Samed Karagöz

Samed Karagöz

samedkaragoz@gmail.com

Tüm Yazıları

Bu yıl Türkiye’nin önde gelen sanat kurumlarından İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)’nin 50. yılı. Son yıllarda ne zaman kültürel iktidar tartışmaları yaşansa akla ilk gelen kurumlardan biri İKSV. Bu da son derece doğal çünkü 50 yıldır bu ülkede kültür ve sanat denildiğinde istikrarlı bir şekilde faaliyet gösteren, yaptığı etkinliklerle kültür-sanat takviminin her anında yer alan bir kurum.

İKSV 50 yaşında

İKSV’ye yöneltilen eleştirilerin başında sadece Batılı/Batıcı anlamda sanata yer vermesi ve çeşitliliğe yeterince yer vermemesi geliyor. Söz konusu olan bir kamu kurumu değil. Kamu kurumundan bahsediyor olsak bu eleştirilerin haklılık payı daha yüksek olurdu.

Haberin Devamı

Kişisel tarihime baktığımda İKSV’nin etkinlikleri olmasa çok daha eksik olurdum.

İlk başta internetin ve streaming sitelerinin bu kadar yaygın olmadığı dönemde İstanbul Film Festivali benim için son derece önemliydi. Özellikle pandemiden sonra sinema salonlarına gitmeyi pek tercih etmesem de, ki orada da çevirimçi gösterimler imdadımıza yetişti, Türkiye’nin en önemli film festivallerinden birine ev sahipliği yapıyor.

İstanbul Müzik Festivali, İstanbul Caz Festivali gibi iki önemli festivalle başka organizatörlerin getirmeye pek cesaret edemeyeceği müzisyenleri dinlememe imkân sağladı.

Tiyatro Festivali’yleyse Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları’nda izleme fırsatı bulamadığımız yapımlara yer verdi. Tiyatrodaki yeni anlayışları sanatseverlerle buluşturdu.

Küratöryel yaklaşımlar

Ve tabii ki çağdaş sanat! İstanbul Bienali, Türkiye’de gerçekleşen, sanat alanındaki, en önemli uluslararası organizasyon. 17. kez düzenlenmeye hazırlanan bienalde yüzlerce sanatçının eserini görme imkânına kavuştuk. Evet bütün eserler ve/veya bütün seçkiler benim sanat anlayışımla birebir örtüşmüyor, örtüşmesini beklemek de büyük bir naiflik olurdu, evet İstanbul Bienali’ni sıklıkla eleştiriyorum ama eleştirilerin temelinde bienalin varlığı değil yaklaşım tarzı yer alıyor. Bu eserleri, bu sanatçıları, bu küratöryel yaklaşımları görmemiş olsaydım mutlaka eksik kalırdım.

Haberin Devamı

Venedik Bienali Türkiye Pavyonu da eleştirdiğim hususlardan biri. Dünyanın en önemli sanat olaylarından birinde Türkiye niçin bir vakıf aracılığıyla temsil ediliyor? Bu sorunun cevabı aslında basit çünkü Kültür ve Turizm Bakanlığı bu alanda bir çalışma yapmadı, bu alanı önemsemedi. Bu durumun kabahatlisi herhalde İKSV değildir.

İKSV tabii ki sadece bunları yapmıyor. Kültür politikaları çalışmaları, Talat Sait Halman çeviri ödülü, Cité Des Arts misafir sanatçı programı gibi daha başka birçok farklı etkinlik düzenliyor.

İKSV’nin başarısı ortada. Eksiklikleri yok mu? Tabii ki var.
Ama bu eksikliklerin, özellikle çeşitlilik anlamındaki eksikliğin zaman içerisinde azalacağını umuyorum. Sorulması gereken esas soru şu olmalı: İKSV’nin yukarıya çıkardığı çıtayı toplumun farklı kesimlerinden kişi ve kurumlar daha da yukarıya çekebilecek mi?