Kriz ortamında işletmeler ne yapmalı?

10 Şubat 2009

Herkesin, her gün yeni dersler aldığı ve ezberini bozmak zorunda kaldığı bir dönemden geçiyoruz. Yaşanmakta olan küresel krizin gerçek boyutlarını kavrayamayanlar ve bu krizin bizi fazla etkilemeyeceğini, “Türkiye’yi teğet geçeceğini” söyleyenler şimdi ne düşünüyor, doğrusu bilmiyorum. Ancak dünyadaki algılamaya baktığımız zaman, küresel ekonominin bir kırılma noktasına geldiği ve bu noktadan kriz öncesi dünyaya geri dönülmeyeceği izleniminin giderek yaygınlaştığını görüyoruz.
Bu ortamda herkesin kendi davranış biçimini gözden geçirmesi, yeni koşullara ayak uydurmanın ve krizi en az hasarla atlatmanın yollarını araması gerekiyor. Hükümetlerin ülkelerindeki ekonomik birimlerin krizi aşmasına yardımcı olacak önlemleri alması kuşkusuz önemli ama firma sahiplerine, işletme yöneticilerine ve onlara danışmanlık hizmeti verenlere de çok önemli roller düşüyor bu arayışta.

Yenilikçiliğin önemi
İstanbul Sanayi Odası Kalite ve Teknoloji İhtisas Grubu’nun (KATEK) bu amaçla gerçekleştirdiği “Kriz, Sanayi ve Teknoloji Çalıştayı”nda, krizin Türkiye’deki KOBİ’ler (Küçük ve Orta Boy İşletmeler) üzerindeki etkilerini hafifletmek ve krizi en az zararla aşmak için neler yapılabileceği

Yazının Devamı

Ekonomimiz küçülüyor, hükümetimiz seyrediyor

8 Şubat 2009

Küresel krizin Türkiye ekonomisini fazla etkilemeyeceğini iddia eden Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının ataleti, Türkiye’yi krizden en fazla etkilenen ülkeler arasına soktu. Uluslararası Para Fonu IMF’nin verilerine göre Türkiye, küresel krizden en olumsuz etkilenen G-20 ülkelerinden biri olduğu halde ekonomiyi canlandırmak için en az çaba harcayan hükümet de Türkiye’de bulunuyor.

Küçülme şoku
IMF, Türkiye ekonomisinin 2008 yılının son çeyreğinde (bir önceki yılın aynı çeyreğine göre) % 4.8 küçüldüğünü tahmin ediyor. Türkiye böylece ekonomisi 2008’in son çeyreğinde en çok küçülen G-20 ülkesi olurken ardından gelen Güney Kore’de ekonominin % 3.6, Japonya’da da % 3 küçüldüğü tahmin ediliyor. Aynı dönemde ekonomik büyümesini sürdüren G-20 ülkeleri arasında ise Çin % 6.8, Hindistan % 5.1, Brezilya % 4.3’lük büyüme oranlarıyla dikkati çekiyor.
IMF’nin, nisan ayı başında Lond-ra’da yapılacak olan G-20 zirvesine hazırlık niteliğindeki G-20 yetkilileri toplantısı için hazırladığı notta yer alan tahminlere göre, Türkiye ekonomisinin 2008’deki yıllık büyümesi de % 1 olarak gerçekleşecek ve bu rakam, G-20 ülkelerinin ortalaması olan % 3.4’ün çok altında kalacak.

Yüzde 4 hayal
IMF’

Yazının Devamı

Tehlikelerle dolu bir dönemdeyiz

3 Şubat 2009

Türkiye Davos 2009’u herhalde Başbakan Erdoğan’ın, Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) tarihinde benzeri görülmemiş olan davranışıyla hatırlayacak. Benim için bu yılki DEF toplantısını öncekilerden ayıran özellik ise, parayı ve dünyayı yönetme iddiasındaki küresel seçkinleri bu kez kriz şaşkını halleriyle görmek oldu.
Bu yıl Davos’ta bulunan küresel şirketlerin tepe yöneticileri, bankacılar ve merkez bankalarının başkanları ile çeşitli ülkelerin başbakanları ve diğer hükümet yetkilileri can derdine düşmüş durumdaydı. Küresel kriz ortamında firma olarak, sektör olarak, ülke olarak ve hükümet olarak ayakta kalabilmenin hesabını yapıyorlardı.

İşler kötüye gidiyor
Hemen herkes, küresel krizin daha da ağırlaşmaması için neler yapılması gerektiğini tartışıyordu ama önerdikleri çözümlerin uygulanabilirliği ve hemen önümüzdeki dönemde derde deva olabileceği kuşkuluydu.
Oysa acil çözümlere ihtiyaç var, çünkü küresel ekonomik göstergelerdeki bozulma son üç ay içinde çarpıcı biçimde hızlandı. IMF iki ay önce yaptığı tahminleri çöpe atıp çok daha karamsar yeni tahminler açıkladı. Dünya ekonomisinin durma noktasına geldiğini açıklayan IMF bu son tahminini ileride daha da aşağı

Yazının Devamı

‘Davos Fatihi’ ve tarihin çöp sepeti

1 Şubat 2009

Bazen bir an gelir, yıllardır büyük bir ciddiyetle yaptığınız iş, sürdürdüğünüz çaba, içinde bulunduğunuz ortam size fevkalade komik görünmeye başlar, “Burada ne yapmaya çalışıyorum ben” sorusunu sorarsınız kendinize.
Geçen akşam Davos’ta böyle oldu bana. Başbakan Erdoğan’ın katıldığı toplantıyı sonuna kadar izlemeyip, “tarihin çöp sepeti” ile ilgili başka bir toplantıya gittim ve Başbakan’ı “Davos Fatihi” haline getiren bir olayın yaşandığını o toplantı sırasında duydum. Birden o anda orada bulunmamın anlamını, daha doğrusu anlamsızlığını düşündüm.



Başbakan tarih yazarken
Başbakanımız, Davos’ta kendi üslubuyla “tarih yazıyor”, Türkiye için Davos 2009’u belleklere kazıyacak olay yaşanıyor ve ben gazeteci sıfatıyla Davos’ta bulunduğum halde o anda o salonda değilim.

Yazının Devamı

Davos’ta şokun şoku

31 Ocak 2009

DAVOS

Başbakan Erdoğan’ın önceki akşam katıldığı oturumun sonunda sergilediği davranış biçimi, o akşam toplantının yapıldığı salonda bulunup olayı izlemiş olan Türk işadamlarında tam bir şok yaratmış durumda.
Dün akşam İsviçre televizyonunu izlemiş olan bir holdingimizin tepe yöneticisi, “Olay birinci haber olarak verildi ve Dünya Ekonomik Forumu’nun tarihinde böyle bir olayın ilk kez yaşandığı vurgulandı”, diyor.
Davos’ta bulunan işadamlarımız önceki akşam yaşadıkları şokun etkisini üzerlerinden atabilmiş değil.
Erdoğan’ın yaptığı açış konuşmasının içeriği konusunda farklı değerlendirmeler yapılıyor ama oturumun son bölümünde, yanında oturan İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e dönerek yönelttiği suçlamaların içeriği ve tonu orada bulunan herkesi ciddi biçimde rahatsız etmiş durumda. Türkiye’de ‘ananı da al git’ diyebilen bir başbakanın, benzer bir tavrı böyle bir uluslararası toplantıda sergilemiş olmasının, yıllardan beri bu tür toplantıları izleyen işadamlarımıza çok ters geldiği anlaşılıyor.

İşimiz çok zorlaştı

Yazının Devamı

2009 kayıp yıl, 2010 umut yılı olur mu?

30 Ocak 2009

Bu yıl Davos’a gelirken, dünya ekonomisinin yakın geleceğine biraz daha umutlu bakmamı sağlayacak bir şeyler duyabilir miyim diye düşünüyordum. Davos’ta 36 saat geçirdikten ve Dünya Ekonomik Forumu’nun bu yılki havasını soluduktan sonra bu umudumu tamamen kaybettim.
Dünyaya hükmettiği varsayılan “Çok Önemli Kişilerin” oluşturduğu “Davos ahalisi”, dünya ekonomisinin ufkunu açacak bir çözümün henüz çok uzağında. Forumun ilk günündeki oturumlarda öncelikle “Biz bu hale nasıl düştük?” sorusuna cevap arandı. Küresel kapitalizmin dünyayı bu noktaya getiren biçimiyle süremeyeceğini artık hemen herkes kabul ediyor ama bu çıkmazdan nasıl çıkılacağını hiç kimse net biçimde ortaya koyamıyor.

2009’dan umut kesildi
Bu ortamda artık çok net olarak ortaya çıkan sonucu, hoşumuza gitse de gitmese de, kabul etmek zorundayız. “İşler 2009’un ikinci yarısında açılır” diye düşünenlerin ve buna göre iş planı yapanların, dünyadaki gelişmelere de bakıp bir daha düşünmeleri gerekiyor. Bunun neden gerekli olduğunu anlatmak için buradaki havaya ve son günlerde açıklanan bazı yeni verilere bakmakta yarar var.
n Uluslararası finans sisteminin ve küresel ekonominin büyük bir çıkmaza doğru

Yazının Devamı

Türkiye gibi ülkelere özel dış kaynak şoku

29 Ocak 2009

DAVOS
Türkiye gibi ‘Yükselen Pazar’ (YP) ülkelerine yönelen özel sermaye akımlarını izleyen Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) Zürih’teki toplantısına katılan Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen ile önceki akşam Davos’ta karşılaştık. “Haberler çok kötü” dedi, “IIF’nin tahminine göre, YP ülkelerine net özel sermaye akımı 2009 yılında 165 milyara düşecek.”
Bu gerçekten de çok kötü bir haber. Türkiye gibi ülkelere net özel sermaye akımı 2007 yılında 929 milyar doları bulmuş, bu rakam 2008’de yarı yarıya azalarak 466 milyar dolara inmişti. 2009 yılı için yapılan 165 milyar dolarlık tahminin YP ülkeleri için anlamı şu: 2009 yılında özel sermaye akımlarına umut bağlamayın.
IIF’nin tahmini gerçekleşirse 2007 yılında toplam GSYH’larının %7’si kadar özel yabancı sermaye sağlayan YP ülkeleri 2009’da GSYH’ların %1’i kadar özel dış kaynak bulabilecek. 2009’da YP ülkelerine net kaynak girişinin tamamı doğrudan yabancı sermaye yatırımı biçiminde olacak, banka kredilerinde ve portföy yatırımlarında ise YP ülkelerinden sermaye çıkışı olacak.

Türkiye kıskaçta
Türkiye’nin de içinde bulunduğu ‘Yükselen Avrupa’ ülkeleri için durum daha da vahim. Bu ülkelere akan net özel sermaye

Yazının Devamı

Davos’ta ‘güçlüler’ ve ‘suçlular’

28 Ocak 2009

DAVOS
Dünya Ekonomik Forumu Yıllık Toplantılarına on yıldır katılıyorum. Bu on yıl boyunca Forum’u finanse eden dev şirketlerin güçlü patronlarıyla, efsane CEO’larıyla, ayrıca Davos’a davetli olarak gelen etkili siyasetçilerle, alanlarında isim yapmış akademisyenlerle, sanatçılarla ve gazetecilerle aynı ortamlarda bulundum, toplantılara, tartışmalara katıldım. Dünyanın seçkinlerini daha yakından tanıma, görüşlerini kendi ağızlarından dinleme fırsatını buldum.
İtiraf edeyim ki onlardan bazıları etkiledi beni, birçoğu ise düş kırıklığına uğrattı. “Bunlar dünyanın güçlüleri ise, dev şirketleri bunlar yönetiyorsa, dünyanın gidişatını bunlar belirliyorsa işimiz iş” diye düşündüm zaman zaman.
Belki biraz da bu nedenle, dünyanın gidişatıyla ilgili olarak pembe tabloların çizildiği, iyimserlik rüzgârlarının estirildiği 2002 - 2007 döneminde bile bu iyimserliğe pek fazla katılamadım. Bu karamsarlığım yazılarıma da yansıdı ister istemez.

‘Güçlüler’e ne oldu?
Şimdi bakıyorum, geçmiş yıllarda Davos’ta iyimserlik pompalayan ve en görkemli davetleri düzenleyen güçlü CEO’ların, adeta tanrılaştırılan bankacıların, hatta Nobel ödüllü düşünürlerin bazıları bu yıl ortalıkta yok. Kimisi

Yazının Devamı