Gebelik öncesi, gebelik ve doğum sonrası bakım; süreklilik göstermeli, kolay ulaşılabilir olmalı, kişinin sağlık bakım ihtiyaçlarının çoğunu karşılamalı, hasta hekim arasında iyi bir bilgi alışverişi sergilemelidir ve ailenin ve toplumun genel durumunu kapsayacak şekilde olmalıdır.
Gebelik öncesi değerlendirmede gebe kalmayı düşünen bir kadın değerlendirilir. Bu ilk muayenede tam bir öz geçmiş, tam bir fizik muayene, risk faktörlerinin değerlendirilmesi, hastanın yaşına ve değerlendirme sonuçlarına göre seçilmiş laboratuar testleri, almakta olduğu tedaviler değerlendirilir ve bir takip programı çıkarılır. Rutin aşı takviminin düzenlenmesi, eğitim yönünden danışma verilmesi ve gerekli tavsiyeler ile muayene tamamlanır.
Gebelik takibinde önemli olan nokta, hasta bakımının kişiselleştirilmesidir. Daha önce erken doğum, kronik hastalık ve sorunlu soy geçmişi olan yüksek riskli kadınlar için muayenelerin sayısı ve sıklığı belirlenmeli ve kayıt edilmelidir. Örneğin servikal yetmezliği veya kronik hipertansiyonu olan bir kadının iki haftada bir görülmesi gerekebilir.
Düşük riskli gebelerin gebelik boyunca 6-8 kez görülmesi iyi gebelik sonucu elde etmek için yeterli olmaktadır.
Bir kadın gebeliği süresince hayatının en önemli fizyolojik ve psikolojik değişikliklerini yaşar. Bu süre zarfında doğum uzmanı, aile hekimi ve ebenin desteğini alır. Gebelik süresince klinisyenin rolü yalnızca anne ve bebeğin sağlığını takip etmek, reçete yazmak ve davranışlarını yönlendirmek değil, aynı zamanda oluşan psikolojik değişikliklerine de destek olmaktır.
Gebelik boyunca bir kadın kimliğinin yeni yönlerini keşfedecektir. Ergenlikte oluşan kadın kimliği ve annelik kavramı gelişecektir. Yeni bir role bürünen anne adayının fizyolojik süreçleri şu şekildedir:
İyi bir sosyal destek alan çoğu kadın için bunlar tatmin edici duyguları beraberinde getiren, umulan ve istenilen süreçlerdir. Diğerleri için ise bunların bir kısmı yada tamamı beklenmedik ve zor görevlerdir.
Gebelik değişimin yaşandığı, ümit ve beklentilerin olduğu bir süreçtir. Aynı zamanda duygusallığın, endişe ve kaygıların arttığı bir süreç te olabilir. Gebelik haricinde hastanın çok önemli görmediği pek çok bulgu, gebelik boyunca pek çok sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Gebeliğin tanısı, genellikle adet gecikmesi öyküsü ile birlikte gebelik testinin pozitif çıkmasıyla koyulur. Bulantı ve
Meme kanseri, kadınlarda görülen kanserler arasında ilk sırada gelmektedir. Kadınlarda görülen tüm kanserlerin %25’ ini meme kanseri oluşturur. Son yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde yeni tanı alan olgu sayısında bir artış olmuştur. Ortalama olarak her 8 kadının birinde kanser ortaya çıkma riski söz konusudur. Yapılan araştırmalara göre dünyada her 10 dk da bir kadın meme kanseri nedeniyle yaşamını yitirmekte ve her 3 dk da bir yeni bir kadına meme kanseri tanısı konmaktadır. Çalışmalara göre Türkiye’ de her yıl 30 bin kadına yeni meme kanseri tanısı konmaktadır. 2000’ li yıllarda, batı illerimizde saptanan meme kanseri sayısı 100 binde 40-50 iken doğu illerimizde bu oran 100 binde 20 civarındadır.
Meme kanseri, meme dokusunu meydana getiren herhangi bir bölgesinden köken alabilir. Hücrelerin kontrolsüz bir şekilde sürekli çoğalmalarının sonucu olarak, zamanla yakın ve uzak diğer organlara yayılarak hastayı ölüme götürür.
En yaygın görülen tipi; meme dokusundaki kanallardan kaynaklanan “duktal” tipidir. Diğer sık görülen tipi ise, süt bezlerinden köken alan “lobüler” tipidir. Daha nadir olarak medüller, tübülerve müsinöz gibi tipleri de vardır. Meme kanseri oluşumunda
Gebelik; bir kadının insan olarak olgunluğa erişip ruh ve beden dengesini sağladıktan sonra yeni bir insana hayat verip onu büyüterek yaşamı yeniden keşfetmesinin adıdır. Tek bir hücreden muhteşem bir insan oluşması basamaklarına şahit olmak insana mucizevi bir yaşama tanıklık etmenin zevkini yaşatır. Kendi değerinin, eşsizliğinin, bedeninin kutsallığının farkına varan ve bu bedende yeni bir misafiri ağırlamaya hazırlanan anne adayı öncelikle bu bedeni güzelleştirip, bakımdan geçirip en değerli konuğunu ağırlamaya hazırlanır.
Gebelik ve annelik bir kadının yaşamı boyunca tadabileceği müthiş bir deneyim ve zevktir. Pek çok kadın ruhunu ve bedenini bu mucizevi olaya hazırlamak için gebelik öncesi doktor kontrollerini yaptırır, ihtiyacı olan besin takviyeleri, vitaminler, spor ve egzersizle kendini bu yeni yaşama hazırlar.
Gebelik süreci, sigara gibi bazı zararlı alışkanlıkları olan kadınların da kendi farkındalıklarını artırarak hayata yeni bir bakış açısından bakmalarını, zarar verdikleri bedenlerine yeniden sahip çıkmalarını sağlaması açısından eşsiz bir dönemdir.
Birleşik devletlerde gebe kadınların yaklaşık %11’i sigara içmektedir. Karbonmonoksit ve nikotin, sigarada
Miyomlar ile gebe kalamama arasındaki ilişki kesinlik kazanmamıştır. Gebe kalamayan kadınların %27-40’ında birden fazla miyom olduğu bildirilmiştir. Miyomlar rahim içinde yerleştiğinde cerrahi olarak çıkarılmalarının gebe kalabilirliği artırdığı gösterilmiştir.
Miyomu olan ve gebe kalamayan kadınlarda miyomun büyüklüğü, yerleşimi ve sayısı (tek veya birden fazla olması) gibi birçok değişken gebelik oranlarını etkileyebilmektedir. Miyomların doğrudan gebe kalamamaya neden olduğu gösterilememiştir. Ancak myomların rahim kasılmasını bozarak spermin normal ileriye doğru hareketlerini bozabildiği ileri sürülmüştür.
Miyomlar hamileliğe engel oluyor mu?
Rahim içindeki miyomların gebeliğin rahme yerleşmesinde başarısızlığa yol açarak gebe kalamamaya neden olacağı konusunda fikir birliği vardır. Rahim kas tabakaları içerisine yerleşen miyomların gebe kalamama ile ilişkisi belirsizdir. Rahim duvarının dışında yer alanların ise gebelikle ilişkisi yoktur.
Miyomlar, rahim kasında herhangi bir yerde bulunabilirler ve tüplerin rahme açıldığı alanlara komşu yerlerden köken aldıklarında tüpleri tıkayabilirler veya işlevlerini etkileyebilirler. Ama bunun her iki tüpü birden etkilemesi
Diabetes mellitus (diyabet) gebeliğin en yaygın tıbbi sorunudur. Gebelerin yaklaşık binde 1-3’ünde önceden tip I diyabet yada tip II diyabet mevcuttur. Gebelik öncesi bakım ve şeker kontrolü önerilmesine karşın birçok diyabetli kadında ilk başvuru gebelik ile olmaktadır. Gebelik diyabeti ilk kez gebelik sürecinde fark edilen herhangi bir derecede glukoz intoleransı(şeker kontrol bozukluğu) olarak tanımlanır. Gebelerin % 4’ünde gebelik diyabeti görülür .
Gebelik diyabeti olan kadınlar % 50 olasılıkla ilerideki 10 yıl içinde geliştirme riski altındadır.
Gebelik sırasında diyabet (şeker hastalığı) , anne ve bebek açısından önemli riskler oluşturmaktadır. Kontrolsüz diyabet ile kendiliğinden düşük riski yüksek olup, gebelik öncesi diyabetli kadınlarda büyük doğumsal anomaliler % 6-12 oranında görülmektedir. Diyabetik ketoasidoz anne ve bebek yaşamı açısından acil bir tehdittir. Bebek ölümü riski %10 oranında görülmektedir.
Gebelik diyabeti iri bebek riskini artırmaktadır, bu da operatif doğum,omuz takılması, doğum travmaları gibi ikincil sorunlarla birliktelik gösterir. Hipoglisemi(şeker düşüklüğü), respiratuar distress sendromu(yenidoğanın solunum sıkıntısı),
Vajinal mantar enfeksiyonları genelde en yaygın olarak kadınlarda rastlanan bir tür hastalıktır. Bu nedenle kadınların %80’i bu hastalığa yaşamları süresince en az bir defa yakalanmaktadır.
Vajinal mantar enfeksiyon genel olarak kadına dışarıdan bulaşmaz. Bu hastalık kadının kendi bünyesinde normal şartta var olan mantar hücreleri farklı sebeplerden dolayı vücut direnci az olduğu zaman aktif hale geçen ve vajinit yani vajina enfeksiyonuna neden olmaktadır. Nadir olsa da vajinal mantar cinsel yolla bulaşabilmektedir. Ortak kullanım alanları ve eşyalar yani deniz, tuvaletler ve havuzdan azda olsa kişilere bulaşabilir. Kişinin antibiyotik kullanması yada strese bağlı olarak vücut direncinde olan düşüş sebebi ile bu fırsatçı hastalık oluşabilir.
Vajinal mantar enfeksiyonlarında en yaygın olan belirti vajina kaşınmasıdır. Kişinin sıcaklığı ile bu kaşıntı çoğalır ve vajinada yanmalar meydana gelir. Kişi idrar yaparken kaşınan bölgelerde yanma olur ve vajinada çok hızlı bir şekilde kızarmalar meydana gelir. Kadında ağrı yaptığı için kişi cinsel ilişkiye girmek istemez. Bu nedenle gebelik durumu oluşmayabilir. Ancak tüp bebek sayesinde kişi anne olabilmektedir.
Vajinal mantar
Gebenin kilo alımı önemli ölçüde kalori alımına bağlıdır. Diyetin sıklığı ve kalitesi annenin ve bebeğin iyilik halini de etkiler. Bir diyet bütün temel gıda gruplarını kapsayacak şekilde dengelenmelidir. Diyetin özellikleri gebenin eğilimlerine, aile yaşantısına,kültürel ve etnik kökenine göre değişir. Kadınlara gebeliğin sonlarına doğru kalori kısıtlamasına gitmemeleri anlatılmalı ve ilgili beslenme konularından bahsedilmelidir.
Beslenmedeki artmış gereksinimler,bebeğin ihtiyaçlarındaki artış kadar annenin fizyolojik ihtiyaçlarını da yansıtır. Ortalama bir kadın için, temel ihtiyaçlarına ek olarak 300 kcal/gün yiyeceklerine eklenmelidir. Enerji ihtiyacını karşılayacak diyetin günlük kalori içeriği ve alınması gerekli kilo; gebenin optimal vücut ağırlığının kg olarak 35 ile çarpılması ve sonuca 300 kcal eklenmesi ile hesaplanabilir. Gebe olmayan bir kadının günlük enerji gereksinimi 2,200 kcal iken gebeninki 2,500 kcal’dir. Yine gebe olmayan bir kadının protein ihtiyacı 50 mg iken gebeninki 60 mg’dır. Et,balık, kümes hayvanları ve süt ürünlerinden karşılanır.
Gebelik için önerilen kilo artışı, vücut kitle indeksine bağlıdır. Normal vücut kitle indeksi olan kadınlarda