MEVDUATI ARTIRMAK İÇİN 6 MiLYAR TL’LiK FORMÜL

2 Ocak 2017

Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye’nin gayrı safi milli tasarruf oranının 2016’da yüzde 15.4 olacağını, bu oranın bu yıl yüzde 14.9’a, 2018 - 2021 arasında ise yüzde 14.6’ya gerileyeceğini öngörüyor. Oysa Fas’ın, Tayvan’ın, Beyaz Rusya ve İsviçre’nin, Özbekistan ve İsveç’in gayrı safi milli tasarruf oranları bizimkinin iki katından fazla.

Biz Türklerin tasarruf alışkanlıkları çok da iç açıcı değil. Tasarrufa ilişkin, “sakla samanı gelir zamanı”, “damlaya damlaya göl olur”, “ayağını yorganına göre uzat” gibi bir çok deyimlerle büyümüş olsak da, nakdi tasarruf alışkanlığımız çok düşük. Bunun sebepleri çok nedenli olabilir; nakit parayı altın, taşınmaz gibi yatırım araçlarına yönlendirince, bankalardaki mevduat oranları da doğal olarak düşük kalır.

Tasarrufların mevduat olarak bankalarda saklanması çok önemli, çünkü bankalar reel sektörün ve piyasayı canlandırıcı etkisi olacak şekilde tüketicilerin kredi ihtiyaçlarını, özkaynaklarından daha çok, topladıkları mevduatı kredi olarak kullandırarak giderirler.

Benim bir banka ve ticaret hukukçusu olarak anladığım, mevduat ne kadar yüksek olursa, işletmeleri fonlama ve tüketicileri kredilendirme maliyeti o kadar düşer. Buna faizlerin

Yazının Devamı

Bilirkişiliğin kanunu olur mu?

26 Aralık 2016

Zamanında bir davada davacı veya davalı olanlar bilir; hakim bazen karar vermeden önce bir bilirkişi atar. Genellikle de bilirkişinin vereceği rapora göre davayı sonuçlandırır. Hakim, her konuda bilirkişi atamaz. Çözümü uzmanlık, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi atar.

Bilirkişilik yargının en önemli kurumlarından. Sebebi, sadece uzmanlığa duyulan ihtiyaç değil. Raporların yazımının çok uzun sürmesi davayı uzatmakta, bazen hazırlanan raporlar denetime elverişli olmamakta ve karar vermeye yeterli somut tespitler sunmamakta, uyuşmazlığın esasına anlaşılamamakta, kısaca bilirkişi aslında “bilirkişi” olmamakta, sürekli ek raporlar, yeni bilirkişi raporları alınmakta.

Bilirkişilik ücretlerinin harcanan mesai ve emeğe göre çok düşük olduğu da bir gerçek. Bu sebeple az da olsa, kötü yola sapıp taraflardan menfaat elde etmeye çalışan bilirkişiler de yok değil. Avukatlık asgari ücret tarifesinin ya da baroların tavsiye niteliğindeki ücret tarifelerinin bilirkişilik ücretlerinin belirlenmesinden esas alınması kanaatimce bu soruna çözüm olabilir.

Mahkeme bilirkişi atayınca, tarafların ilk işi, bilirkişinin bir tanıdığını aramak, bilirkişiye ulaşmaya çalışmak oluyor.

Yazının Devamı

Alman - Türk ticaretinin organizasyonu

19 Aralık 2016

Ülkemizdeki yabancı sanayi ve ticaret odaları arasında, üye ve üyesi şirketlerin istihdam ettikleri işçi sayısı, iş hacimleri, ihracata katkıları bakımından Alman - Türk Ticaret ve Sanayi Odası ayrı bir yere sahiptir.

TOBB’un Almanya’da kurduğunun aksine, Alman Sanayi ve Ticaret Odalar Birliği (IHK) Türkiye’de kurduğu Alman - Türk Sanayi ve Ticaret Odası’nın tüzel kişiliği var mı, yok mu? Dava konusu oldu!

Eski yedek yönetim kurulu üyelerinden birisi, geçmişte Oda genel kurul kararlarının iptali davasında Oda’nın tüzel kişiliği bulunduğu yönünde savunma yapmış. Daha sonra aynı üye, Oda’nın tüzel kişiliği bulunmadığı gerekçesiyle Oda’ya karşı bizzat dava açmış. Alman - Türk Sanayi ve Ticaret Odası’nın bugüne kadar tüzel kişiliği bulunmadan faaliyette bulunup bulunmadığı, bu dava sonunda ortaya çıkacak. Tüzel kişiliğin bulunmadığı tespit edilirse, adi ortaklık gibi kabul edilecek ve tüm üyeler farkında olmadan adi ortaklığa girmiş sayılacaklar. Yöneticilerin üyeleri yanıltmış olmaları gibi bir sorumlulukları doğabilir.

Ticarete katkı

Üyelerden toplanan aidatların Almanya’ya aktarıldığı, Oda yöneticilerinin hapis cezası tehdidi ile karşı karşıya olduğu ithamları da var. Genel

Yazının Devamı

Her şirket her işi yapabilir

12 Aralık 2016

Başlık size tuhaf bir çağrışım yaptırabilir. Ancak Yargıtay yeni bir kararı ile, İstanbul’da bir ticaret mahkemesinin vermiş olduğu, şirketlerin ana sözleşmelerinde yazan işletme konuları dışında da faaliyette bulunabileceğine ilişkin karar onadı. Bu şu anlama gelmektedir, ana sözleşmesinde ne yazarsa yazsın her şirket her konuda çalışabilir, ticaret yapabilir.

Eskiden kurulan şirketlerin ana sözleşmelerine ilgili ilgisiz yüzlerce konu yazılırdı. Farzı mahal, 100 bin TL sermayeli bir şirketin kurucuları, sadece market işletecek olsalar da, ileride ne olur ne olmaz diyerek, uzay sanayi, madencilik, inşaat, turizm, ilaç sanayi gibi ilgisiz bir çok konuyu ana sözleşmelerine yazarlardı.

Bunun sebebi de, şirketlerin ana sözleşmelerinde yazanlar dışında faaliyette bulunmalarının hukuken mümkün olmamasıydı.

Bunun sebebi biz hukukçuların “ultra vires” diye nitelendirdiği kurama ilişkin eski TTK’daki kuraldır. “Ultra vires” kısaca, ticaret şirketlerinin ana sözleşmelerinde yazılı olan konuların dışında hukuk işlem yapamayacakları anlamına gelir.

Yeni Ticaret Kanunu ile 2012’den itibaren, bir şirketin yaptığı işlemin işletme konusu dışında kaldığının karşı tarafça bilinip bilinmediğine göre

Yazının Devamı

AYIPLI MAL VE HİZMET NEDİR, NE YAPILMALI?

5 Aralık 2016

Rekabet şiddetlenip arttıkça mal ve hizmetlerin kalitesi de yükselir. Ancak ekonomide işler kötüye gittiğinde, gelecek ümidi de kalmamışsa, ürün ve hizmet kalitesinden daha çok, günü kurtarmayı ön planda tutar. Böyle olunca mal ve hizmet kalitesi düşer. Başlar hukuki sorunlar.

Günlük dildeki “ayıp” kavramı ile hukuki “ayıp” kavramı başkadır.

Hukuken “ayıp”, bir mal veya hizmette bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması, ya da bulunmaması gereken bir özelliğin bulunmasıdır. Otobüsle yolculuğunuzda “muavin” veya hostes kaba saba davranıyor, bozulmuş yiyecek ikramında bulunuyorsa, ayıplı bir hizmet alıyorsunuz demektir. Aldığınız otomobilin aküsü yoksa, ayıplı bir mal satın alıyorsunuz demektir.

Tacirler ve işletmeler de birbirine ayıplı mal ve hizmet sunabilirler. Ticaret hukukunda ayıpların derecesi vardır; “açık” veya “görünür ayıplar”, “inceleme sonucu tespit edilebilen ayıplar” ve satın alınan mal kullanıldıkça ortaya çıkabilen “gizli ayıplar”. Bu ayrım, haklarınızı kaybetmemeniz için çok önemlidir.

Ticari işletmenize bir mal veya hizmet satın almışsanız, görünür, “açık ayıpları” iki gün, inceleme sonucu tespit edilebilecek ayıpları sekiz gün içinde satıcınıza ihbar etmekle

Yazının Devamı

Avukatınız kim?

28 Kasım 2016

Avukatlık bir kamu görevidir. Yargıla-manın iddia, savunma ve karar makamlarından üç sacayağından birisi olan savunma makamında avukatlar yer alır.

Avukat müvekkilinin haklı olduğuna, suçsuz olduğuna inanır. Keza suçlu olduğuna inansa bile, hak ettiğinden fazla ceza almaması için savunma yapar.

Ortak karakteristik özelliklerine göre avukatlar da gruplara ayrılır. Biz burada sadece bir kaç gruba yer vereceğiz. Acaba sizin avukatınız bu gruplardan hangisine giriyor, ya da avukatsanız, siz kendinizi hangi gruba ait hissediyorsunuz?

Mesleğine aşık avukatlar; avukatlığı içselleştirmişler ve özdeşleşmişlerdir, yargılamaya katkıda bulunmak, uygulamaya zenginlik katmak ve mahkemeye doğru yön vermek için çabalarlar.

Romantik avukatlar; kırılgandırlar, talepleri mahkeme tarafından kabul edilmeyince mahkemeye, ücretleri müvekkilleri tarafından eksik ödenince müvekkile küserler.
Profesyonel avukatlar; her sorunu dava konusu etmeye çalışırlar, hatta sorundan sorun çıkarıp yeni dava açmaya çalışırlar, uzlaşma yoluyla sorunu çözmeyi pek tercih etmezler.

Her işin uzmanı avukatlar; müvekkillerini her tür davayı kazanacaklarına ikna etmeye çalışırlar, “eskiden kazandıkları” birkaç dava örneği verirler.

Yazının Devamı

Bir şirkete hangi şartta el koyulur?

21 Kasım 2016

2000 - 2001 ekonomik krizi sonucu 22 bankaya el koyulmuştu. O zamanlar tam 22 kere “BDDK bankaya el koydu” haberi çıkınca, bankalara nasıl, ne şartlarla el konulduğunu nerdeyse herkes öğrenmişti.

15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra hemen hemen her gün, bu sefer FETÖ bağlantılı şirketlere el koyulduğu haberini okuyoruz. Okuyucularımız, kendi şirketleri için endişeleri olmasa da, bir şirkete nasıl el koyulduğunu yazmamızı istiyorlar.

Bir şirketin yönetimine el koyulması demek, aslında şirkete kayyum atanması demektir. 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 133’üncü maddesi, suçun, bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyum atanabileceğini söylemektedir.

FETÖ bağlantılı şirketlerde iddia, bu şirketlerin sermayelerinin vatandaşlardan “himmet” adı altından toplanan paralar olduğu, mali kaynaklarını FETÖ’nün faaliyetlerine harcadıkları, yöneticilerinin kişisel ihtiyaçlarının giderilmesine sarf ettikleri yönündedir.
Soruşturma ve kovuşturma sürecinde, şirkete el koyma kararını verme yetkisi ile, kimin kayyum

Yazının Devamı

Karşılıksız çek nasıl çözülecek

14 Kasım 2016

“Borç yiğidin kamçısıdır” sözünü esas almış gibi, Türk ekonomisi, vadeli bir ekonomi olarak yapılanmış. Vadeli ekonomilerde en uygun ödeme araçları kambiyo senetleri denilen çek, poliçe ve bonodur.

Avrupa ülke ekonomileri vadeli ekonomiden uzaklaştıklarından, bir çok Avrupa ülkesi hukuk fakültelerinde kıymetli evrak hukuku okutulmamaktadır.

1997 yılından beri İstanbul ticaret mahkemelerinde bilirkişilik yapmama rağmen poliçeye sadece bir kere, o da uluslararası düzenlenmiş bir poliçeye rastladım. Oysa hukuken poliçe ve bono kredi, çek ise ödeme aracı olarak düzenlenmiştir. Uygulamanın hukuki düzenlemenin tam tersi olduğu, asıl kredi aracı olarak poliçe veya bononun değil, çekin kullanıldığı Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin 2016 Eylül Bültenlerinden de açıkça görülmektedir:

Patlama var mı?

2016 yılının ilk dokuz ayında 752 bin adet senet protesto edilirken, protesto edilen senetlerin parasal tutarı 8.5 milyar TL olmuş. Elbette protesto edilmeyen, vadesinde ödenen senetlerle ilgili bir veri yok.

Aynı dönemde toplam 16.192.502 adet çek ödeme için bankalara ibraz edilmiş. İbraz edilen çek tutarı geçen yıla göre yüzde 7 artarak 523 milyar TL olmuş. Parasal tutarı 20 milyar TL

Yazının Devamı