Uzun zamandır beklenen an geldi ve Atatürk Kültür Merkezi, 29 Ekim akşamı görkemli bir törenle kapılarını açtı. Yıllar boyunca birçok tartışmaya neden olan bina geçmişin izlerini taşıyan yeni tasarımıyla sadece Türkiye’nin değil inanıyorum ki tüm dünyanın en önemli kültür-sanat merkezleri arasında yer alacak.
AKM’nin açılışıyla birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı Beyoğlu Kültür Yolu projesini de hayata geçirmiş oldu. 30 Ekim- 14 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek olan proje heyecan verici.
Festival kapsamında 1000’den fazla sanatçı, 64 farklı mekânda, 40’a yakın sergi ve özel proje, 75 konser, çocuklar ve gençlere de hitap eden 45 atölye çalışması, 25 sanat ve edebiyat söyleşisi, video mapping gösterimleri yapılacak.
Nerede ne zaman hangi etkinlik var diye merak edenler için özel olarak geliştirilen mobil uygulama sayesinde size en yakın etkinliğe hızlıca ulaşmak mümkün.
İstanbul’un tarihi binalarının ve çağdaş yapılarının yer aldığı festival dünyanın önemli kültür-sanat şehirlerinde başarılı örneklerini gördüğüm ve gıpta ettiğim, neden İstanbul’da benzer bir yaklaşımla bir festival düzenlenmiyor diye düşünüp hayıflandığım büyük bir boşluğu doldurmaya aday. Sonbahar ve ilkbahar olmak üzere yılda iki kez düzenlenecek olan festivalin ilerleyen yıllarda yapılacak olan uluslararası tanıtımlarla da İstanbul’un dünya sanat haritasındaki yerini pekiştireceğini düşünüyorum.
Festivalde nereler var?
İstanbul Modern’in açılışıyla İstanbul’un en önemli kültür-sanat merkezlerinden biri olmaya aday Galataport, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi bünyesinde bulunan Tophane-i Âmire Kültür-Sanat Merkezi, restorasyonu sonrası ziyaretçi sayısında Topkapı Sarayı’yla yarışır hale gelen Galata Kulesi, Galata Mevlevihanesi, yenilendikten sonra pek çok etkinliğe yer verme imkânına kavuşan Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi, Mehmet Akif Ersoy hatıra evi, bugünlerde “Nazarin” sergisine de ev sahipliği yapan İstanbul Sinema Müzesi, büyük tartışmaların ardından yenilenen ve nevi şahsına münhasır bir kimliği olan Emek Sahnesi ve Taksim’in yeni simgelerinden Taksim Camii Kültür ve Sanat Merkezi.
Bu mekânlar Beyoğlu Kültür Yolu’nun sadece bir kısmı. Her birinde farklı etkinlikler yer alıyor. Örneğin Alkazar Sineması’ndan Refik Anadol’un sergisi izleyicilerle buluşurken, Galataport’ta “Monet ve Arkadaşları” başlıklı dijital sergi var.
İlk kez düzenlenecek olan Korkut Ata Türk Dünyası Film Festivali’nin ise çok önemli bir girişim olduğunu düşünüyorum. Sürekli olarak kardeş ülkeler olarak anılan Türkî Cumhuriyetler’in sinema üretimlerine yakından bakma fırsatı sunacak.Böylelikle var olan kardeşlik bağının aslında ne kadar sahici ve sadece söylemden ibaret olmadığını görüp kardeşlerimizi daha yakından tanıma imkânına kavuşacağız. Atlas 1948 sinemasının ev sahipliğinde gerçekleşecek festivalden hemen sonra Yunus Emre Enstitüsü’nün düzenlediği kısa film yarışmasının filmleri gene aynı mekânda gösterilecek.
İnanıyorum ki ilerleyen yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önderliğinde başlayan bu festival, özel sektörden aktörlerin de katılımıyla çok daha kapsayıcı bir hâl alacak. Bu festivalin orataya çıkışında emeği geçen herkesi tebrik ederim.