“Borç yiğidin kamçısıdır” sözünü esas almış gibi, Türk ekonomisi, vadeli bir ekonomi olarak yapılanmış. Vadeli ekonomilerde en uygun ödeme araçları kambiyo senetleri denilen çek, poliçe ve bonodur.
Avrupa ülke ekonomileri vadeli ekonomiden uzaklaştıklarından, bir çok Avrupa ülkesi hukuk fakültelerinde kıymetli evrak hukuku okutulmamaktadır.
1997 yılından beri İstanbul ticaret mahkemelerinde bilirkişilik yapmama rağmen poliçeye sadece bir kere, o da uluslararası düzenlenmiş bir poliçeye rastladım. Oysa hukuken poliçe ve bono kredi, çek ise ödeme aracı olarak düzenlenmiştir. Uygulamanın hukuki düzenlemenin tam tersi olduğu, asıl kredi aracı olarak poliçe veya bononun değil, çekin kullanıldığı Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin 2016 Eylül Bültenlerinden de açıkça görülmektedir:
Patlama var mı?
2016 yılının ilk dokuz ayında 752 bin adet senet protesto edilirken, protesto edilen senetlerin parasal tutarı 8.5 milyar TL olmuş. Elbette protesto edilmeyen, vadesinde ödenen senetlerle ilgili bir veri yok.
Aynı dönemde toplam 16.192.502 adet çek ödeme için bankalara ibraz edilmiş. İbraz edilen çek tutarı geçen yıla göre yüzde 7 artarak 523 milyar TL olmuş. Parasal tutarı 20 milyar TL olan 595.383 adet çeke karşılıksız işlemi yapılmış. Karşılıksız işlemi yapılan 3 milyar TL tutarındaki 111 bin adet çek daha sonra ödenmiş. Karşılıksız çeke hapis cezası getirilmiş olsaydı, 111 bin adet, hapis korkusuyla ikiye katlanır mıydı? Hiç sanmıyorum.
Karşılıksız işlemi yapılan çeklerin bankalara ibraz edilen çeklere oranı tutar olarak geçen yılın aynı dönemine göre 0.1 puanlık azalışla yüzde 3.9 olurken, adet olarak 0.4 puanlık artış ile yüzde 3.7 olmuş.
Bu istatistikler göstermekte ki, Türk ekonomisinde asıl kredi aracı poliçe ve bono değil, ‘çek’tir.
Karşılıksız çeke hapis cezasının tam uygulandığı 2011 yılında toplam 20.487.933 adet çek ibraz edilmiş, bunlardan 581.013 adedi karşılıksız çıkmış, oranı ise nerdeyse yüzde 2.9 olmuştur.
Hapis cezasının olmadığı 2016 yılı ilk dokuz aylık döneminde ise adet olarak bu oran yüzde 3.9 olmuş. Hapis cezasının kaldırılmasının karşılıksız çeklerde patlamaya neden olduğu iddiasının istatistiksel olarak doğru olmadığı anlaşılıyor.
Kaldı ki, karşılıksız çeke hapis cezasının öngörülmesi zaten hem tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 4. Ek Protokolü’nün 1. Maddesi’ne, hem de “hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz” diyen Anayasa’nın 38. maddesine göre mümkün değildir.
Hapis neyi çözer?
Uluslararası hukukta dahi çek bir ödeme aracı olarak düzenlenmiş iken, bizde çek’in kredi aracı olarak kullanımının yaygınlaşmasının en önemli sebebi hapis cezasının öngörülmesiydi.
3.2.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6273 sayılı kanun ile karşılıksız çeke hapis cezası kaldırıldı. Artık 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5’inci maddesine göre, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunmaktadır.
Aynı maddenin 15 Temmuz 2016 darbe günü yürürlüğe giren son fıkrasının yeni haline göre, işte bu adli para cezasının ödenmemesi halinde, adli para cezasının kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilmeksizin doğrudan hapis cezasına çevrilir. Bu da çeki karşılıksız çıkan tacire, çekini ödemek için çalışmasına olanak vermektedir. Bu olanağı iyi kullanıp kullanmamak artık kendi elindedir.
Bir tacirin dolandırıcılık kastı olmadan, bazen kendisi de vadeli sattığından, bazen de borcunu parasının ileri bir tarihte olacağını hesap ederek vadeli çek keşide ettiğinden, beklediği parayı umduğu tarihte bulamamışsa, çeki karşılıksız çıktı diye hapse atılması, eylem ile yaptırımı arasında fersah fersah bir uçurum yaratacaktır. Karşılıksız çek, dolandırıcılık saiki ile keşide edilmişse zaten suç teşkil ettiğinden hapis cezası verilebilir.
Hem çeki karşılıksız çıkan iyi niyetli taciri hapse attırarak ticari faaliyetinin engellenmesi çek bedelinin tahsilini daha da zorlaşacaktır, tacir çalışmaya devam etsin ki, karşılıksız çekini ödeyecek para kazanma yollarını arasın.
Çeki karşılıksız çıkan hamil neler yapabilir?
Karşılıksız çeklerde herkese çek hesabı açan bankaların hiç mi kusuru yok? Çek Kanunu’nun 3’üncü maddesi karşılıksız çıkan her bir çek yaprağı için bankayı sorumlu tutmaktadır. TCMB Tebliği’ne göre bu tutar 2016 yılı için 1.290 TL’dir. Ancak bankalar çek hesabı açar açmaz müşterilerinden bu tutarı teminat olarak almakta ve hesapta bloke etmektedirler. Sonuçta banka bu sorumluluğunu çek hesabı sahibine yüklemektedir.
Zaman zaman sahte kimliklerle kurulan şirketlere, faaliyeti sona ermiş şirketlere çek hesabı açıldığı olaylara da rastlanır. Böyle durumlarda bankanın Çek Kanunu’nun 2’nci maddesindeki araştırma yükümlülüğünü ihlal ettiği tespit edilirse, Yargıtay karşılıksız çıkan bedelin somut olayın özelliğine göre çeki hamilin de araştırma yükümlülüğü olduğunu göz önünde bulundurup, farklı oranlarda bankanın ödemesini onamaktadır.
Bankaya ibraz ettiğiniz çekiniz karşılıksız çıkarsa, çekin arkasına mutlaka karşılıksızlık sebebini yazdırın ve bankanın sorumlu olduğu tutarı isteyin. Yargıtay bu tutarın sonradan talep edilmesine sıcak bakmıyor.
Hemen ümitsizliğe kapılmayın
Hukuk sistemimizde aslında mağduriyetleri giderici bir çok düzenleme bulunuyor. Ancak bunlar çok incelenmiyor veya uygulaması zahmetli diye gözden kaçırılıyor.
Örneğin şirketlerden aldığınız çek karşılıksız çıkmışsa, hemen ümitsizliğe kapılmayın. Çek Kanunu’nun 4’üncü maddesi, bazı koşullarda şirketin ortakları ve yöneticileri adına açılmış olan çek hesaplarını tüzel kişi adına açılmış çek hesabı olarak kabul etmektedir. Bir şirketten aldığınız çek karşılıksız çıkmışsa, hemen o şirketin yöneticileri ve ortakları adına hangi bankada olursa olsun, çek hesabı açtırılıp açtırılmadığını araştırın ve karşılıksız çeki oradan tahsil etmeyi deneyin.
Karşılıksız çekle mücadelede asıl çözüm, borçlunun ödeme ahlakı ile ilgilidir.
Bu düzelmedikçe, hukuki düzenlemeler tam etkili olmazlar. Buna örnek, Çek Kanunu md 5’teki, hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilenlerin, yasaklılıkları süresince sermaye şirketlerinin yönetim organlarında görev alamayacaklarına ilişkin hukuk kuralıdır.
2 tarafın hikâyesi önemli
Bu kuralın etkili bir uygulaması için mahkemelerin çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararlarını ticaret sicillerine bildirmeleri daha uygun olur.
Karşılıksız çekten dolayı mağduriyetleri en aza indirmek için, alacak sigortası sisteminden, keşide edilen çeklerin tutarlarının derhal bankaya bildirilmesi, çek tutarının belirli bir oranının bloke edilmesi, karşılıksız çek keşide eden tacirlerin ticaret sicillerine de bildirilmesi gibi yöntemlerden yararlanılması düşünülebilir. En doğru çözüm, sadece çek alacaklılarının değil, karşılıksız çek keşide edenlerin hikâyeleri de dinlenerek bulunabilir.
İlk söz son söz olsun: Hukuk ahlaka değil, ahlak hukuka yön verir!