DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan dedi ki; “Kürt meselesinin demokratik çözümü için hukuki ve siyasi zemini oluşturmaya devlet hazır mı?”
Bu soruyu sormak için önce cevaplanması gereken bir soru var:
DEM Parti, Kandil ile arasına mesafe koymaya hazır mı?
Mesela PKK, Mersin Polisevi’nde bir polis memurunu şehit edip, Selahattin Demirtaş bu eylemi kınadığında, Kandil’deki terör ağası Duran Kalkan “Haddini bil” dediğinde olduğu gibi DEM Parti terör karşısında sus pus mu olacak yoksa sivil siyaseti örgüte karşı savunacak mı?
İmralı Notları’ndan yazılan kitapta HDP’nin tüm belediye başkan adaylarını Kandil’in belirlemesine Öcalan’ın bile isyan ettiğini öğrenmiştik.
DEM Parti, iradesine sahip çıkabilecek, Kandil’e, sivil siyaset bizim işimiz, siz karışmayın diyebilecek mi?
Kandil’in terör eylemlerine karşı duruş uluslararası hukuk açısından da önemli bir kriter aslında:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Herri Batasuna Partisi’nin ETA’nın terör eylemini kınamayıp, stratejik ve sistematik sessizliği tercih ederek, terör faaliyetlerini zımnen onayladığını göstermesini partinin kapatılması için delil saymıştı.
Bu şartlar altında DEM, terörle arasına mesafe koymaya hazır mı acaba?
Devlete parmak, Kandil’e baş sallamak…
Barış ortamı konuşulmaya başlar başlamaz ilk ses, terörün Avrupa’daki temsilcilerinden olan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar’dan gelmişti: “Mücadeleye devam” vs diyordu mesajında Aydar.
Sahada, dağda değil, 34 yıldır Avrupa’da rahat içerisinde yaşayan birinin bu cümleleri şaşırtıcı gelmemişti bana.
Aynı Zübeyir Aydar, şimdi BBC Türkçe’ye konuşmuş.
TUSAŞ’ın merkezine yönelik saldırı konusunda henüz saldırıyı üstlenme açıklaması yapılmadığı için yorum yapmak istemediğini söylemiş.
Oysa bu terör eylemi PKK tarafından üstlenildi, zaten saldırganların kimlikleri de açıklandı.
Yeğen Öcalan’ın İmralı çıkışı yaptığı açıklamaya hemen tepki verebilen birisi, 72 saat sonra bile Kandil’e karşı sesini çıkaramıyor işte.
İlk yazıda sözünü ettiğim şey tam olarak bu.
Devlete karşı aslan kesilenler, teröre karşı ses çıkaramıyor, Kandil’i kızdıracak tek kelime edemiyor ama sivil siyaset diyorlar.
Her neyse ilk gün “Tecrit sürüyor demek mücadeleye devam demektir” falan diyen Aydar şimdi tonunu değiştirmiş, yeni bir süreç için şartlar uygun demeye başlamış, belli ki bir yerler tarafından uyarılmış.
Barış istediğini söyleyenler devlete parmak, Kandil’e baş sallayarak bir yere varılamayacağını öğrenmeliler.
At gülüm tut gülüm savaşı…
İsrail Başbakanı Netanyahu, katliam politikası nedeniyle Nisan başında ABD’de ilk kez eleştirilir pozisyondaydı.
Şam’daki İran Büyükelçiliği’ni vurup, Tahran füzeler yollayınca ABD’den 25 milyar dolar ve Senato konuşması kaptı.
İran, kendi başkentinde suikastlere engel olamadı, destek verdiği örgütler vuruldu, imajı tartışılırken İsrail’e füzeler yolladı, durumu kurtardı.
İsrail, top kendi sahasına geçtiğinde İran’daki rejimin tek gelir kaynağı petrol tesislerini hedef alacağını söyledi.
ABD, İran’ın Hürmüz Boğaz’ını kapatma riskinden korktu, Hindistan ve Çin de bu seçenekten çok hoşlanmadı.
Buna rağmen biz bağımsız karar veririz diyen Netanyahu, sınırlı bir saldırı yaptı, İran’ın cevap vermesine gerek bırakmadı.
Tarih, İran ile İsrail’in 2024 hamlelerini at gülüm-tut gülüm savaşı olarak yazacak.
Kimse kaybetmedi, kimse kazanmadı, olan yaşadıkları katliam unutulan Gazzeli çocuklara oldu.