Bugün günlerden cumartesi, İstanbul güneşli ama serin. Şehrin saat 17.30’daki trafik yoğunluğu yüzde 72. Meydanlar, yayalar için cazip olan caddeler, tıka basa insan dolu neredeyse... Belki maske yasağı bir miktar uygulanıyor. Hijyen için bir şey söyleyemeyeceğim. Fakat vahim olanı mesafe yok ki, ne kadar olduğunu söyleyeyim... Çünkü kelime anlamı olarak ‘ara’ olsa da, yolda yürüyenler neredeyse üst üste desem yeridir, sinema yahut maç çıkışı gibi. Dünyayı inceliyorum hemen hemen her ülkede birkaçı hariç aşılama bizim gibi gidiyor ama son günlerde mutasyon ve insanların sabrının taşması nedeniyle rakamlar yükseliyor. O zaman da renkler koyulaşıyor ve yasaklarda geriye dönüyoruz.
65 yaşın durumu
Bugünkü fotoğraflara baktığımda 65 yaş üzeri kimseyi neredeyse göremedim. Sosyal medyadan okuduğuma göre, çıkıp dolaşan ama sakin yerleri tercih edenler çoğunlukta. Aylardır bu yaş grubu eve mahkum edildi, korunmaya alındı sonra da günde üç, daha sonra dört saat izin verildi
Her ne kadar yazımın başlığında Kamboçya olsa da ilk bölümde sizlere biraz normalleşmeden bahsetmek istiyorum. Uzun bir aradan sonra yurdumuzun birçok şehrindeki restoran ve kafeler açıldı. Mekan sahipleri tarafından yasaların ön gördüğü tüm tedbirler alındı. Fiziken gereken mesafeler ve hijyenik tedbirler uygulandı. Ama görünen o ki misafir faktörü belki uzun süre ayrı kalmaktan, belki rahat sosyalleşmek istediklerinden, belki de Türk insanının dokunma duygusunun yarattığı psikolojiden zaman zaman riskli olaylara sahne oluyor. Benim korkum, bu tip insanlar nedeniyle yayılma ve turuncu illerin kırmızıya dönüşmesi. Gelin biz üç kelimeyi tekrar ederek noktalayalım bu bölümümüzü: MASKE, MESAFE, HİJYEN…
Bir Türk şef
Türk mutfağı her geçen gün dünya mutfakları arasında yerini yükselterek koruyor. İlk defa Porto Riko’ya gittiğimde yolda yürürken bir Türk lokantasıyla karşılaşmıştım. Ne yalan söyleyeyim, büyük bir hayranlıkla saatin uygunsuzluğunu düşünmeden restorana girdim.
Pandemi kelimesiyle artık yazıya başlamak istemiyorum. Onun için yazıma insanların gün geçtikçe yiyecekleri ve içecekleri gıdaları eskisinden daha dikkatli ve özenli seçimleriyle başlıyorum. Son bir yıldır diyet uzmanlarının, bu konuda makale yazan hekimlerin yazıları daha çok okunuyor.
Türkiye’nin önemli yiyecek-içecek büyük marketlerinden Metro’nun satın alma direktörü Deniz Alkaç’ın da talebin bu konuda yarı yarıyadan fazla bir artış gösterdiğini söylemesi dikkatimi çekti. Birçok evde kullanılan sos piyasasına, vegan ürünler, şekersiz ürünler ve şekersiz soslar girmeye başladı. Bugün bu iki konuyu biraz daha derinden işleyeceğiz.
Bitki bazlı beslenme
Dünya nüfusu hızla artarken, sürdürülebilirlik konusu da vizyon sahibi işletme ve markaların merceği altına girdi. Metro Türkiye, bu kapsamda 2021 yılı sonuna kadar tüm kategorilerinde vegan ürün bulundurmayı hedeflediğini açıkladı.
Aslında vegan beslenme konusu son yıllarda revaçta... Mekanlar da menülerinde
Dünyayı sarsan koro-navirüsün son durumuyla, ülkemizde de mekanların açılması konusu gündemdeki yerini aldı. Müjdeli haberler çok yakında... Paket servisi ve gel-al hizmetleriyle öne çıkan restoranlara geçmeden önce, hafta başında aldığım güzel bir haberi siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
MICE’dan Gastro müjdesi
ACE of MICE etkinliğiyle eş zamanlı olarak Turizm Medya Grubu ve Gastronomi Turizmi Derneği (GTD) ‘7 Şehir, 7 Bölge, 7 Ülke’ mottosuyla 2-4 Haziran’da düzenlenecek Gastro Show ile Türkiye’den ve dünyadan sektöre damga vurmuş şef ve uzmanları İstanbul’da bir araya getirecek.
Kongre, toplantı ve etkinlik faaliyetlerinin sürdürülebilir büyümesine yön veren ve turizm sektörüyle tedarikçilerini yıllardır bir araya getiren fuarda, Türkiye’nin turizm otoriteleriyle görüşülerek bacasız sanayimizin gelişmesine katkıda bulunulacak. Bu kapsamda ve ACE of MICE Turizm Medya Grubu Başkanı Volkan Ataman ile GYD Başkanı Gürkan Boztepe öncülüğ&uum
Koronavirüs salgını nedeniyle içinde bulunduğumuz şartlar, restoran müdavimlerini evde sosyalleşmeye zorladı. İyi bir televizyon izleyicisi değilim. Fakat bu dönemde hem evdeki uzun kalışlarım hem mesleğim hem de merakım dolayısı ile çok başarılı bulduğum Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Fahrettin Koca’nın haberlerini can kulağıyla dinliyorum. Aslında zarif bir uslüpla bizlere ders veriyor, dikte ediyor, zaman zaman da sayılar düşünce bizi ödüllendiriyor. Tabii bunun yanında ikinci bir konu da Bakanlar Kurulu’nun aldığı kararlar. Bu önlemlerin arttırılması veya azaltılması, unutmayalım bizim elimizde.
Geçtiğimiz hafta Sunset’ten son gelişmeleri aktardığım bu köşemde, bu hafta başarılı örnekleri vermeye devam ediyorum.
Beeves ve Etin En İyisi
Restorancılık ve e-kasap olarak isminden söz ettiren iki ayrı marka olmayı başardı Beeves Grill&Brasserie ve Etin En İyisi... Şef Sidar Budak, restoran tarafındayken; eşi Derya Budak da e-ticaret kısmının operasyonel sürecini yönetiyor. Beeves Kasap olarak öne çıkan Etin En İyisi, kendi besi yöntemleriyle yetiştirdiği
İçinde bulunduğumuz günler ve şartlar bazı zaruri ihtiyaçlarımızı karşılamada, mekanları yeni metotlar geliştirmeye zorladı. Daha doğrusu eskiden restaurantlara, kafelere giderek ihtiyaçlarını karşılayan, sosyalleşen misafirler artık bunu evlerinde yapmaya başladılar. Sokağa çıkma yasağı ve kapanma her ne kadar onların aile dışı birlikteliğine izin vermese de uygun saatlerde maalesef maske, hijyen, mesafe kurallarını veya bunlardan bazılarını dikkate almayarak eskilerin deyimiyle; akşam radyo ajanslarında (şimdilerin televizyondaki ana haber bültenleri) sayıların yüksekliğini görünce, biraz yasalara uyum gösterip, sonra eski tas eski hamama dönüyorlar.
Kuryelere dikkat!
Başa dönersek, ihtiyaçların evlerde giderilmesi yeni bir sektörün daha gelişmesini sağladı. O da motosikletli kurye hizmeti... Sağladı ama sağlarken de yayaları tehlike altına aldı. Özellikle büyük şehirlerde birçok yaya yolu yürünemez hale geldi. Girilmez bir yolda aracınızı kullanırken karşınıza motosiklet çıkıyor. Bunun ciddi bir şekilde disipline edilmesi şart.
Şimdi biz gelelim
1986 yılının sonbaharında ikinci defa Kopenhag’a yolum düştü ve orayı biraz daha iyi tanıma fırsatı buldum. Zuhal Yorgancıoğlu, Türk ve Osmanlı kıyafetlerini bir defileyle tanıtacaktı. Bu etkinlik, o dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan’ın Kopenhag-İstanbul belediyelerinin dostluğu sebebiyle düzenlenmiş ve ülkenin konusundaki uzmanları seçilmişti. İşte bu vesileyle Milliyet Gazetesi Danimarka ve İskandinavya Temsilcisi İrfan Kurtulmuş ile tanıştım. Dostluğumuz, yıllar içinde çeşitli resmi/özel ziyaretlerden ve televizyon programlarıyla pekişti ve bir arada bulunduk.
Son ziyaretimde bana, Danimarka’da yaşayan, bir Türk şeften bahsetti: İsmail Aydoğaner. Aradığımızda ülke dışında olduğunu öğrendik, Holstebro kentindeki Kayaların Altında (Under Klippen) isimli restoranında yemeklerini bizzat tatma imkanı bulamadım. Bu nedenle yazımın devamını, yemek konusunda deneyimli dostum İrfan Kurtulmuş’un kaleminden okuyacağız...
Dönüm noktası pastane
Bolu, Mengen’e bağlı Karaşeh köyünde doğan ve dört kardeşin en
Kıbrıs, Akdeniz’in en güzel sahiline 40 mil uzaklıkta, iki toplumun belli hudutları içinde yaşadığı bir adadır. Türk tarafının sahillerinin bir kısmı kumluk ve yosunluk diğer kısmı ise kayalık, kıyıya yakın taşlıktır. Dolayısıyla her bölgenin balığı da birbirinden farklıdır. Genel bakacak olursak, Ada sularında ve de sahillerinde voppa, izmarit, lahoz, mercan, orfoz barbunya, karavida (yengeç), kolyoz ve tombik canlıları avlanır. Bunun dışında Karpaz Yarımadası’nın açıklarında, uluslararası sularda belli mevsimlerde kotalar miktarında orkinos avcılığı da yapılır. Bu da ayrı bir balık yakalama tarzıdır. Genellikle orkinos yakalanarak çelik kafeslere alınır, yemlenir ve üretim çiftliklerine götürülür. Orada yağlandırılıp, büyütülür, daha sonra ihraç edilir. En büyük alıcı ise Japonya’dır. Şimdi gelelim konumuza...
Üç nesildir av peşinde
Yazımın bu bölümünde sizleri Karagözler Ailesi ile tanıştıracağım. İzmir Bostanlı’da yaşayan aile, vakti zamanında göç ederek Kıbrıs’a yerleşmiş. Geçimleri