DAVOS
Türkiye gibi ‘Yükselen Pazar’ (YP) ülkelerine yönelen özel sermaye akımlarını izleyen Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) Zürih’teki toplantısına katılan Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen ile önceki akşam Davos’ta karşılaştık. “Haberler çok kötü” dedi, “IIF’nin tahminine göre, YP ülkelerine net özel sermaye akımı 2009 yılında 165 milyara düşecek.”
Bu gerçekten de çok kötü bir haber. Türkiye gibi ülkelere net özel sermaye akımı 2007 yılında 929 milyar doları bulmuş, bu rakam 2008’de yarı yarıya azalarak 466 milyar dolara inmişti. 2009 yılı için yapılan 165 milyar dolarlık tahminin YP ülkeleri için anlamı şu: 2009 yılında özel sermaye akımlarına umut bağlamayın.
IIF’nin tahmini gerçekleşirse 2007 yılında toplam GSYH’larının %7’si kadar özel yabancı sermaye sağlayan YP ülkeleri 2009’da GSYH’ların %1’i kadar özel dış kaynak bulabilecek. 2009’da YP ülkelerine net kaynak girişinin tamamı doğrudan yabancı sermaye yatırımı biçiminde olacak, banka kredilerinde ve portföy yatırımlarında ise YP ülkelerinden sermaye çıkışı olacak.
Türkiye kıskaçta
Türkiye’nin de içinde bulunduğu ‘Yükselen Avrupa’ ülkeleri için durum daha da vahim. Bu ülkelere akan net özel sermaye 2007’de 393 milyar dolar, 2008’de 254 milyar dolarken 2009’da 30 milyar dolara düşecek. Yani Türkiye, Rusya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Ukrayna, Macaristan, Bulgaristan ve Romanya’ya akacak özel sermayenin toplamı bu. Başta Rusya olmak üzere, söz konusu ülkelerin neden kıvranmaya başladığını bu tabloya bakarak anlamak mümkün.
Bu olacak bir şey değil ama Türkiye bu sekiz ülkeye gitmesi beklenen özel kaynağın tümünü kendine çekse bile 2009 yılındaki dış finansman ihtiyacını ancak karşılayabilir. Bu tablo bize IMF’den gelmesi beklenen paranın ne kadar önemli hale geldiğini daha iyi gösteriyor. Tabii Türkiye’nin IIF tahminlerine girmeyen sihirli dış kaynakları kendine çekerek IMF’ye rest çekebileceğini hayal edenler olabilir ama bu tür fantezileri bir kenara koyarsak, Türkiye’nin IMF ile yüksek rakamlı bir anlaşma yapmaktan başka şansı yok gibi görünüyor.
Davos’ta çözümsüzlük
Davos’a bu yıl daha önce hiç görmediğim bir karamsarlığın ve çözümsüzlüğün kasveti çökmüş durumda. Finans sisteminin ve küresel ekonominin içine sürüklendiği çıkmazdan nasıl çıkabileceği konusunda ortak bir görüşe varmanın çok zor olacağı anlaşılıyor. Forum’un açılış gününde yapılan konuşmalarda da bu ortaya çıktı.
2007 yılında pespembe tablolar çizdikten sonra geçen yıl bile “Bu krizi kolay atlatırız” havasında olan küresel şirketlerin CEO’ları da bu yıl “canlarını kurtarma” derdine düşmüş durumda. PricewaterhouseCoopers’ın 1124 küresel şirketin CEO’larından bilgi alarak gerçekleştirdiği anketin en belirgin sonucu bu.
CEO’ların çok büyük çoğunluğunun şirketleri için belirlediği öncelikli hedef “survival”, yani hayatta kalabilmek. 2007 ve 2008’de Davos’ta özellikle YP ülkelerinin geleceği konusunda fevkalade iyimser olan CEO’ların şimdi bu ülkelere artan bir kuşkuyla baktığı görülüyor. 2009’da YP ülkelerinin işi zor görünüyor.