Geçtiğimiz hafta sonu Ak Parti Yerel Yönetimler Kültür Sanat Kongresi düzenledi. Kongreye Ak Parti’nin üç genel başkan yardımcısı; Mehmet Özhaseki, Çiğdem Karaaslan ve Mustafa Şen’le birlikte Ak Partili belediye başkanlarının ve kültürden sorumlu yöneticilerinin neredeyse tamamı üç gün boyunca katıldı.
Böyle bir kongrenin sadece düzenlenmiş olması bile başlı başına önemli bir olay. Yerel yönetimlerde kültür ve sanat alanında yapılanlar, yapılabilecek olanlar, eksiklikler, neyin daha iyi yapılabileceği gibi birçok husus ele alındı.
Kongre boyunca bazı sanat, kültür ve zanaat ayrımının altının biraz daha kalın bir şekilde çizilmesi gerektiğini düşündüğümü kongrede yaptığım konuşmada belirttim. Bu yüzden bu tanımları bir kez de burada paylaşmak istiyorum.
Sanat: Duygu, tasavvur ve fikirleri etkili bir biçimde ve göze gönle hitap edecek şekilde söz, yazı, resim, heykel vb. ile ifâde etme husûsundaki yaratıcılık.
Kültür: Bir milletin inanç, fikir, sanat, âdet ve geleneklerinin, maddî ve mânevî değerlerinin bütünü, hars.
Zanaat: İnsanların maddî ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılan, el ustalığı, hüner ve tecrübe gerektiren iş.
Çeşitli vesilelerle gündeme gelen “kültürel iktidar” bahsinin yukarıdaki tanımlar çerçevesinde ele alınması gerektiğini düşünüyorum. “Kültürel iktidar” konusunda önemli olanın sanatsal çıktı ve bu çıktının oluşturması gereken atmosfer olması gerektiğini düşünüyorum.
Kongreye dönersek İskender Pala’nın açılış gecesi yaptığı konuşma son derece önemli ve sarsıcıydı. Belediye yetkililerine somut birçok öneride bulundu: Daha fazla kültür merkezi yapmayın, yaptığınız kültür merkezinin içini doldurun, sanatçının küçüğü büyüğü olmaz konuklarınızı en iyi şekilde ağırlayın, neye biniyorsanız ona bindirin ne yiyorsanız onu ikram edin, yaptığınız etkinliklerde mutlaka ama mutlaka tanıtıma da önemli bir bütçe ayırın gibi.
AK Parti’de Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Mehmet Özhaseki’nin “Kültüre ayırdığınız bütçeleri artırın, kültüre ayırdığınız paranın boşa gideceğini sakın düşünmeyin” demesi üzerine kültür ve sanat alanında daha hızlı bir dönüşüm olabileceğini düşündüm.
Mahir Ünal’ın “Kültürel kalkınma eylem” planının yerel yönetimler için bir yol haritası olarak kullanabileceğini hatırlatması son derece yerindeydi.
İsmail Kılıçarslan’ın yaptığı konuşmada ise profesyonellerle çalışmayı tavsiye etmesi, bunun sanıldığı kadar maaliyeti yükseltmediği ve ortaya çok daha kaliteli işler çıkacağını söylemesi önemliydi. Ayrıca dikey kültür ve yatay kültür inşası önerisi son derece dikkate değerdi.
Şahsen ben belediye başkanlarından ziyade daha fazla profesyoneli dinlemek isterdim.
Bu kongrede konuşulan konuların ilerleyen dönemlerde Ak Partili belediyeler için önemli bir rehber olacağını düşünüyorum. Umarım belediyeler sanata ve kültüre verdikleri desteğe bu kongreden sonra arttırarak devam ederler.