Geçtiğimiz haftalardan birinde kendime bir spor arkadaşı bulmanın keyfiyle ben de spora başladım.
ani şu hepimizin bildiği, spor salonunun bir şubesine kayıt yaptırdım. Hayatımda ilk defa bir spor salonuna gittiğimden ilk gün yanlış tipte bir çanta ile gittiğimi, çantamda çok fazla eksik olduğunu, spor aletlerini kullanmanın aslında o kadar da zor olmadığını fark ettim.
Ancak bunlar dışında fark ettiğim bir şey var ki, keşke etmez olaydım!
Soyunma odası teşhircileri!
Anlatmaya nereden başlasam ve hangi kelimeleri seçsem derken, şöyle sormayı uygun görüyorum;
“Nutella kavanozu, sütlü damak paketi, hindistancevizli çikolata barı, karamelli çikolata ile arama girmediğin sürece anlaşıp ortak nokta bulamayacağımız konu olmaz.!”
Hayır şaka yapmıyorum.
Dünya şekere karşı savaş açtı ve ben de elbette bir çok insan gibi sebeplerini okuyup, mantıklı yönlerini görüp bu savaşa katıldım. Oldukça istekliydim de açıkçası. 21 günde alışkanlıklar değişiyor dediler, onu da denedim.
Başarılı da oldum. Kriz zamanlarında aldım elime tarçın kavanozunu döktüm sütün veya yoğurdun içine kendime geldim.
21 günün sonunda Nutella kavanozu ve ben eski sevgilisi ile zaman zaman bir araya gelip sevişen tipler gibiydik… Artık şehvet bitmişti ama yoklukta gidiyordu.
Günler günleri kovaladı. Etrafta gerekli ukalalıklarımı yaptım. “Artık şeker tüketmiyorum, çok enerjik hissediyorum. Ben yemiyorsam herkes başarır!” benzeri cümleler ile pekiştirilmiş bir gülümseme ile dolandım durdum. Sonra bir gün malum PMS dönemi daha bir gergin geçiyordu ki, orada duran bir tatlı parçasını ağzıma atıverdim… Ve işte o an olanlar oldu.
Türkiye'nin şüphesiz en çok izlenen, en beğenilen ve en pahalı prodüksiyonlarından olan Survivor'ın yorumlandığı Survivor Ekstra’nın dün geceki bölümünde yapılan yorumları duyup endişeye düşmemek mümkün değildi.
Milyonlarca insanın izlediği, üstelik pür dikkat izlediği bir programda yer alan konuşmacıların sözlerini seçebilmeyi bilmemesi ne acı, ne yazık, ne üzücü.
Bir çok programda farklı konularda “bilir kişi” kılığında yorum yaparken gördüğümüz orta yaş üzeri bir adam ve programın sunuculuğunu üstlenen genç arasında geçen Jennifer Lopez imalı yorumlar "erkek soyunma odası muhabbeti” değil de nedir? Programda bu tip yorumların ilk defa olmadığını ve gittikçe arttığını görünce, değinmemek mümkün değil.
Ekran karşısında olduklarını unutmuş olmalılar ki; bu tip cinsiyetçi bir sohbeti devam ettirip, seviyeyi yerlere indirmekten çekinmiyorlar.
Acun Ilıcalı’nın bu tip detaylarda çok hassas olduğunu, kanalında yer alan her detay ile titizlikle ilgilendiğini ve bu konuda çok başarılı olduğunu da biliyoruz. Eminim bu konuda gerekli uyarıları yapacaktır ve önlemlerini alacaktır. Büyük bir emek ile yapılan bu kadar başarılı bir işin, eften püften gaflar ile lekelenmesine izin vermek büyük
Bazı ilişkiler tek taraflıdır. Gerçek anlamda. Platonik aşk değil bahsettiğim. Şöyle anlatmaya çalışayım…
İlişki; (ister aşk olsun, ister aile içerisinde, ister arkadaşlık) karşılıklı bir alışveriş olduğunda tam anlamı ile sağlıklı bir ilişki olarak addedilebilir.
Eğer iki kişilik bir ilişkide bir taraf diğerinden daha fazla özveride bulunuyor, bir taraf sürekli sorun çıkartıyor, biri diğerinden daha affedici ise… bu dengesiz bir ilişkidir ve sonunda kopmaya, zarar görmeye mahkumdur.
Hiç kendini size yasladığını hissettiğiniz bir insan oldu mu hayatınızda?
Yokluğunuzda darmaduman olacağını söyleyen, sürekli sorunlarından bahseden, hayatı ile ilgili şikayet eden ve sizden çözüm bekleyen. Kendinizi sürekli sırtını sıvazlarken bulduğunuz ve bir gün gelip, “
Fi… Adından çokça söz ettiren kitapken, adından çokça söz ettiren diziye dönüştü. Oyuncu kadrosu, tanıtım filmi, internet üzerinden izlenecek olması derken 6. bölümüne geldik.
Dün gece 2. seti yani 4.-5.-6. bölümlerini izledim. Sabah gazeteye geldiğimde yorumlara göz gezdirdim biraz. Kimileri hiç beğenmez ve ufak detaylarda hata bulup eleştirirken, bazıları da bayıldığını belirtmiş.
Dizinin ana karakteri Can Manay’a hayat veren Ozan Güven’in oyunculukta geldiği nokta üzerinde durulması gereken bir nokta gibi geldi bana. Sinema ve oyunculuk eleştirmek/yorumlamak benim işim değil ancak bir izleyici olarak Can Manay karakterine karşı aynı anda nefret, hayranlık ve ruhsal sorunları olan birine hissedilebilecek anlayışı hissetmek şaşırtıcı. Ozan Güven bu duyguların hepsini aynı anda ve şahane bir geçişle yapıyor.
İnsanların hayatlarına izinsizce giren ve belki de alt üst eden bu karakterin verdiği mesajlardan biri, geçen hafta yazdığım yazı sonrası beni çok etkiledi ve sizlerle de paylaşmak istedim.
Yazının altında paylaşacağım Fi 6. bölümde Can Manay’ın sesinden dinlediğimiz sözleri okuduktan sonra 2,5 dakikanızı ayırıp düşünmenizi ve kendinize sormanızı öneriyorum;
İş hayatının acımasız gerçeklerinden birini duymaya hazır mıyız? Bence değiliz…
O zaman sanki bir başkasından bahsediyor gibi anlatmaya çalışayım :), kimse de üzerine alınmasın:)
…”SAMİMİYETSİZLİK”
Yeni bir işe başlıyoruz… yepyeni insanlar, yepyeni öğretiler, yepyeni fikirler. Kimse hikayemizi bilmiyor, kim olduğumuzdan haberleri bile yok, giydiğimiz kıyafetler, daha önceki işimiz, medeni halimiz gibi basit bir kaç bilgi ile bir kaç senaryo çıkartıyorlar ve bir kimlik oluşuyor kafalarda “kim” olduğumuz ile ilgili.
“Evlerini satıp Zattartiko’ya yerleştiler”,
“İki sevgili karavana atlayıp Puttoruli dağlarına doğru seyahate çıktı” haberlerini okuyup okuyup, paylaşıp paylaşıp kendimizi daha da *yok gibi hissetmiyor muyuz?
Ediyoruz… Hissediyoruz yani, arada küfür de ediyoruz halimize. Sizi bilmem de ben ediyorum. Alıp başını gidecek cesareti olanlara değil tabii bu serzeniş, sisteme!
Sitemimiz bize rahatlamanın ve huzurlu/mutlu olmanın yolunun; ÇALIŞMAMAK, KIRLARA BAYIRLARA YERLEŞMEK, EMEKLİ OLMAK, KARAVANA ATLAYIP GEZMEK, ÇOK PARA KAZANIP ŞUURSUZCA HARCAMAK gibi kavramlar ile olabileceğini öyle bir hissettiriyor ki, standart bir hayatı devam ettirirken mutlu olmak “imkansız” sanıyoruz.
Hayır efendim ne münasebet!
Eğri oturalım doğru konuşalım. Kadınlar tek bir kelime ile destan yazmak konusunda gerçek birer profesyonel olarak geliyor dünyaya.
10 yaşından – 99 yaşına kadar hepimiz bu konuda uzmanız. Erkeklere de bir zahmet kullandığımız tek kelimelik dev cümleleri anlamak, doğru yorumlamak ve ona göre davranmak kalıyor :)
PS: “Biz kadınlara göre mi hareket edeceğiz yahu?!?” diyen beyler, siz bilirsiniz etmeyin :)
Kadınların tek kelime ile dünyayı anlattıkları, kritik durumlarda arka ceplerinden “ŞAK” diye çıkarttıkları kelimelerden bazıları şunlar…
PEKİ;