Rekabet şiddetlenip arttıkça mal ve hizmetlerin kalitesi de yükselir. Ancak ekonomide işler kötüye gittiğinde, gelecek ümidi de kalmamışsa, ürün ve hizmet kalitesinden daha çok, günü kurtarmayı ön planda tutar. Böyle olunca mal ve hizmet kalitesi düşer. Başlar hukuki sorunlar.
Günlük dildeki “ayıp” kavramı ile hukuki “ayıp” kavramı başkadır.
Hukuken “ayıp”, bir mal veya hizmette bulunması gereken bir özelliğin bulunmaması, ya da bulunmaması gereken bir özelliğin bulunmasıdır. Otobüsle yolculuğunuzda “muavin” veya hostes kaba saba davranıyor, bozulmuş yiyecek ikramında bulunuyorsa, ayıplı bir hizmet alıyorsunuz demektir. Aldığınız otomobilin aküsü yoksa, ayıplı bir mal satın alıyorsunuz demektir.
Tacirler ve işletmeler de birbirine ayıplı mal ve hizmet sunabilirler. Ticaret hukukunda ayıpların derecesi vardır; “açık” veya “görünür ayıplar”, “inceleme sonucu tespit edilebilen ayıplar” ve satın alınan mal kullanıldıkça ortaya çıkabilen “gizli ayıplar”. Bu ayrım, haklarınızı kaybetmemeniz için çok önemlidir.
Ticari işletmenize bir mal veya hizmet satın almışsanız, görünür, “açık ayıpları” iki gün, inceleme sonucu tespit edilebilecek ayıpları sekiz gün içinde satıcınıza ihbar etmekle yükümlüsünüz. Aksi takdirde satıcıya karşı bütün haklarınızı kaybedersiniz. Gizli ayıplarda ise iki yıllık zamanaşımı süresi vardır. Malı teslim aldıktan sonra iki yıl içerisinde gizli ayıp ortaya çıkarsa, hemen satıcıya ihbar etmelisiniz.
Gördünüz gibi, tüketicinin satıcıya ayıbı bildirme süresi ile ticari işletmelerin birbirlerine ayıbı ihbar süreleri farklıdır.
Ayıbı ihbar yükümlüğünü yerine getirmemenin yaptırımı ağırdır, malı ayıplı olarak kabul etmiş sayılırsınız. Ayıbı ihbar, telefon, e-mail, faks gibi iletişim araçları ile yapılmamalı, noter aracılığıyla, telgrafla, taahhütlü mektupla, güvenilir elektronik imza ile yapmalısınız. Taahhütlü mektubu alan satıcının, “zarfın içi boştu” iddiası ile karşılaşırsanız, şaşırmayın.
En fazla sorun, yüzlerce ürünün aynı anda sipariş verilmesinde, ya da satın aldığınız ürünü doğrudan başka bir işletmeye satmanızda ortaya çıkar.
Stoklarınıza aldığınız yüzlerce ürünü nasıl kontrol edeceksiniz? Ya da, siz satın aldığınız malı hiç teslim almadan başka bir işletmeye satmışsanız, malı kontrol etme şansınız zaten hiç olmamış demektir. Bu durumda artık “garanti” kapsamına giren haklarınızdan yararlanabilirsiniz, Türk Borçlar Kanunu’nda yazan haklarınızı kullanamazsınız. Sizlere önerim, satın aldığınız ürünler arasından sondaj usulü ile seçeceğiniz yeteri sayıdakini kontrol etmeniz.
Mal veya hizmet ayıplıysa şu haklardan birisini seçebilirsiniz; malı iade edip sözleşmeden dönebilir, satış bedelinden indirim isteyebilir, ücretsiz onarılmasını isteyebilir ya da ayıpsız olanı ile değiştirilmesini isteyebilirsiniz.
Aldığınız yüzlerce üründen sadece bazısı ayıplı çıkarsa, sözleşmeden dönme hakkınızı hepsi için değil, sadece ayıplı olanları için kullanabilirsiniz.
TİCARET MAHKEMELERİNDEN HABERLER
Banka kara listesi davası
2013 yılında kurulan Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi, üyesi olan bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, varlık yönetim şirketleri, finansman şirketleri, bazı sigorta şirketlerinden aldıkları bilgileri, üyeleri ve üyesi olmayan gerçek veya tüzel kişilerle rızaları olması koşuluyla- paylaşırlar. TBB Risk Merkezi’nin kendisine gelen bilgilerle ilgili sistematiğine, halk arasında “kara liste” denilmektedir. “Kara liste”ye bakarak, iş yapacağınız kişinin finans sektörüne olan borçlarını ödemede temerrüde düşüp düşmediğini, finans kuruluşlarıyla davalık olup olmadığını öğrenebilirsiniz.
Bildiğim “Kara liste” davalarıdan birisi, müşterinin dava sonucu kredi borcu ve faizinin tamamını ödemesine rağmen, bankaya avukatının vekalet ücretini ödememesi nedeniyle kara listede tutulmasıyla ilgili davadır.
Bir başkasının kredi borcuna kefil olanların da “kara listeye” alınmaları bence hukuka aykırıdır, dava açabilirsiniz. Çünkü kefil, bankadan her hangi bir hizmet almamış, sadece karşılıksız sorumluluk altına girmiştir.
Hele hele, bankanın bir taşınmazı veya motorlu taşıtı ihaleden satın alınmış ve borç ödenmemişe, “kara liste” zaten söz konusu olamaz.
Sorularınız - Cevaplarımız
Şirketimin sermaye artırmasında taahhüt ettiğim nakdi sermayenin tamamını bir defada mı ödemeliyim, yıllara yayabilir miyim?
- Hayır, arttırılan nakdi sermayenin en az yüzde yirmibeşi peşin olarak ödenmelidir. Kalanı için iki yıllık bir süreden yararlanılabilir.
Şirketimin sermaye artırması gerek, ama nakit sermayem yok. Şahsi arsamı sermaye artışına katabilir miyim? Üzerlerinde rehin, ipotek gibi sınırlı bir ayni hak tedbir ya da haciz bulunmayan taşınmazların sermaye artırımında taahhüt edilmelerinde hukuki bir sakınca yoktur. Ancak sermaye olarak konulacak taşınmazın değerini, taşınmazın sahibi değil, mahkemece atanacak bilirkişi tespit eder.
Adli tebessüm
Hakim sanığa açıklar:
- Avukatınız yoksa, mahkeme sizi savunacak bir avukat bulacak.
Sanık:
- Hakim Bey, avukat yerine beni savunacak bir şahit bulsak!
İlk söz son söz olsun
Kendi haklarını bilen, başkalarının hakkına da saygı gösterir!