İsrail hep yaptığı gibi bu yıl da mübarek ramazan ayında, özellikle bu ayın en önemli dönemi olan son 10 gününde Mescid-i Aksa’ya, orada ibadet eden Müslümanlara saldırdı. İsrail’in saldırmak için bahaneye ihtiyacı yok. Şımarık bir ergen çocuk gibi aklına her eseni yapan, sadece kendisini düşünen, Yahudi olmayanları asla umursamayan, bir devlet! 2000 yıllık vatansızlıktan, sayılamayacak kadar sürgünden sonra kurulan İsrail, sanki Yahudiler tüm bunları yaşamamış gibi, yakın zamana kadar mazlum durumda değillermiş gibi benzer tutumu, ister Müslüman ister Hristiyan Araplara karşı uyguluyor. Haberlerde gördüğümüz detaylar yürekleri dağlıyor.
Filistin ve sanat
Türkiye’den hemen her kesimden yaşananlara tepkiler yükselirken sanat dünyasından maalesef kuvvetli bir tepki göremedim. Filistin ve sanat bazıları için hâlâ bir araya gelmesi hayli uzak ihtimal olarak görünebilir, ama en azından Mona Hatoum’u duymuş ve eserlerine aşinalıkları vardır. Filistin sanatı söz konusu olunca Türkiye’de
Yeni bir kapanma dönemine giriyoruz; evdeyken, film izleyebilir, kitap okuyabilir, sergileri çevrimiçi gezebiliriz. İşte önerilerim.
Kovid-19 salgını hız kesmeden devam ediyor. Alınan tedbirler maalesef yeterince etkili olmuyor. Ben bu satırları yazarken ülkemizde 40 bine yakın insanımız, dünya genelinde ise 3 milyon 150 binden fazla kişi hayatını kaybetmişti. Tedbirlere bir yenisi eklenerek önümüzdeki günlerde salgının hızının kesilmesi, böylelikle de hem aşılama için vakit kazanılması hem de sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlarımızın üzerindeki yükün hafifletilmesi amacıyla yeni bir kapanma dönemine girdik. Bunun neticesinde yaz aylarında çok daha rahat bir dönem geçirebileceğiz.
Bu kapanma döneminde evdeyken neler yapabileceğimize dair birtakım önerileri aşağıda bulabilirsiniz.
Klasiklere dönüş
Geçen yıl ve bu yıl sinema salonları kapalı olduğu için filmlerin birçoğu dünya genelinde, platformlar üzerinden seyirciyle buluştu. Geçtiğimiz günlerde düzenlenen 93. Akademi Ödülleri’nde Oscar
İbrahim Kalın’ın türküsüne eşlik eden Erkan Oğur’a gelen eleştiriler iki tarafı da üzdü. Türkiye’nin mahalleler arası diyaloğa ihtiyacı olduğu bir kez daha ortaya çıktı Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, akademisyenliğinin yanında fotoğraf sanatıyla da ilgilenen ama en çok da söylediği türkülerle geniş kitleler tarafından tanınan bir şahsiyet. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan “Hiç Oldum” isimli türküsünden sonra ise büyük bir tartışma başladı. Bu türküde kopuz çalan Erkan Oğur “eleştirilerin” merkezinde oldu. Eleştiri ve hakaretlere daha fazla dayanamayan Oğur, yaptığı açıklamada, “İçimin bir köşesi cız etmişti, benim ne işim var diye! Belki benim de hatam olmuş olabilir, böyle bir şeyi kabul etmek. Ben sadece müzik tarafına baktığım için çalmakta pek sorun görmedim. İnsanlar başka taraflara çektiler. Beni tanımadıkları için. Ben bugünkü iktidarı, hükümeti politikaları nedeniyle tasvip eden biri değilim. Benim
İklimin hızla değişimine dikkatleri çeken “İklimcil” adlı sergiyi, sadece sanatseverlerin değil, iklim değişikliğine dair biraz merakı olan herkesin mutlaka ziyaret etmesi gerek
Antroposen döneminde, yani insanoğlunun Sanayi Devrimi’nden bu yana yaptıklarıyla etkisinin en üst olduğu bu süreçte, dünya yaratıldığından beri devam eden iklim değişikleri hız kazandı. İklim, bazı aktivistlerin iddia ettiği -ve/veya yanlış bildikleri için yanlış aktardıkları- gibi sadece son dönemde değişikliğe uğramadı. İklim dünya yaratıldığından beri sürekli değişiyor, lakin 1950’lerden itibaren bu değişim hız kazandı; “normal”de olması gerektiğinden çok daha hızlı biçimde değişime uğruyor. Bunun çevre ve çevrenin bir parçası olan biz insanlar için büyük ve bazen de geri dönülemez etkileri mevcut. Yanlış bilinen hususlardan bir başkası ise DNA ile ilgili. Araştırmalar gösteriyor ki bütün canlıların DNA’sı sürekli değişim içinde. Bu değişim neticesinde ortaya çıkan yeni özellikler, olumlu ve/veya olumsuz,
Uzun zamandır beklediğim Etel Adnan sergisi, Pera Müzesi’nde nihayet açıldı. Retrospektif niteliğinde bir sergiyle karşı karşıyayız.
Sanatseverlerin 8 Ağustos’a kadar ziyaret edebileceği “İmkânsız Eve Dönüş” adlı sergi, Etel Adnan’ın uzun kariyerine odaklanıyor. Detaylara geçmeden önce Etel Adnan kimdir ona bakmak gerekiyor; zira ülkemizde maalesef pek tanınan bir sanatçı değil.
Etel Adnan 1925 yılında Beyrut’ta dünyaya geliyor. Babası Şam doğumlu bir Osmanlı kurmay subayı ve Mustafa Kemal’in askerî okuldan sınıf arkadaşı. Çanakkale gazisi. Gazi olduktan sonra İzmir’e atanınca, Etel Adnan’ın annesiyle burada tanışıyor. Annesi ise İzmirli bir Ortodoks Rum. Hâl böyle olunca hem annesinin tarafı hem de babasının tarafında büyük tartışmalar yaşanıyor. Her iki aile ve mensup oldukları cemaat, çifti dışlıyor. 1920’lerde yaşanan yangından sonra çift, İzmir’den ayrılıp Orta Doğu’nun İstanbul, İzmir gibi çok kültürlü yaşantısına sahip Beyrut’a taşınıyor. Etel’in annesi, Arapça
NFT satın alınca bir sanat eserine sahip olmuyorsunuz. Sahip olduğunuz tek şey bir eserin NFT versiyonu; ki bu da dijital bir varlık oluyor.
Son zamanların en popüler konusu hiç şüphesiz NFT’ler. NFT (Non-fungible token), bir çeşit kripto para birimi. Bitcoin’in ortaya çıkmasıyla her geçen gün artan kripto para uygulamalarının değişik bir versiyonu. NFT’leri kripto paralardan ayıran en önemli unsur, her birinin tek olması ve bozdurulamaması. Bozdurulamaz olması şu manaya geliyor: Örneğin 1 Bitcoin’e sahipseniz bunun yüzde 10’luk kısmını isterseniz bozdurursunuz ve elinizde (Daha doğrusu dijital cüzdanınızda) 0.90 Bitcoin kalır. NFT’lerde ise bu mümkün değil. Sahip olduğunuz NFT’yi eğer satmak istiyorsanız bütünüyle satmanız gerekiyor.
NFT olarak satılan ürünlerin tamamının sanat eseri olmadığını belirtmekte fayda var. Örneğin Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey’in attığı ilk tweeti de satın alabilirsiniz ya da NBA Top Shot platformunda NFT satın almanız mümkün.
NFT satın alınca bir sanat eserine sahip olmuyorsunuz. Sahip
İstanbul Sinema Müzesi ile İstiklal Marşı şairimizin oturduğu Mısır Apartmanı’nda kurulan Mehmed Akif Ersoy Hatıra Evi, Kültür Yolu Projesi’nden iki örnek.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Beyoğlu’nu eski ihtişamlı günlerine kavuşturmak için Beyoğlu Kültür Yolu Projesi’ni gerçekleştireceğini geçen yıl duyurmuştu. Proje kapsamında açılacak yeni sanat merkezleriyle hem yabancı hem de yerli turistlerin Beyoğlu’na daha fazla ilgi göstermesi amaçlanıyor. Bu amaçla geçtiğimiz haftalarda İstanbul Sinema Müzesi kapılarını açtı. Atlas Sineması’nın yenilenmesini de içeren projeyle Türkiye, sinema tarihi müzesine kavuşmuş oldu.
Müzede filmlerde kullanılan kostümlerden interaktif uygulamalara birçok farklı ve dikkat çekici yaklaşım sergilenmiş. Hem gençlerin hem de Yeşilçam’ın coşkulu dönemlerini hatırlayanların ilgisini çekecek objeler mevcut. Örneğin bir yeşil perdenin önüne geçip seçtiğiniz bir Türk filminin içinde yer almanız
Hat sanatında yaşanan atılımın öncüsü ve “Osmanlı hat” ekolünün kurucusu olarak gösterilen Şeyh Hamdullah’ın eserleri bugün birçok müzede sergileniyor.
Hat sanatı söz konusu olduğunda Osmanlı döneminde yaşamış birkaç büyük hattattan bahsetmek mümkün. İstanbul’un fethiyle başlayan süreçte pek çok yenilik yaşanır Osmanlı sanat ve fikir dünyasında. Örneğin muazzam örneklerini dünyanın birçok önemli müzesinde görebildiğimiz minyatürlerin üretim yeri olan nakkaşhane bu dönemde kurulur. Tabii ki hat sanatında da büyük bir atılım yaşanır ve bu atılımın ilk adımında Şeyh Hamdullah yer alır. Bugün eserleri birçok müzede sergilenen Şeyh Hamdullah, “Osmanlı hat” ekolünün kurucusu olarak gösterilir.
Şeyh Hamdullah, Amasya’da dünyaya gelir. O yıllarda Amasya şehzade sancağı olduğu için son derece önemli bir Osmanlı şehriydi. Babası Şeyh Mustafa Dede’den icazet alır ve kendisi de şeyhlik unvanına sahip olur. Amasya’da Hayrettin