Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

2015 Avrupa Kardiyoloji Kongre’sinde kalp hastalarını ilgilendirecek binlerce konu tartışıldı. Bu hafta bu tartışmaların ilginç olanlarından bir kaçını özetleyeceğim...

Krize hızlı teşhis: Acil servise gelen bir hastada kalp krizi şüphesi varsa, doğru teşhisin en kısa zamanda konulmasının bir çok yarar vardır. Ölen kalp hücrelerinden açığa çıkan, kısaca Tn denilen troponin moleküllerinin düzeyinin yükselmesi hastanın kalp krizi geçirmekte olduğunu gösterir. Bugün kullanılmakta olan Tn testleriyle doğru teşhis koyabilmek için en az 3-4 saat arayla 2 test yapmak gerekir. Kongredeki bir bildiride yeni ve yüksek hassasiyetli testerle çok hafif Tn yükselmelerinin sapatandığı, böylece 1 saat içinde teşhis konulabildiği bildirildi. Hızlı teşhis, tedaviye bir an önce başlamaya imkan tanıyacağı için çok değerli. Diğer bir önemli nokta da, kalp krizi geçirmediği anlaşılan hastanın ucuz ve etkin bir yöntemle kısa sürede değerlendiriliyor olması.
Aritminin çaresi zayıflma: Birçok kalp ve kalp dışı hastalıkta kalbin atış düzeni bozulur. Tıp dilinde aritmi denilen bu ahenk bozukluklarının en sık rastlanılanlarından biri atriyal fibrilasyon denilen durumdur. Son yıllarda kalbin hızlı ve düzensiz attığı bu hastalıkla fazla kilolarla ilişkili olduğu anlaşıldı. Şişman olan kişilerde kilo vermenin yararlı olduğu görüldü. Londra’da yapılan Kongre’de sadece zayıflamanın değil haraketliliği arttırıp az da olsa forma girmenin de atriyal fibrilasyondan kurtulmaya katkıda bulunduğu bildirildi. Her geçen gün hayat tarzımızın sağlığımızı derinden etkilediğini ortaya koyan bilimsel çalışmalar açıklanıyor. Atriyal fibrilasyonla fazla kilolar ve hareketsiz yaşam arasındaki ilişki bu etkileşimin yeni bir kanıtı.
Eski ilaç yeni dost: Bazı tansiyon hastalarında, 3 farklı ilaç almalarına rağmen kan basıncı gerektiği gibi kontrol altında tutulamaz. Bu duruma dirençli hipertansiyon denir. Son yıllarda bu derde çare bulabilmek için böbrek atar damarlarındaki sinirleri yakmak dahil bir çok yöntem denendiyse de kesin bir çözüm bulunamadı. Kongre’de açıklanan bir araştırmada dirençli yüksek tansiyonu olan hastalara ümit veren sonuçlar bildirildi. Eski ve ucuz bir ilacın dördüncü ilaç olarak eklenmesiyle dirençli yüksek tansiyonun etkin biçimde tedavi edilebildiği ortaya çıktı. Üstelik sprinalakton denilen eski ilacın yan etkilerinin diğer ilaçardan daha fazla olmadığı anlaşıldı. Hem ucuz, hem etkin hem de güvenli bir ilaç…
Öğlen şekerlemesi: Yüksek tansiyonun önlenmesinde ve kontrol altına alınmasında ilaç tedavisine başlamadan önce ilaçsız yöntemler denenmelidir. Bunların başında etkisi kanıtlanmış diyetler ve düzenli spor gelir. Yeni bir araştırma, günlük yaşamımızda yapabileceğimiz başka bir değişiklik daha olduğunu gösterdi. Yaklaşık 400 yüksek tansiyon hastası üzerinde yapılan bir çalışmada öğle saatlerinde 1 saat uyumanın tansiyon düşürücü etkisi olduğunu gösterildi. Daha kısa süreli şekerlemelerin bile akıl ve beden sağlığımıza yararlı olduğunu, günlük stresimizi azalttığını, günün ikinci yarısında daha enerjik olmamızı sağladığını biliyoruz. Yeni araştırmayla öğlen uykusunun tansiyon tedavisinde de işe yaradığını öğrendik.
Türkiye’den diyabet haberleri: Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi kardiyologlarından Prof. Elif Sade diyabetiklerde tıbbi görüntüleme konulu konuşmasında rakamlar vererek Türkiye’de diyabet sıklığında görülen korkutucu artışı anlattı. Her diyabet hastasının kalp damar hastalıkları için risk değerlendirmesinden geçirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Bu amaca ulaşmak için her zaman zahmetli ve pahalı görüntüleme testlerine gerek olmadığını hatırlattı. Buna karşılık kalp krizi veya inme geçirme riski çok yüksek olan kişilerde gelişmiş görüntüleme testlerinin çok yararlı olduğunu vurguladı. Her diyabetliye “check-up” için gereksiz testler yapılmasın derken sorunun hafife alınmamasını gerektiğinin altını çizdi. Tüm Türkiye’de diyabet hastalığı ile ilgili bilinci artırmak, sağlıklı yaşam tarzı değişikliklerinin benimsenmesini vurgulamak, erken tanı ile diyabete ve komplikasyonlarına engel olmak ve diyabetikleri kanıta dayalı bir anlayışla tedavi etmek için başlatılan “Diyabet 2020 projesinde” 20 yıl içinde diyabetle ilgili kalp damar hastalıklarında dörtte bir oranında bir azalma hedeflendiğini açıkladı.
Yeni stentler: Bir çok sempozyumda ve panelde 2 önemli stent konusu tartışıldı. Birincisi daralan kalp damarlarına ilaç salınımlı stent takılan insanların uzun dönemdeki sağlık durumlarıyla ilgili araştırmalardı.İkinci kuşak denilen yeni geliştirilmiş ilaç salınımlı stentlerin ilk piyasaya çıkanlara göre daha iyi sonuç verdiği ve daha güvenli olduğu dile getirildi. İkinci ilgi çeken konu da, takıldıktan aylar sonra eriyip kaybolan stentlerin yaygın olarak kullanılan ilaç salınımlı stentlere eşdeğer olduğunu düşündüren çalışmalardı. Bu konuda henüz karar vermeye yetecek veri yok. Dar damarı açıp görevini tamamladıktan sonra eriyip kaybolan stentleri yaygın olarak kullanıp kullanmayacağımıza devam etmekte olan araştırmalar sonuçlanınca karar vereceğiz.
Evde bakım yararlı: Türkiye’de ve dünyada sağlık harcamaları giderek artıyor. Zengin ülkelerin bile belini büken masrafların aslan payını hastaneye yatan insanlar için harcanan paralar oluşturuyor. En sık hastaneye yatan insanlar kalp yetersizliği çeken hastalardır. Toplantıda açıklanan bir araştırmada kalp yetersizliği hastasına, özellikle yaşlı ve başka sağlık sorunları da olan bir kişiye evde sağlık hizmeti vermenin yararlı olduğu gösterildi. Uzman doktorlar ve hemşirelerden oluşan bir ekibin denetiminde bir hemşirenin belli aralıklarla yaptığı kontrollerin ve tedavi düzenlemelerinin ömrü uzattığı, hastaneye yatış sıklığını azalttığı, yatanların da hastanede daha kısa kalmasını sağladığı saptandı.
Yeni görüntüleme yöntemleri: Tıbbi görüntüleme kongrenin önemli büyük başlıklarından biriydi. Kısaca eko denilen ultrason incelenmesi kalbin yapısal özelliklerinin yanı sıra çalışması hakkında da ayrıntılı bilgiler verir. Bilgisayarlı tomografi ve MR görüntüleri de başka yöntemlerle benzer bilgilere ulaşır. Avrupa Kardiyoloji toplantısında bu yöntemleri birleştiren “füzyon” teknikleri çok ilgi çekti. Kalbin ve damarların yapısını ve işleyişini 3 boyutlu görüntüleyen 2 yöntemin bir araya getirilmesinin amacı, başka türlü elde edilemeyen bilgilere ulaşılması. Örneğin, kalpteki her türlü haraketi hassas biçimde yansıtan eko ile yapısal özellikleri ayrıntılarıyla görüntüleyen bilgisayarlı tomografinin ‘füzyonu” doktorlara yep yeni bir teşhis yöntemi sunabilir.
Düşük kolesterolden korkma: Kalp damar hastalığı olan kişilerde, kötü kolesterolü (LDL) düşüren statin ilaçlarının kalp krizi ve ölümleri azalttığı biliniyor. Bu olumlu etkinin LDL düştükçe arttığını gösteren çalışmalar var. Buna karşılık, kan kolesterol düzeyleri çok düşecek olursa başka sorunlar çıkar mı sorusu da merak ediliyor. ABD’de 18 bin kişi üstünde yapılan bir araştırmada bu soruya cevap arandı. İlaç tedavisiyle LDL kolesterol düzeyi 30mg altına indirilen bin ve 30 ile 50mg arasına çekilen 5 bin kişide fazladan bir yan etki görülmedi. LDL kolesterolü 20li rakamlarda olanlarda bile, kolesterolü bu kadar düşük olmayanlara göre kas, karaciğer, beyinle ilgili yan etkilerde bir artış yoktu. Bilim insanları bu büyük araştırmadan elde edilen sonuçların kalp damar hastalarında kolesterol düşürücü tedavinin güçlü bir biçimde kullanılmasını kolaylaştıracağını bildirdiler.
KİRLİ HAVA KALBİN DÜŞMANI: Hava kirliliğinin kalbe dost olmadığı uzun süredir bilinen bir gerçek. Londra’daki toplantıda bu konuda endişeleri arttıran bir kaç araştırma yayımlandı. Bunlardan biri özellikle kaygı vericiydi. Belçika’da yapılan araştırmada, havadaki küçük parçacıkların ve nitrojen oksidin çok yüksek olmadığı durumlarda bile kalbin tehdit altında olduğu görüldü. Oldukça sıkı olan Avrupa temiz hava standartlarına uyan şehirlerden toplanan örneklerde göreceli olarak yüksek bulunan değerlerin kalp krizi riskini arttırdığı anlaşıldı. Bu ve benzeri araştırmaların Türkiye için özel önemi var. Kalp damar sağlığını korumak için dikkat etmemiz gereken alanlardan biri de başta İstanbul olmak üzere şehirlerimizin havasını gözle görülemeyecek kadar küçük ama hasta eden parçacıklardan ve zehirli gazlardan temizlemektir.