Damar deyince aklımıza ya atardamarlar ya da toplardamarlar gelir. Oysa bir de lenf damarları vardır. Dokularımızı atıklardan arındıran, bağışıklığı sağlayan lenf sistemindeki dolaşım, bu damarlar aracılığıyla gerçekleşir...
Cenk son günlerde kendini halsiz hissediyor, zaman zaman ateşi çıkıyor, geceleri terliyordu. “Üniversitenin yurdunda sınavlara hazırlanırken uykusuz kalıp zayıf düştüm, üşüttüm herhalde” diyerek eczaneden antibiyotik aldı. Ama şikâyetleri geçmediği gibi kuru bir öksürük ortaya çıktı. Telefonda rahatsızlığından söz edince annesi, hemen doktora gitmesini tembih etti.
Doktor, Cenk’i dinleyip ayrıntılı bir muayene yaptı. Boynunda sağ köprücük kemiğinin üstünde ceviz büyüklüğünde bir yumru olduğunu saptadı. Bunun büyümüş bir lenf düğümü olduğunu söyledi. Mikroplu hastalıklarda lenf düğümlerinin şişmesinin sık rastlanan bir durum olduğunu, ama başka hastalıklarda da görülebileceğini belirtti.
“Her ateş yükselmesini antibiyotikle tedavi etmek gerekmez, kendi kendine ilaç almak doğru değil” diyerek genç adamı nazikçe haşladı. “ Üstelik senin dalağın da büyümüş, bu nedenle genel olarak lenf sistemini ilgilendiren bir hastalık olmasın diye incelememiz gerekiyor” dedi. Cenk, şaşkınlık içinde “Lenf sistemi ne demek?” diye sordu.
Lenf sistemi
Kan dolaşımıyla ilişkili ama ondan bağımsız olan, lenf sıvısı, damarları ve düğümlerini, dalak ve bademcik gibi organları içeren, bağışıklık sistemimizin önemli bir parçasıdır lenf sistemi.
Damar deyince aklımıza, kalbin pompaladığı oksijenden zengin kanı vücudun dört bir yanına götüren atardamarlar ve hücreler oksijenini aldıktan sonra kanı kalbe geri döndüren toplardamarlar gelir. Oysa bir de lenf damarları vardır.
Alışveriş kılcal damarlarda
Kılcal atar damarların duvarları çok incedir. Kalpten getirdikleri kanın içindeki birçok madde ve bir miktar sıvı duvarın dışına sızar. Damarların hemen dışındaki hücrelerarası sıvıya katılır. Bu sıvıdan hücrenin içine taşınmaları kolaydır. Kılcal toplardamarların duvarları da çok incedir. Hücrelerden başka yere taşınması için veya çöp olarak atılan maddeler ve hücrelerin arasına sızan sıvının büyük bölümü bu damarlara geçer.
Kalbin damarlara pompaladığı kanın içinde oksijenin yanı sıra hücrelerin beslenmesi ve işlevleri için gerekli olan maddeler vardır. Bu kanı taşıyan atardamarlar bir ağacın ana gövdesinden ayrılan ve giderek küçülerek vücudumuzun her yanındaki hücrelere kadar giden incecik dallar oluşturur. En uçta, gözle görülemeyecek kadar küçük olanlara kılcal damarlar denir.
Temizliği sağlar
Kılcal atardamarların içindeki sıvının bir kısmı ve hücrelere gereken maddeler duvardan sızarak etraftaki sıvıya karışır. Hücreler de başka yere göndermek veya atmak istedikleri maddeleri hücre arası sıvısına bırakır. Kılcal toplardamarlar da bu maddeleri ve sıvının bir kısmını alıp götürür. Atılacak maddelerin kimi karaciğer, kimi akciğer, kimi de böbrekler aracılığıyla dışarı atılır. Bu durum Venedik’te posta hizmetleri ve çöp toplanmasının şehrin her evine ulaşan kanallar aracılığıyla yapılmasına benzer.
Ne var ki, iş bununla bitmez. Çünkü hücreler arasına sızan sıvının bir kısmı ve bazı atıklar geride kalmıştır. İşte lenf damarları tam burada devreye girer ve temizliğin tamamlanmasını sağlar.
Lenf damarları
Atar ve toplar damarların yanı sıra bir de lenf damarları vardır. Hücrelerin arasında uçları açık borular gibi bekleyen bu kılcal damarlar, arta kalan ne varsa toplayıp daha sonra dolaşıma ulaştırır.
Lenf damarları, hücrelerin arasında uçları açık borular gibi, arta kalan ne varsa toplayıp dolaşıma ulaştırmak için bekler. Kılcal atar damarlardan sızmış ama toplar damarlarca geri alınmamış sıvıyı ve artıkları kalbe yakın bir bölgede büyük toplardamarlara boca eder.
Lenf damarlarında akan sıvının rengi beyaza yakındır. Bu nedenle tıbbi adı lenf olan bu sıvıya akkan denir. Kıvamı sudan biraz koyu olan akkanı taşıyan damarlar, yolları boyunca rastladıkları lenf düğümü denilen küçük yumrulara uğrar. Birer arıtma istasyonu olan lenf düğümlerine ulaşan lenf, burada filtreden geçirilip bazı artıklar ayırılır.
Arıtma istasyonları
Boyunda, koltuk altlarında, kasıklarda, göğsün ve karnın içinde üzüm salkımları gibi lenf düğümleri vardır. Buraya gelen lenf sıvısı, içindeki bazı maddelerden arıtıldıktan sonra yoluna devam eder. Bu düğümler mikroplarla yapılan savaşlarda görev alır.
Vücudumuzun dörtbir yanında birbirleriyle bağıntılı lenf organları vardır. Lenf damarları ve düğümleri aracılığıyla birbirine bağlı olan bu sistemde kemik iliği, dalak, timus ve sindirim sisteminin bazı bölümleri görev yapar.
Lenf düğümünde filtreden geçirilen lenfden arta kalanlar arasında hücrelerin eskimiş parçaları, ölmüş hücreler, mikroplar ve diğer başka maddeler bulunur. Bu artıkları özel hücrelerce parçalanıp, yutularak temizlenir.
Lenf sisteminin düğümler dışında arıtma yapan başka bir organı da dalaktır. Büyük bir lenf düğümü gibi olan dalağın bir başka görevi de kan hücrelerinin konaklama yeri olmasıdır. Vücutta başta bademcikler olmak üzere bağırsaklarda ve başka bazı organlarda da lenf sisteminin parçaları vardır.
Arıtmanın yanı sıra lenf sisteminin en önemli görevi vücudun düşmanlara karşı savunmasını yapmak, barış günlerinde de savunma hazırlığı içinde olmaktır. Dalak, bu açıdan büyük sorumluluk taşır. Lenf düğümlerinde ve dalakta bulunan bazı kan hücreleri mikroplara karşı savaşmaya hazır bekler.
Bağışıklık uzmanları
Vücuda giren yabancı bir madde veya bir mikrop savunma sisteminde hemen alarm verilmesine yol açar. Düşman maddenin niteliğine göre, onu etkisiz kılacak, öldürecek savunucular varsa hemen öne sürülür. Aynı zamanda düşmana özel silahlar üretilmeye başlanır. Tıbbi adı lökösit olan akyuvarların oluşturduğu bu savunma gücü aynen bir ordudaki askerler gibi farklı işler için eğitilmişlerdir. Kimisi piyade gibi savaşır kimisi topçu gibi. Bazıları levazım askeri gibi destekleyici görev yapar, bazıları da komanda gibi düşmanla birebir savaşır.
Yıllar sonra da tanınır
Savunma hücreleri lenf sisteminin birçok organında bekler. Kimileri bizzat düşmana saldırıp öldürürler, kimileri yardımcı olur. Bazıları vardır ki düşmana gidip yapışan ve sonunda tahrip eden özel maddeler üretirler.
Bazı savunma elemanlarının hafızaları çok güçlüdür, bir kere düşmanı gördüler mi unutmazlar.
Örneğin çocukluğunda su çiçeği geçirmiş olan birisinin vücuduna yıllar sonra aynı virüs girip hastalığa neden olursa, çocukluk çağında savunma yapmış olan hücreler ve o virüs için üretilmiş olan özel silahlar tekrar faal hale getirilir. Bu durumda virüsün hayat şansı yoktur. İşte buna bağışıklık denir. Aşılar da bu sistemi taklit ederek hastalıklara karşı bağışıklık kazandırmak için üretilir.
Lenf düğümü şişmiş!
Mikroplu bir hastalık geçirdiğimizde lenf sistemi fazla mesai yaptığı için lenf düğümleri geçici olarak büyür. Özellikle hastalığın olduğu bölgenin yakınındaki düğümler şişer. Çünkü, savaşa yakın bir karakola çok sayıda asker sevk edildiği gibi hastalık bölgesine yakın lenf düğümlerinde çok sayıda savunma hücresi toplanmıştır.
Kanser hücreleri de bulundukları yerden başka yere sıçramak için sıkça lenf dolaşımını kullanır.
Bu nedenle doktorlar kanser tedavisini planlarken yakındaki lenf düğümlerinde büyüme var mı diye muayene ederler, bazen meme kanseri ameliyatlarında olduğu gibi koltuk altındaki lenf düğümlerini alıp mikroskop altında incelerler. Bazı kanserlerde, karın ve göğüsün içindeki lenf düğümlerinde kanser sıçraması var mı sorusuna cevap verebilmek için özel görüntüleme yöntemleri kullanırlar.
Lenf kanseri
Cenk’in doktoru tüm testler tamamlandıktan sonra sorunun mikrobik bir hastalığa bağlı olmadığını, hastalığın bir çeşit lenf kanseri olduğu sonucuna vardı. Tıbbi adı Hodgkin lenfoması olan bu hastalık, göğüs içindeki ve boyundaki lenf düğümlerini ve dalakta kendine yer edinmiş ateş, terleme ve halsizliğe yol açmıştı. Doktoru Cenk’e hem ilaçlarla hem de ışınlamayla yapılacak tedaviyle sağlığına kavuşacağını ve sonrasında okuluna dönebileceğini söyledi.