Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladığı doktora tezinin sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili olduğunu çok az kişi bilir.
“Harbord Askeri Heyeti Raporu: Gerçekleri Araştırmakla Görevlendirilen Amerikan Askerî Heyetinin Çalışmaları ve Türk-Amerikan İlişkilerine Etkileri” adlı ve Ermeni iddialarını çürüten bu tez çalışması daha sonra kitap olarak da basıldı. 24 Nisan tartışmaları başlayınca Moskova’ya gitmeden önce Bakan Akar ile telefonda bir röportaj yaptım:
İlk olarak General Harbord Heyeti’nin ne olduğunu anlatmasını istedim.
1.Dünya Savaşından sonra toplanan Paris Barış Konferansında Osmanlı topraklarının paylaşımı ve mandaların oluşturulması gibi konularda herkesi razı edecek bir çözüm bulunamaması üzerine ABD yetkilileri arasında, bölgeye heyetler göndererek gerçeklerin ortaya çıkarılması fikri oluşmuştur. ABD’nin Osmanlı topraklarında inceleme yapmak üzere tahkik heyetleri kurmasının ardındaki nedenlere bakıldığında;
*Savaş sırasında ve sonrasında
"Tam Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal Yürüyüşü” 30 Ekim 1968’te Samsun’dan başladı.
Yürüyüşün 14. kilometresinde aralarında Deniz Gezmiş’in de olduğu bazı gençler gözaltına alındı.
Samsun Adliyesi’nde ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldılar ve yürüyüşe devam ettiler.
O yürüyüşe başladıktan sonra katılanlar arasında bugün Yeşil-Sol Parti’den milletvekili adayı olan Cengiz Çandar ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de vardı.
Sonuçta gençler Ankara’ya vardılar ve temsilcileri Anıtkabir Özel Defteri’ne imza koydu.
14 Mayıs’taki seçimler öncesinde konuştuğumuz isimlere dair kısa bir notla başlamış olayım bayram yazısına.
Sonra da şu soruyu bırakayım köşeye: ABD’nin Recep Tayyip Erdoğan ile olan derdi kişiliğinden ya da inancından mı kaynaklanıyor yoksa Suriye, Irak ve Mavi Vatan’da izlediği politikalardan, savunma sanayiini ABD hegemonyasından kurtarma çabasından mı kaynaklanıyor?
Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs’ta sandıktan Cumhurbaşkanı olarak &c
Önce ABD Yönetimi’nin onayladığı 259 milyon dolarlık F-16 paketi ne anlama geliyor onu yazayım.
Operasyonel uçuş programı ve otomatik çarpışma önlemi sistemi gibi özellikler kazanacak F-16’larımız.
Yıllar sonra ilk silah satışı olacağı için önemsiz değil ama Kongre itirazı sürdüğü için beklediğimiz 80 modernizasyon kiti ve 40 yeni F-16 satış kararı kadar da önemli değil.
Yıllar sonra gelen bu satışa sevinirken atlamamamız gereken bir nokta var.
Asıl beklediğimiz satış kararı için ABD Yönetimi Türkiye’den İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasını, ABD Kongresi de Yunanistan ile gerilimin tamamen aşılması, Suriye’nin kuzeyinde askeri harekâttan kaçınılması ve Türkiye’nin Rusya’ya yönelik yaptırımları uygulamasını istiyor.
Tüm bunların hepsi Türkiye’nin egemenlik haklarıyla ilgili meseleler.
Rusya’dan S-400 alıp, aktive eden, Rusya’ya yaptırımların tekini bile uygulamayan Hindistan’a bırakın yaptırımı, F-16’nın en gelişmiş modelini üretmek için fabrika kuran ABD, bizden de
Milletvekilliğinin yaşı olur mu, olmaz aslında.
Tıbbiyeli Hikmet’i tanır mısınız?
1901 doğumluydu Tıbbiyeli Hikmet, üçüncü sınıf öğrencisi olduğu dönemde Tıbbiyelileri temsilen Sivas Kongresi’ne katılmıştı.
Kongrede ABD mandasını kabul etmesi için Mustafa Kemal Atatürk’e baskı yapanların verdiği önerge gündemdeydi.
Tıbbiyeli Hikmet 9 Eylül 1919 akşamı konuştu, direkt Atatürk’e hitap etti:
“Paşam, murahhası bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarma yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler, mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olurlarsa olsunlar şiddetle red ve takbih ederiz. Farz-ı mahal, manda fikrini siz kabul ederseniz, sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in ederiz” dedi.
Atatürk cevap verdi: “Evlat, müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz, azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal, ya
Çarşamba gecesi, Alman devlet televizyonu WDR’nin Die Story programında 43 dakikalık bir “belgesel” yayınlandı.
Aslında adı belgesel olan propaganda yayınını Kawa Akwari ve Gulan Akwari adlı iki kişi çekmiş.
Yaşadıkları yer Brüksel, Facebook’u Türkçe olarak kullanıyorlar.
Sayfalarında ilk dikkatimi çeken şey, Sırrı Süreyya Önder’iin “Hendek eylemlerinde Kandil neden bizi dinlesin ki?” açıklamasının paylaşımı oldu.
“Türk devleti ve DAEŞ ortaklığı”, PKK’nın Suriye kolunun “direnişi”, Türkiye’nin SİHA operasyonları bu belgeselin hedefi.
Yapanların ağzından yazdım içeriği. Dikkatinizi çekti mi bilmem ama “Erdoğan rejimi” falan demiyor, direkt Türkiye’yi hedef alıyorlar.
Biz hep Washington’ı konuşuyoruz ama Berlin’in de Türkiye ile bitmeyen bir problemi var. Daha önce de Almanya’nın Sesi Türkçe Servisi doğal gaz zamlarıyla ilgili 13 dakikalık bir haber dosyası yapmış, yaptığı bu dosyayı da para ödeyerek Youtube reklamı haline getirmişti.
Bir medya kuruluşu, hazırladığı hab
Yüksel Taşkın, bir akademisyen olarak Kemalizm’den hoşlanmayabilir, ırkçı olduğunu da iddia edebilir.
Kumpasların senaryo yayıncısı Taraf gazetesinde çalışmış olabilir.
Yazılarında FETÖ elebaşını “postmodern bir şaman” , “kendisini çileye vuran” biri olarak tanımlayıp modern zaman kutsallığı da yükleyebilir.
Kimse kimsenin düşünce dünyasına tahakküm edemez, Yüksel Taşkın da dilediğini düşünebilir.
Fakat bu düşüncelere sahip biri kalkıp Cumhuriyet’in kurucu partisi CHP’de siyaset yapmaz,
Taraf’ın faşist ilan ettiği İzmir’den milletvekili adayı olmaz,
Başında Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafının yer aldığı özgeçmiş sayfasında yaptığı her işi anlatıp da operasyon merkezi Taraf gazetesinde çalıştığını saklamaz,
Kemalizm’e saldırıp, CHP’den aday olduğu ortaya çıkınca gelen eleştirileri, “Açıklamalarım ‘cımbızlanmış’, bağlamından koparılmış, amaç partimizin iktidara gelişini engellemek” diye CHP seçmeninin arkasına saklanmaz,
Atatürk Parkı’ndaki Geyik Heykeli bizim için pek anlam ifade etmeyebilir.
Oysa Hatay’da büyüyen hemen her çocuğun albümünde, o heykelin önünde çekilmiş bir fotoğraf vardır.
Muhallebi, gül şurubu ve dondurmanın karışımı olan haytalı, Kurtuluş Caddesi’nde Affan Kahvesi’nde gerçek tadını bulur.
Batıayaz Köprüsü sadece bir köprü değil, ilk kulaçların atıldığı yerdir çoğu Hataylı için.
Tıpkı süvari bardakta içilen çifte kavrulmuş Türk kahvesi veya misafir gelirse diye evlerde hazır edilen biberli ekmek gibi, değişmezdir.
Binalar, tarihi yapılar, doğa bir şehri güzel diye tanımlamaya yetmez,
Şehirleri güzelleştiren orada hüküm süren kültür ve binlerce yılda oluşmuş yaşam kültürüdür.
Dolmabahçe’deki Cumhurbaşkanlığı Ofisi’nde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile randevuma doğru ilerken Hatay’ı Hatay yapan özellikleri ve bir sene sonra birbirine benzeyen bloklardan oluşacak bir şeh
Çarşamba akşamı saat 20.30’da Galatasaray ile Başakşehir kupa maçı oynadı. Beklendiği gibi çekişmeli bir maç oldu.
Aynı akşam İstanbul’da teravih namazı 21.02’de kılındı.
Bu iki madde ile Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu’nun ekibi arasında nasıl bir ilişki olabilir diye düşünenler çıkacaktır.
Mitinglerin yapılmadığı bir ortamda televizyon programları seçmene ulaşmada en önemli mecra durumunda.
Siyasi iletişim açısından doğru olan, lideri en fazla seyirci bulacağı saatte ekrana çıkarmaktır.
Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan, çarşamba gecesi bir başka kanaldaki yayınına saat 22.00’de başladı.
Maçtan ve namazdan sonra ekran başına geçen kitleyi yakaladı.