayan, paylaşan bireyler yetiştirmektir.
Resim, müzik, beden eğitimi dersleri, beceri atölyeleri, hobiler ve yüzlerce farklı ders bu yüzden vardır. Öğrencinin sadece akademik açıdan değil fiziki ve sosyal olarak da gelişmesi olmazsa olmazların en başında gelir.
Başta Anayasa’mız ve Temel Eğitim Kanunu olmak üzere tüm yasa ve yönetmeliklerde bu özellikle vurgulanır. Eğitim sisteminin bireylerin ve ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirilmesi esas alınır.
Peki amaçlanan bu hedeflerin ne kadarını yerine getirebiliyoruz?
- Çocuklarımız iyi bir eğitim alıyor mu?
- İstedikleri mesleği seçebiliyor mu?
- Öğrenim gördükleri alanlarda iş bulabiliyorlar mı?
- İlgi ve yetenekleri dikkate alınıyor mu?
- Spor ve sanatla iç içeler mi?
- Gördükleri her dersin sınavlarda ve hayatta bir karşılığı var mı?
- Entelektüel donanım sağlanıyor mu?
- Mutlular mı?
- Öğrenim gördükleri okulları seviyorlar mı?
- Öğretmenleriyle, arkadaşlarıyla, yakın çevreleriyle, aileleriyle ilişkileri memnuniyet verici düzeyde mi?
- Milli ve manevi değerlerle donatılmıyorlar mı?
- Aidiyet hisleri var mı?
- Yaptıkları fedakarlıkların karşılığını alıyorlar mı?..
Daha onlarca madde sıralayabiliriz ve eğer “hayır”lar, “evet”lerden daha yüksek ise ortada ciddi bir sorun vardır ve acilen sorgulanması gerekir!
Bu konuda az ya da çok hepimiz sorumluyuz.
Özellikle de sınav odaklı eğitimi ısrarla dayatanlar!
Peki eğitimle ilgili tartışmalarda bu konular ne kadar yer alıyor?..
Karanlıkta eğitim!
Sabah 6.30-7.00 gibi yoldaydım.
Daha gün doğmamış, ortalık zifiri karanlıktı.
Yol boyunca yanlarında aile büyükleriyle dolmuş, otobüs ya da minibüs bekleyen öğrenciler sıralanmıştı. Kimi sanki hâlâ uyku mahmurluğunu üzerinden atamamıştı.
Sabahın köründe yol boyunca elbette işe gitmek için yola çıkan çalışanlar da vardı ama öğrencilerinki tam bir “eziyet”ti!
İleri saat uygulamasında neden bu kadar ısrarcıyız, bunu birileri öğrencilere, öğretmenlere, velilere bir kez daha anlatmalı!
Yapılan onca fedakarlığa, çekilen onca eziyete, verimsiz geçen onca derse değiyor mu, değmiyor mu artılarıyla, eksikleriyle bir bir konuşulmalı…
Sabahları böyle de, akşamları farklı mı?
Aynı eziyet, aynı karanlıkta eğitim eziyeti hava karadıktan sonra da yaşanıyor. Risklerin tamamı o saatlerde de söz konusu…
Elektrik tasarrufu ise hem sabah hem de akşam saatlerinde ekstra bir tüketim olduğu kesin. Peki o zaman tasarruf bunun neresinde?
Belli ki bizim görmediğimiz, onların gördüğü farklı ayrıntılar var. İşte onları anlatsınlar ki daha zor koşulların beklendiği kış aylarında bu çile çekilmesin, çekecekse de getirileri bilinerek gönül rahatlığı ile yola devam edilsin…
Günün birinde bir komutan yeni atandığı birliği denetlerken, çok gereksiz bir yerde, sürekli nöbet tutulan bir noktayı tespit ediyor.
Alt rütbedeki tüm birimlere “Bu nöbet burada niye var?” sorusunu soruyor. Cevap hep aynı:
“Bizden önce de bu nöbet vardı, devam ettirdik, ettiriyoruz…”
Kendine iş ediniyor ve kendinden önceki komutan tek tek arıyor…
Aradığı cevabı ancak 20 yıl öncesine gittiğinde buluyor:
“Ebette hatırladım. Atandığım yeni göreve gitmeden önce oturma banklarını boyatmıştım, kimse gelip oturmasın diye de başına nöbetçi koydurmuştum, hâlâ devam mı ediyor?..”
Fıkra gibi anekdot, ne kadar doğru ne kadar abartılı ama duyanlar için hiç şaşırtıcı değil!
Bizim karanlıkta eğitim hikayesi de böyle bir süreçten geçiyorsa eminim ki buna da kimse şaşırmaz!..
Özetin özeti: Eğitimde sıkıntı varsa her yerde sıkıntı var demektir..