Diabetes mellitus (diyabet) gebeliğin en yaygın tıbbi sorunudur. Gebelerin yaklaşık binde 1-3’ünde önceden tip I diyabet yada tip II diyabet mevcuttur. Gebelik öncesi bakım ve şeker kontrolü önerilmesine karşın birçok diyabetli kadında ilk başvuru gebelik ile olmaktadır. Gebelik diyabeti ilk kez gebelik sürecinde fark edilen herhangi bir derecede glukoz intoleransı(şeker kontrol bozukluğu) olarak tanımlanır. Gebelerin % 4’ünde gebelik diyabeti görülür .

Gebelik diyabeti olan kadınlar % 50 olasılıkla ilerideki 10 yıl içinde geliştirme riski altındadır.

Haberin Devamı

Gebelik sırasında diyabet (şeker hastalığı) , anne ve bebek açısından önemli riskler oluşturmaktadır. Kontrolsüz diyabet ile kendiliğinden düşük riski yüksek olup, gebelik öncesi diyabetli kadınlarda büyük doğumsal anomaliler % 6-12 oranında görülmektedir. Diyabetik ketoasidoz anne ve bebek yaşamı açısından acil bir tehdittir. Bebek ölümü riski %10 oranında görülmektedir.

Gebelik diyabeti iri bebek riskini artırmaktadır, bu da operatif doğum,omuz takılması, doğum travmaları gibi ikincil sorunlarla birliktelik gösterir. Hipoglisemi(şeker düşüklüğü), respiratuar distress sendromu(yenidoğanın solunum sıkıntısı), hipokalsemi(kalsiyum düşüklüğü) ve hiperbiluribinemi(sarılık) gibi yenidoğan sorunlarında artış vardır.

1922’de insulinin kullanıma başlanmasından önce, diyabetik hastalar gebelikleri süresince sıklıkla ölmekteydi. Daha bundan 20 yıl öncesine kadar tipI diyabetli bir annenin açıklanamayan ölü doğum yapması şaşırtıcı değildi. Çoğu diyabetik uzun süre hastanede yatmak zorunda kalırken, artık çok azı uzun süreli yatışa ihtiyaç duymaktadır.

İnsulinin 1921’de keşfedilmesi diyabetin tedavisinde ve diyabetli kadınların genel üreme fonksiyonları ve gebelik sonuçlarının düzeltilmesinde çok önemli katkılarda bulunmuştur.Son 90 yıl içinde insulinin keşfi, sıkı kan şekeri kontrolü,yenidoğan yoğun bakımların gelişmesi ve anne karnındaki görüntülemedeki gelişmeler sonucunda hem anne ölümü hem doğum sırasında ölüm önemli oranda düşmüştür. Bununla birlikte, bu gelişmelere rağmen diyabetli kadınlar ve diyabetik anne bebekleri çok sayıda sorun açısından artmış risk taşımaktadır. Bebekteki artmış hasar ve işlev kaybı direkt olarak annedeki şeker yüksekliği ile ilişkilidir. Bu nedenle bu gebelerin yönetiminde amaç gebelik öncesinde ve sırasında sıkı kan şekeri kontroludür. Bu en iyi multidisipliner yaklaşım ve hastanın eğitiminin hedeflenmesi ile başarılır.

Haberin Devamı

Günümüzde diyabet tedavisi ile uğraşanların önceliği, gebelik öncesinde diyabetin tanısı ve kontrolü olup,ikincil olarak hafif bir gebelik diyabeti bile gebelik süresince uygun şekilde tarayıp tedavisini gerçekleştirmektir.

Gebelik öncesi diyabet tanı kriterleri

Mevcut diyabetin (şeker hastalığı) tanısını koymak için 3 yol vardır:

1-Diyabet semptomları () ile birlikte rastgele kan glukoz konsantrasyonunun 200mg/dl veya daha yüksek olması. Klasik diyabet semptomları poliüri,polidipsi ve açıklanamayan kilo kaybı

2-Açlık kan glukozunun 126mg/dl veya daha yüksek olması. Açlık en az 8 saat boyunca kalorili hiçbir gıdanın alınmaması olarak ifade edilir.

Haberin Devamı

3- Oral glukoz tolerans testinde(OGTT) ağızdan glukoz yüklemesinden 2 saat sonra kan glukozunun 200 mg/dl veya daha yüksek olması. Testte glukoz yüklemesi için suda çözünmüş 75 gr anhidroz glukoz kullanılır.

Diyabetik annelerin çocuklarında doğumsal anomaliler

Kalp ve damarlar: Atrial septal defekt, ventrilüler septal defekt, büyük damarların transpozisyonu, aort koarktasyonu, fallot tetralojisi, turunkus arteiyozus, dekstrokardi, kardiyomegali

Merkezi sinir sistemi: Nöral tüp defektleri, anensefali ,holoprozensefali

Omurga: Kaudal regresyon sendromu, sakral agenezis

Böbrek: Hidronefroz, renal agenezis, uretral duplikasyon

Mide ve bağırsaklar: Duodenal atrezi, anorektal atrezi, omfalosel

Gebelik öncesi kontrol

İdeal olan gebelik isteyen diyabetik kadınlar gebelik öncesi danışma için başvurmalı ve gebelik öncesinde şeker kontrolü sağlanmalıdır. İlk gebelik öncesi vizite detaylı bir fizik muayene yapılmalı, göz muayenesi istenmeli, protein ve kreatin klirensi için 24 saatlik idrar toplatılmalıdır. Kardiyoloji konsultasyonu istenmelidir. Hemoglobin A1c yakın zamanlı şeker kontrolunü değerlendirmede (8-12 hafta) ve bebekteki sorun, hasar ve anormallikler için risk belirlemede yararlıdır. Erken beslenme bilgilendirilmesi ve danışmanlık verilmesi faydalı olabilir.

İnsülin direnci ve polikistik over sendromu

Polikistik over sendromu olan kadınlarda sıklıkla insülin direnci ve hiperinsülinemi gözlenmektedir. Bunun da en sık nedeni obezitedir.

Polikistik over sendromu olan kadınların jinekoloğa en sık başvurma nedenlerinden birisi uzun süreli yumurtlayamamaya bağlı olarak gebe kalamamadır. Bu kadınlar genellikle tamamen gebe kalamayan grupta değillerdir ancak yumurtlamalarının seyrekliği ve tahmin edilemezliği ve artmış gebelik kaybı nedeniyle zor gebe kalan gruptadırlar.

Polikistik over sendromu olan kadınlardaki insülin direnci,yüksek obesite birlikteliğiyle kötüleşmektedir. Üreme çağındaki Polikistik over sendromu olan kadınların % 30-40’ında bozulmuş glukoz toleransı ve %10’unda tip II diyabet vardır.

Anormal glukoz metabolizması kilo verilmesi ile belirgin olarak düzeltilebilir, kilo verilmesi aynı zamanda hiperandrojenizmi azaltabilir ve yumurtlama fonksiyonunu yeniden düzenleyebilir. Egzersiz de ayrıca kilo kaybından bağımsız olarak insülin direncini azaltır.

Sonuç olarak

Bozulmuş şeker dengesi ve insülin direnci hem gebe kalmayı zorlaştırmakta hem de gebelikte anne ve bebeği olumsuz yönde etkilemektedir.

Aşırı kilosu olan, kilo vermekte zorluk çeken, adet düzensizliği ve vücudunda tüylenme artışı olan, gebe kalmakta zorlanan kadınların bozulmuş şeker dengesi ve diyabet riski açısından araştırılması; uygun diyet ve egzersiz programlarına alınması daha kaliteli ve uzun yaşam için gerekli görünmektedir.