"Tam Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal Yürüyüşü” 30 Ekim 1968’te Samsun’dan başladı.
Yürüyüşün 14. kilometresinde aralarında Deniz Gezmiş’in de olduğu bazı gençler gözaltına alındı.
Samsun Adliyesi’nde ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldılar ve yürüyüşe devam ettiler.
O yürüyüşe başladıktan sonra katılanlar arasında bugün Yeşil-Sol Parti’den milletvekili adayı olan Cengiz Çandar ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de vardı.
Sonuçta gençler Ankara’ya vardılar ve temsilcileri Anıtkabir Özel Defteri’ne imza koydu.
14 Mayıs’taki seçimler öncesinde konuştuğumuz isimlere dair kısa bir notla başlamış olayım bayram yazısına.
Sonra da şu soruyu bırakayım köşeye: ABD’nin Recep Tayyip Erdoğan ile olan derdi kişiliğinden ya da inancından mı kaynaklanıyor yoksa Suriye, Irak ve Mavi Vatan’da izlediği politikalardan, savunma sanayiini ABD hegemonyasından kurtarma çabasından mı kaynaklanıyor?
Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs’ta sandıktan Cumhurbaşkanı olarak çıkar ve aynı politikaları izlerse ABD onunla da karşı karşıya gelecek.
Bugün, Washington’a hoş gelen şey, Irak, Suriye ve Libya tezkerelerinde kullanılan ret oyu.
ABD için önemli olan Türkiye’nin sözünden çıkmamasıdır, demokrasinin nasıl işlediğiyle zerre ilgilenmezler.
***
Dün, evlerde bayram temizliği vardı, Hatay’da, o kadim şehirde, enkazların temizliği sürüyordu.
Dün, mezarlıklara gidip, dua eden, mermerleri yıkayanlar vardı, Hatay’da ve deprem bölgesinde toplu mezarlıklarda, yakınlarının mezarını aradı insanlar, kimi mezar taşı niyetine dikilen tahtalara asılan oyuncaklardan buldu yavrularının mezarını.
Dün, binlerce araç, geri dönmek üzere evlerinden ayrıldı, tatil bölgelerine gitti, Hatay’da ne dönebilecekleri ne de bayram temizliği yapabilecekleri bir evi yok insanların.
Tüm ailenin buluştuğu bayram sofralarının tadını unuttuk, çocuklarımıza o güzel âdeti aşılayamadık.
Ama ölüm var, felaket var işte, birlikte olabilmenin değerini hatırlamak adına aklımızdan hiç çıkarmamak lazım.
Bu arada Kırıkhan’daki tarlalar bu sene de on binlerce gelincikle kırmızıya boyandı ama hayatta kalanların yaşama sevinci halen enkaz altında.
Siyaset, futbol, bayram derken hiç unutmamak gerekiyor Hatay’ı ve depremlerin vurduğu diğer 10 ili.
***
Yardım kampanyasında söz verdiği bağışı yapmayanlar yetmezmiş gibi, bir de afet bölgesine söz verdiği konteynerleri yollamayanlar var.
Yeni sezon transferleri için on milyonlarca euro konuşan futbol yöneticilerinden bazıları, sözüm size.
25 metrekarelik mutluluğa, dört tarafı kapalı bir yerde uyumaya, yağmur yağdığında kuru kalmaya ihtiyacı var insanların.
İnsanın insana ihtiyacı var, bu tüm transferlerden daha önemli değil mi acaba?..
***
FETÖ’ye övgüler düzmüş adayları savunurken CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi tam anlamıyla Avrupa tipi sosyal demokrat bir partiye çevireceğinden söz edenler çıkıyor.
Laf süslü ama Avrupa’da zaman içinde ve ülkeden ülkeye değişmeyen bir sosyal demokrasi çizgisinden, ortak bir politikadan söz edilemez.
Yukarıda saydığım özelliklere yakın olan “Baltık tipi sosyal demokrasidir” ve son yıllarda onlar da eski güçlerinden fersah fersah uzaktalar.
Üstelik Avrupa’dan Almanya’nın ne de Baltık ülkelerinden Danimarka ya da İsveç’in coğrafi problemleri, kültürel koşulları, ekonomik ilişkileri Türkiye ile benzerlik taşımaz.
Osmanlı’da 1918’de kurulan ilk sosyal demokrat parti, 1919 seçimlerinde başarı kazanamamış, 1922’de, daha Cumhuriyet kurulmadan önce Mustafa Kemal Atatürk tarafından kapatılmış, 1925’te yeniden kurulma talebi de Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilmemiştir.
Bunun sebebi ne diye sorunca, ortaya iki önemli ayrılık çıkar:
Atatürkçülük demokrasi için milli ve laik bir Cumhuriyet yapısını öngörür, sosyal demokrasi sadece laikliği benimser, milli çizgiyi kabul etmez.
İkincisi, Mustafa Kemal Atatürk’ün ekonomik gelişim programı karma ekonomiye dayanır ama sosyal demokrasi o dönemde, üretim araçlarının devletin elinde olmasını savunuyordu. Merak edenler sosyal demokrasinin fikir babası Eduard Bernstein’ın, Londra’da yaşadığı dönemde Fabiancılardan nasıl etkilendiğine bakabilirler. Kaldı ki bahsettiğim yıllar 1900’lü yılların hemen başıydı.
Özetle, siyasi kimliği Atatürkçü olan insanlardan yüzde 25 garanti oyu alıp sonra Atatürkçülüğü demode bulmanın, ırkçı ilan etmenin en azından ahlak üzerinden başka bir izaha ihtiyacı var.
***
Bugün bayram, bir yanımız yaralı, diğer yanımız öfkeli, fikirleri değil karakterleri, programları değil sloganları yarıştırıyoruz.
Hepimiz bundan daha iyisini hak ediyoruz aslında.
Başkalarını değiştirmeye çalışmak yerine önce kendimizi geliştirmeye çalışmak çok mu zor acaba?
Aslında tüm soruların cevabı aynı yere çıkıyor.
Siyasi rekabet ile düşmanlık, bir takımı tutmakla, onun rakibi olan takımdan nefret etmek arasındaki farkı fark edemiyoruz bir türlü.
Batarsak birlikte batacağız, çıkarsak birlikte çıkacağız ama nedense geminin nereye gittiğiyle değil, gemiden atmak istediklerimizle ilgileniyoruz.
İyi bayramlar Türkiye...