İstanbul, sanat alanındaki hamlelerle dünyanın en önemli şehirleri listelerine tekrar girmeye başladı.
Time Out, İstanbul’u dünyadaki 50. şehir seçerken şu gerekçeleri sıraladı:
Salgın etkisinden hızlıca sıyrılmış bir şehir.
Şehrin kendine özgü mutfağına son zamanlarda Suriye ve İran’dan gelen mültecilerin yaptığı katkı.
Şehrin ilk Michelin rehberinin lansmanı.
17. İstanbul Bienali ve sayısız müzikal etkinlik.
Ayrıca yıllarca süren çalkantıların ardından ikonik Atatürk Kültür Merkezi’nin, cesur bir opera, tiyatro, konser ve film gösterimleri programıyla bir kez daha açılması.
Ve son olarak 2022 yılında açılacak olan Renzo Piano’nun yeni İstanbul Modern Müzesi’yle taçlandırılan tarihi Karaköy sahilinin devasa yeniden yapılanması Galata Limanı.
Time dergisi de benzer bir yaklaşımla İstanbul’u Dünyanın En Muhteşem Yerleri listesine aldı.
İstanbul’un tarihi Karaköy semtinde liman kenarındaki 1,7 milyar dolarlık bir gelişmenin sonucu olan Galataport, mağaza ve restoranların bulunduğu, yolcu hizmetlerinin bir sahil şeridinin altında toplandığı dünyanın ilk yeraltı yolcu gemisi terminaline ev sahipliği yapıyor. Yeni limandan kalkan veya yeni limana gelen yolcu gemileri arasında eylülde başlayacak olan MSC Fantasia, Viking Sky, Seabourn Encore ve Seven Seas Explorer yer alıyor.
Kentin ilk çağdaş sanat müzesi olan İstanbul Modern, yenilenmenin bir parçası olarak, Pritzker Ödüllü mimar Renzo Piano tarafından tasarlanan yeni binasında Karaköy’deki orijinal konumuna geri dönecek. Atatürk Kültür Merkezi, 2008’de eski binasının kapatılıp yıkılmasının ardından 13 yıl aradan sonra ilk kez geçen yılın sonlarında faaliyetlerine yeniden başladı. Yeniden tasarlanan mekânda konser salonları, tiyatrolar, galeri ve kütüphane bulunuyor.
Temas edilen bu noktalar şunu gösteriyor: Eskiyi güzelleştirip, yeni güzellikler inşa edilince, İstanbul’u nasıl daha güzel hâle getirebiliriz diye düşününce ilgi doğal olarak bu süreci takip ediyor.
Önümüzdeki yıllarda Tersane İstanbul’un faaliyete geçmesiyle, o civarda inşaatı devam eden müzeler kapılarını açınca İstanbul’un değeri daha da artacak.
Sanata yapılan yatırımlar her daim şehirlere katma değer olarak geri döner. Sanat belki çok geniş kitlelerin ilgisini doğrudan çekmez ama dolaylı olarak şehirde yaşayan herkesin hayatını etkiler.
‘Doğu Malı Batı Sanatı’
Geçtiğimiz günlerde Ötüken Neşriyat’tan çıkan “Doğu Malı Batı Sanatı İslam Ülkeleriyle Ticaret ve İtalyan Sanatı 1300-1600” başlıklı kitabı büyük bir merakla okudum. Rosamonde Mack’in kaleme aldığı eseri Ali Özdamar tercüme etmiş.
Kitapta İtalyanların 1300-1600 yılları arasında Doğu’dan getirdikleri malları Batı’ya, yani Avrupa’ya satarken, kendi sanatlarını da nasıl bu mallar üzerinden değiştirmeyi başardıkları görseller eşliğinde genel okura hitap edecek şekilde aktarılmış. Getirilen bu mallar dokuma, seramik, cam, deri ürünler ve pirinçten mamül eşyalardaki süslemelerde büyük etkiye sahip. Tabii sadece bunlar değil aynı zamanda mimari üzerindeki etki de son derece dikkate değer. Binaların pencere kafeslerinde yer alan geometrik desenlerin Doğu’dan ithal olduğunu gözler önüne seriyor.
Batılı bir gözle kaleme alınan bu eser Doğu’nun tarih boyunca zenginliğini gözler önüne sermesi açısından son derece önemli. Bugün de Doğu’nun kendine has zenginlikleri mevcut yeter ki bunları düzgün ve doğru bir şekilde aktarmayı başarabilelim. Gaziantep’e has bir kumaş olan “Kutnu”nun Dior tarafından kullanılması ve bunu sosyal medyada özel bir içerikle duyurmuş olması bunun güzel bir örneği. Yaşadığımız topraklarda değeri hâlâ tam olarak bilinmeyen, tüm dünyaya mâl edilebilecek nice değerlerimiz var. Umarım bunlar gerekli ilgiyi görür.