Üç hafta önce yanlış teşhis konusuna değinmiş, teşhis hatalarının önlenmesinde sağlık sektörüne düşen görevlerden söz etmiştim. Bu hafta sıra hastaların yapabileceklerinde...
Yanlış teşhisi önlemek için sağlık sektöründeki tüm ilgililere görev düşüyor. Hastaların da yapabilecekleri var. Sorunlarına sahip çıkıp, doktorlarına yardımcı olabilmeleri mümkün.Derdini anlatmayan derman bulamaz
Yıllar önce çalıştığım hastanede muayeneye gelen bir hastaya ne sıkıntınız var diye sorduğumda, “Ben söylersem olur mu, doktor sensin, sen bileceksin” diye cevap verince çok şaşırmıştım. İlk defa bir hastadan böyle bir cevap alıyordum. Gerçi yıllar içinde, derdini söylemeye çalışsa da, şikayetlerini doğru dürüst anlatamayan birçok hastayla karşılaştım.
Hasta doktora gitmeden önce şikayetlerini nasıl anlatacağını düşünüp, gerekirse kısa notlar alıp hazırlanırsa, doğru teşhise ulaşması daha kolay olacaktır. Diyelim ki karnınızdaki ağrı sizi en çok rahatsız eden şikayetiniz. Ağrı karnın neresinde, ortasında mı sağ alt tarafta mı? Ağrı sürekli mi, yoksa zaman zaman mı geliyor? Ağrıyı başlatan veya şiddetlendiren bir etken var mı? Örneğin yemek yemek, ya da aç kalmak ağrıyı etkiliyor
Nobel ödülü Aziz Sancar adını tüm Türkiye’ye duyurdu. Bu adın arkasında parlak zekânın ve çalışkanlığın yanı sıra müthiş bir irade ve geniş bir vizyon var. Sancar’ın yaşamı alınacak derslerle dolu
Aziz Sancar’ın tıp, genetik, biyokimya ve fizyoloji bilimlerine büyük katkıları Nobel ile ödüllendirildi. Ondan öğrenebileceklerimiz bu alanlarla sınırlı değil. Yaşam öyküsü bize bunların ötesinde de ışık tutan ayrıntılarla dolu. Bu seçkin bilim adamının kariyerini incelediğimizde, bilim insanı nedir, nasıl yetişir, bilim nasıl ilerler, bilimsel araştırmanın amacı nedir gibi birçok soruya cevap buluyoruz. Çok sevdiği anavatanına bu yönüyle yaptığı katkı, neredeyse ona Nobel ödülü kazandıran bilimsel çalışmaları kadar önemli.
Sancar, 1963’de üniversite giriş sınavında aldığı yüksek puanla istediği iki alandan birini seçer, kimya yerine tıp okumaya karar verir. İstanbul Tıp Fakültesi’ne kaydolur. İkinci sınıfta kimyaya olan ilgisi, bilmsel merakı ve biyokimya hocasının olumlu etkisiyle bu alanda araştırma yapma kararı verir. 4 yıl sonra fakülteden birincilikle mezun olduktan sonra 2 yıl doğduğu yörede pratisyen hekim olarak çalışsa da, temel bilim araştırmacısı olma kararlılığı
Nobel ödüllerinin açıklandığı hafta Türkiye, Aziz Sancar’ın kimya alanında ödüllendirildiği haberiyle sevince ve gurura boğuldu. İlk açıklanan ödül ise tıp alanında verilendi. Milyonları etkileyen parazit hastalıklarına çare bulan 3 bilim insanı ödüllendirildi
Her yıl Nobel ödüllerinin açıklanacağı haftayı heyacanla bekler, bu ödüle layık görülen seçkin bilim insanlarının insanlığa yaptıkları hizmetleri hayranlıkla okurum. 2015 yılının Nobel haftası, Türkiye’deki milyonlarca insanda olduğu gibi bende de, daha önceki yılların hepsini gölgede bırakacak bir heyacan, coşku ve hayranlığa yol açtı, gönlümü sevinçle doldurdu. Kimya dalında Aziz Sancar’ın Nobel ile ödüllendirilmesi, insanlığa yaptığı hizmetin en üst düzeyde takdir edilmesinin yanı sıra hepimize, özellikle Türkiye’deki gençlere eşi bulunmaz bir ümit kaynağı oldu.
Gelecek haftaki yazımda Profesör Sancar’ın ve meslekdaşlarının buluşlarına değineceğim. Bugünkü konum, Tıp ve Fizyoloji Nobel ödülü verilen, hayatını parazitlerle mücadeleye adamış 3 bilim insanın buluşları.
Bulaşıcı hastalıklar deyince çoğumuzun aklına mikroplar ve virüsler gelir. Halbuki bir de parazitlerin yol açtığı hastalıklar vardır. Kimisi gözle
ABD’deki Tıp Enstitüsü yeni yayımladığı raporunda sağlık hizmetlerinin kalitesine ve hasta güvenliğini tehdit eden yanlış teşhis sorununa dikkat çekiyor. Her yıl on binlerce kişinin bu sorunla karşılaştığı belirtilen raporda durumun iyileştirilmesi için çağrı yapılıyor
İngilizce adı ‘Institute of Medicine’ olan ABD’deki Ulusal Tıp Enistüsü, 1999 yılında önemli bir rapor yayımladı. Kısaca “Beşerdir şaşar” diyebileceğimiz, “İnsandır, Hata Yapar: Daha Güvenli Bir Sağlık Sistemi İnşası” başlıklı ayrıntılı belgede tıbbi hatalara ve bunların yol açtığı ölüm ve maluliyetlere dikkat çekiliyordu. ABD’de tıbbi hataların çok yaygın olduğu, her yıl yüz bine yakın insanın bu nedenle yaşamını yitirdiği bildirilen rapor, başta hekimlere, sağlık çalışanlarına ve hastanelere olmak üzere, devlet kurumlarına, üniversitelere ve tüm ilgililere bir çağrı niteliğindeydi.
Bu rapor sadece ABD’de değil tüm dünyada büyük yankı yaptı. Sağlık sektörü, ABD Bilimler Akademisinin bir parçası olan, kısaca IOM denilen bu saygın kurumun çağrısına cevap vermek için harakete geçti. Son 15 yılda epeyce yol alındı. Hastanede yatan hastalarda sıkça görülen, bacaktaki toplar damarların tıkanması, antibiyotik alanlarda
Dünya Kalp Günü’nde birçok ülkede halk toplantıları düzenlenecek, sağlıklı bir kalp için ne yapmalı teması işlenecek. Ben de bu hafta, sağlığımız için hayat tarzının önemini kanıtlayan yeni araştırmalardan bir kaç örnek vererek bu çabaya katılacağım
Yaşam tarzı deyince yeme içmeden, hareketlilik düzeyine, uyku düzeninden günlük stresin yoğunluğuna kadar birçok etken akla gelir. Sağlığımız için bunların hepsinden önemlisi sigara içip içmediğimizdir. Bu yıl başında yayınlanan bir araştırma bu gerçeği olanca çıplaklığıyla ortaya koyuyor. 200 bin Avustralyalının 6 yıl izlendiği bu çalışma, günde 10 sigara içenlerde kanser, kalp krizi ve akciğer hastalığından ölüm riskinin ikiye, 20 tane içenlerde dörde beşe katlandığını gösterdi. Daha çok içenlerin maruz kaldıkları tehlikenin boyutunu siz hesap edin.
1- 15 dakika yürü ömrün uzasın
Kısa süreli bile olsa, düzenli spor ömrü uzatıyor. 120 bin kişi üstünde yapılan bir araştırma, hiç spor yapmayan bir kişinin ölüm riskine 100 dersek, düzenli olarak günde 15 dakika yürüyüş yapan birinde riskin 80’e indiğini gösterdi. Sporun süresi ve yoğunluğu arttıkça uzun ve sağlıklı yaşama şansı da artıyor.
Fransız spor tıbbı uzmanları
Ben 70’li yıllarda İstanbul Tıp Fakültesi’nde öğrenciyken de yüksek tansiyon tedavisinde hedeflenmesi gereken kan basıncı ne olmalı tartışmaları yapılırdı. O zamanlar yaş ilerledikçe kan basıncının bir miktar yükselmesinin normal olduğu düşünülürdü. İleri yaşlardaki kişilerde, tıp dilinde “sistolik” denilen büyük tansiyonun yükselmesinin, ‘diyastolik’ denilen yani küçük tansiyonun yükselmesi kadar önemli olmadığı, çok yüksek değilse tedavi edilmesinin gerekmediği fikri hakimdi. O zamandan bu yana yüksek tansiyon hakkında çok şey öğrendik, yeni ve daha etkin olan ilaçlar bulundu ama tartışma bitmedi. Yıllar içinde tansiyon tedavisi için hedef alınması gereken değerler bir indi bir çıktı denilse yeridir. Bu inişli çıkışlı gidiş insanların aklını karıştırdı; “Doktorların bir dediği bir dediğini tutmuyor, normalin ne olduğunu bile bilmiyorlar” diyenler oldu. Büyük bir yüksek tansiyon araştırmasını yürüten bilim insanlarınca bu hafta yapılan açıklama, bu tartışmayı daha da alevlendirecek.
İngilizce adının kısaltılmış hali olan NIH harfleriyle bilinen Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Sağlık Enüstüleri’nden yapılan açıklama tansiyon tedavisinde hedefin bugünkünden aşağıya çekileceği
2015 Avrupa Kardiyoloji Kongre’sinde kalp hastalarını ilgilendirecek binlerce konu tartışıldı. Bu hafta bu tartışmaların ilginç olanlarından bir kaçını özetleyeceğim...
Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin yıllık bilimsel toplantısı bu hafta Londra’da yapıldı. 144 ülkeden 32 bin kişinin katıldığı kongreye Türkiye’den yüksek bir katılım vardı. Başarılı sunumlar yapan kardiyologlarımız, yurda çeşitli alanlarda kazandıkları ödüllerle döndüler
Avrupa Kardiyoloji Kongresine, kardiyologların yanı sıra, kalp damar cerrahları, hemşireler, teknisyenler, temel bilim araştırmacıları, diğer ilgililer, ilaç, tıbbi cihaz ve sağlık endüstrisi mensupları katıldı. Türkiye, 493 katılımcıyla 144 ülke arasında 14’üncü sırada yer aldı.
Son 10 yılda internetin sağladığı olanaklarla oluşan yeni bilgi alışverişi platformları kongrelere ciddi bir rakip oluşturdu. Bazı toplantılar yapılmaz oldu, birçoğunda katılımcı sayısı azaldı. Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin yıllık toplantısı ise bu gidişin tersine bir gelişme gösterdi, giderek büyüdü. Bu yıl dünyanın en geniş katılımlı kalp hastalıkları kongresi ünvanını aldı. Bunun bir çok nedeni var.
Bilgi alışverişi için kullanılan yöntemlerin çeşitliliği, daha önceki yıllardan alınan dersler ışığında her yıl yapılan iyileştirmeler Avrupa Kardiyoloji Kongresi’ne ilginin canlı kalmasını sağlıyor. Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin şemsiyesi