Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye Davos 2009’u herhalde Başbakan Erdoğan’ın, Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) tarihinde benzeri görülmemiş olan davranışıyla hatırlayacak. Benim için bu yılki DEF toplantısını öncekilerden ayıran özellik ise, parayı ve dünyayı yönetme iddiasındaki küresel seçkinleri bu kez kriz şaşkını halleriyle görmek oldu.
Bu yıl Davos’ta bulunan küresel şirketlerin tepe yöneticileri, bankacılar ve merkez bankalarının başkanları ile çeşitli ülkelerin başbakanları ve diğer hükümet yetkilileri can derdine düşmüş durumdaydı. Küresel kriz ortamında firma olarak, sektör olarak, ülke olarak ve hükümet olarak ayakta kalabilmenin hesabını yapıyorlardı.

İşler kötüye gidiyor
Hemen herkes, küresel krizin daha da ağırlaşmaması için neler yapılması gerektiğini tartışıyordu ama önerdikleri çözümlerin uygulanabilirliği ve hemen önümüzdeki dönemde derde deva olabileceği kuşkuluydu.
Oysa acil çözümlere ihtiyaç var, çünkü küresel ekonomik göstergelerdeki bozulma son üç ay içinde çarpıcı biçimde hızlandı. IMF iki ay önce yaptığı tahminleri çöpe atıp çok daha karamsar yeni tahminler açıkladı. Dünya ekonomisinin durma noktasına geldiğini açıklayan IMF bu son tahminini ileride daha da aşağı çekebileceği uyarısında da bulundu.

Haberin Devamı

Paketlerle gelen tehdit
Bu tablo başta ABD olmak üzere dünyanın büyük ve zengin ülkelerinde hükümetleri, dev boyutlarda ekonomiyi canlandırma paketleri açıklamaya zorladı. Bu önlemler, söz konusu ülkelerdeki talep açığını kapatarak ekonomiyi canlandırmayı amaçlıyor ama bu önlemlerin bazı tehditleri ortadan kaldırmadığı, hatta yer yer artırdığı söylenebilir.
- Başta ABD ve İngiltere olmak üzere zengin ülkelerde banka sistemini ayakta tutmak ve ekonomiyi canlandırmak için devletin olanaklarını (yani halkın vergilerini) kullanan hükümetler, kendi ulusal firmalarını ve işçilerini koruyacak önlemler almak zorunda kalıyor.
- Her ülkenin bu tür önlemler alması halinde dünya ticaretinde bu yıl başlayan küçülmenin sürmesi ve bütün ülkelerin bundan zarar görmesi kaçınılmaz görünüyor.
- Zengin ülkelerden Türkiye gibi ‘Yükselen Pazar’ (YP) ülkelerine akan özel dış sermaye de, küresel riskin artması ve zengin ülkelerin banka sistemlerinde acil kaynak ihtiyacının doğması nedeniyle, anavatanına döndü ve YP ülkeleri dış kaynak darboğazına girdi. Bu finansal korumacılığın sürmesi halinde, özellikle Türkiye gibi tasarruf ve cari işlemler açığı olan ülkelerin bundan olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz görünüyor.
- IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlara ek kaynak aktarılarak bu kuruluşların YP ülkelerine mali destek sağlama projesinin nasıl uygulanacağı ne kadar etkili olacağı belirsiz.
- Küresel ekonomideki hızlı bozulma işsizliği hızla artırırken Fransa’dan İngiltere’ye, Rusya’dan Çin’e, kabaran toplumsal tepkilerin ilk sinyalleri alınıyor. Davos’ta yapılan değerlendirmelerde, bunun siyasi sonuçlara da yol açabileceği ileri sürüldü.
Tehlike büyük ve bizimki dahil hiçbir hükümetin bunu göz ardı etme lüksü yok.