Galatasaray eski Galatasaray değil...

4 Mart 2011
Galatasaray şu an için başarıya en çok ihtiyacı olan ekiplerden. Yeniden yapılanma süreci içerisinde Hollandalı Teknik Direktör Frank Rijkaard ile yollarını ayırdıktan sonra yapılan yeni transferler ile George Hagi'nin takımın başına geçmesi sarı kırmızılılara farklı bir oyun anlayışı getirdi. Belki şansızlık, belki yaşanan sakatlıklar, belki de neredeyse sezon sonuna yakın bir dönemde getirilen antrenörün takımı tanıma ve anlama sürecinin biraz beklenenden uzun geçmesi şu an oluşan tabloyu meydana getirdi. Aslında bütün bunlar şu an için Galatasaray'ın yaşamış olduğu sorunların üzerini kapatmıyor. Takıma yeni katılan kaleci Robinson Zapata orta sıralarda yer alan bir takımın kalesini uzun yıllar koruyabilir. Ancak tıpkı Mondragon örneğinde olduğu gibi uzun yıllar böylesine ileri seviyelerde futbol oynamaya alışmış bir takımın kalesinde yer alabilir mi ? Bilemem. İyi niyetli ; özellikle yan toplarda çabukluğu konusunda sıkıntı yaşasa da nispeten hava toplarına göre etkili. Ancak arkadaşlarıyla uyumu ve oyun esnasında diyaloğu bütün bu özelliklerinin yanında daha ağır basıyor. Zapata'nın önünde Neill ve Servet hem mücadeleci hem topla ileri çıkabilen ve çabuk geriye dönebilen adamlar. Bu defans hattında Galatasaray takımının en büyük artısı. Ancak asıl sorun orta alanda. Son Gaziantep maçında Ayhan hakikaten güzel bir futbol oynamasına rağmen bu sezon kalan maçlarda ve önümüzdeki sezon bu orta sahanın tüm yükünü kaldırabilir mi ? Galatasaray Gheorge Hagi den sonra orta alana takımı yönlendirebilecek, pasları ile forvet hattını hareketlendirebilecek, yaratıcı, kuvvetli hem saha içi hem de saha dışında profosyonel bir oyuncuyu çok aradı. Gelen oyunculardan Felipe , Lincoln , Flavio Conceiçao, Marek Heinz ve Joao Batista gibi futbolcular ile hep bu bölgeye bir merhem arandı. Ancak aranan kan bir türlü bulunamıyordu. Gelen oyuncular ya tam profosyonel değildi ya da artık kariyerlerinin son demlerini yaşıyorlardı. Aslında sadece belirli bir kıtanın oyuncularına değil tüm dünya futbol piyasasına bakılsa bu kadar hata yapılabilirmiydi ? Galatasaray orta sahasında şimdi Ayhan'ın yanına Juan Culio yer alıcak. Culio yetenekleri belli olan bir oyuncu. Top ile çok çabuk. Bu çabukluğu bazen pas hatalarına yol açabiliyor ama yine de topa yön veren ve çalım kabiliyeti olan bir sporcu. İlerleyen günlerde Galatasaray'a daha büyük katkıları olacağını düşünüyorum. Ve en önemlisi orta sahanın tam ortasında defans hattı ile kademeli olarak yardımlaşabilecek, defansif özellikleri güçlü bir orta saha oyuncusunun mutlaka kadroya dahil edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Kısacası Galatasaray'ın İspanyanın Valencia takımına vermiş olduğu Mehmet Topal'ın özelliklerinde bir oyuncu bu takımda mutlaka olmalı. İlerleyen günlerde Ardanın takıma gelmesi, Kewell'ın tekrar formasına kavuşması muhtemelen Galatasaray orta sahasını daha da güçlendirecektir. Son Antep maçında Galatasaray istediği sonuca ulaşamasa da gayet olumlu sinyaller verdi. Baros'un kaçırmış olduğu gol pozisyonlarının belki üçte birini rakip takım ancak yakalayabildi. Görüldü ki Galatasaray antremanlarda son derece iyi çalışmaya başlamış , nitekim rakibin her hamlesine karşılık veren bir Galatasaray'lıyı topun dibinde görüverdik. Ve Stancu ; Geleceği olan bir futbolcu. Henüz uyum sorununu atlatamadığı belli. Ancak topla oyunu seven, topu kazanmaya yönelik hareketlerde bulunan, çabuk, atletik bir oyuncu. Galatasaray'ın sol kanadına bir canlılık kattığı gerçek . Aslında Galatasaray'ın bu denli umut vermesinde ki neden Gaziantepspor gibi iyi bir takım karşısında oyunun mutlak hakimi olmasından kaynaklandı. Maç içerisinde belki topun hakimiyeti rakipte gözüktü ve Galatasaray'ı önemli bir kupadan elediler. Ancak Gaziantepspor maçın büyük bölümünde bal yapmayan arı gibi gözüktü. Ve şans onlardan yanaydı bu defa . Fakat şu da bir gerçek ki Antepspor son yılların en iyi kadrosunu oluşturmuş. Defansta Dany Nounkeu çok çok iyi bir stoper , İsmael Sosa artık kendini bulmuş, İvelin Popov bildiğimiz gibi. Seneye kesinlikle iyi bir Avrupa klübüne gider. Mutlaka Gaziantepspor'un onu kadrosunda tutması gerek. Ve Cenk Tosun. Gerçekten yetenekli ve çabuk. Umuyorum kazanmış olduğu formu ile yetinmez. Sonuç olarak Galatasaray ilerisi için iyi sinyaller veriyor. Ve şunu da unutmamalı. Başarı ile zaman içiçe geçmiş iki kavramdır. İlerleyen günlerde takımın daha iyi olmasını umuyorum. 
Yazının Devamı

Beşiktaş'ta güneşli günler çok yakın...

27 Şubat 2011

Beşiktaş son günlerde arzu edilen futbolu oynamaktan uzak. Takım bir türlü ideal onbirini sahaya koyamıyor. Bir gün bakıyorsunuz forvet hattında taraftarın bile artık umudunu kestiği isimler.

Aslında Beşiktaş 'ın kadrosu dört dörtlük bir kadro. Ancak bu yeniden yapılanma sezon başında meydana gelmediği için zaafiyetleri de oldukça fazla.

Daha önce uzun uzun yazmıştık. Holosko gibi kapasitesi ve yeteneği tartışılmayacak bir santraforun gönderilmesi, Zapatochny gibi defansa istikrar ve alternatif sunan ve mücadelesi ile takım içinde herkesin sempatisini kazanmış bir defans oyuncusunun gönderilmesi gibi tavırlar elbette yanlıştı.

Takım uzun süre kadroya giremeyen ve ne yapacağı soru işaretleri ile dolu olan Ferrari'nin eline kalmış gözüktü. Elbette Cezayir asıllı İtalyan oynadığı oyun ve gördüğü kartlar ile beklentileri boşuna çıkardı. Böyle olacağı da aslında belliydi. Beşiktaş'ın yeniden toparlanabilmesi için defans blogunu şekillendirmesi ve bu blog ile uzun zamanda mücadele etmesi gerekicektir.

Bugün Ulvi, Kadir, ve Gökhan Keskin' den oluşan defans blogunu hatırlıyorsak ve bunca yıl geçmesine ragmen saygımız da bir eksilme olmuyorsa bu onların tamami ile verdiği mücadeleye

Yazının Devamı

Son derbi maçı ve futbol gerçekleri..

24 Şubat 2011
Aslında izlediğimiz son derbi maçı bize Türk futbolunun içinde bulunduğu durumu çok net anlattı. Futbolcuları ile daha iyi iletişim kuran ve onları göreve geldiği ilk günden bu yana yavaş yavaş hazırlayan Fenerbahçe teknik direktörü Aykut kocaman'ın hanesine bu galibiyet artı olarak yazıldı. Elbette Kocaman çok şanslı. Çünkü defansta Lugano gibi mücadeleyi seven, zaman zaman süpriz çıkışları ile gol arayan hatta yanında oynayan Nijeryalı partneri Joseph Yobo'nun açıklarını bile kapatan bir oyuncusu ile orta sahada az koşmasına ragmen futbol zekası, sahayı görüş yeteneği ve düşündüklerini uygulayabilmedeki yüksek becerisi ile De Souza gibi olağanüstü bir virtüözü var. Son yıllarda Fenerbahçe' nin Ortega, Anelka, Van hooijdonk ve Kezman ile iyiden iyiye şekillenen yıldızları transfer etme ve Fenerbahçe formasını üzerlerine giydirme alışkanlığı var. Ve bu alışkanlık kimi zaman başarısız olsa da çoğu dünya klübünün uyguladığı bir taktik. Ama bu taktik şimdilik özellikle Niang ve Dİa da olumlu bir şekilde tutmuş görünüyor. Fenerbahçe nin aslında işler iyiye gittiği zaman oyun şablonu son derece verimli sonuçlar veriyor. Defans bloğunda Uche ve Högh ikilisinden beri şekillenen Fabio Luciano, Stephjan Thomas ikilisi ile devam eden birbirleri ile uyumlu, fizik gücü yakın defans oyuncularının birlikteliği defans orta saha arasında ki top kayıplarının minimum 'a indirgenmesi için uygulanan klasik tandem taktiği. Sağ kanatta Gökhan Gönül 'ün istekli ve arzulu oyununa sol kanatta Dia ve Andre Santos' un çabukluğu ve becerisi katılınca Fenerbahçe hücumlarına ister istemez zenginlik geliyor. Bu bağlamda Fenerbahçe de bu yükselişi Andre Santos'un kendini futbola vermesine, Gökhan Ünal gibi klübeye mahkum olan bir oyuncunun oynayabileceği bir takıma gönderilmesine, Kazım Richards'ın takımdan ayrılmasına ve başta Alex ve Stoch'un bile ilk onbir de yerinin garanti olmadığını artık iyice anlamalarını bağlayabiliriz. Fenerbahçe nin elbette daha iyi olmasında Guiza gibi katkısı son derece sınırlı ancak potansiyeli yüksek bir oyuncunun kullanılamaması büyük etken olarak gözüküyor. Fenerbahçe orta sahası ne zaman topu verimli bir biçimde dağıtıp hızlı hücumcuları ile beşiktaş 'ın dörtlü defans bloğuna yüklendiğinde pozisyon yarattı. Aslında bu noktada Schuster'i de anlamak zor. Kariyerine elbette saygı duymak gerekli. Ancak neden ısrarla bu takıma Ferrari'yi dahil etmeye çalışıyor ? Uzun zamandır formsuzluğu bilinen ve oynamayan bir oyuncuya forma vermek büyük risk. Üstelik Beşiktaş' ta yine sakatlıktan çıkan Ekrem dağ bile bir anda kendini kadro da bulabiliyor. Beşiktaş'ın kadrosunu verimli kullanabilmek Holosko gibi bir oyuncunun gönderilmesi gibi bir hata yapılmasına rağmen çok da zor değil. Çünkü bu gün Türkiye Liglerinin tartışmasız en yetenekli orta saha oyuncuları Beşiktaş ta forma giyiyor. Ama Ernst'in sürekliliğini sağlayamazsan, Aurelio'ya daha fazla sorumluluk vermezsen İleri uçta fırsatlar dan yararlanamazsan ister istemez mağlup olursun. Fenerbahçe bu galibiyet ile takım olma yolunda hakikaten önemli bir adım attı. Zaten son zamanlar da hem saha içi idmanlarının neşesi hem de saha dışında yaşanan olumlu hava bu sinyalleri veriyordu. Takımın bundan sonra kalan haftalarda istemediği sonuçlar almaması için özellikle kaleci Volkan'a çok büyük iş düşüyor. Zira şampiyonluk yolunda Hem Trabzonspor 'un iştahı hemde Bursaspor'un süprizleri seven yanı Sarı lacivertli ekibi oldukça zorlayacaktır. Bir parantez de Gaziantepspor, Karabükspor ve Manisaspor takımlarına açmak lazım. Bu 3 takım da inanılmaz bir futbol sergiliyorlar. Antep takımında İsmael Sosa'nın kendini bulması, İvelin Popov gibi önemli bir futbolcunun forvet hattına kattığı zenginlik ve orta sahaya alınan Wagner gibi yaratıcı bir oyuncunun varlığı tüm takıma hem güven hem de istikrar getirmiş durumda. Üstelik öyle bir kalecileri var ki. Tartışmasız Litvanyalı şu an ligin en iyi eldiveni. Aslında Jose Couceiro döneminde izlenmeye başlanan Karcemarkas transferinde klübün ne kadar ısrarcı olduğunu hepimiz görmüştük. Tam isabet... Ve Karabükspor... Orta sahada Cernat gibi bir virtüözün sakatlığına rağmen yılmadılar. Emenike' yi yine şansız bir sakatlıktan sonra kaybettiler.Yılmadılar... Bu takım öylesine mücadeleci ve centilmen bir futbol oynuyor ki izleyip te hayran olmamak mümkün değil. Forvet hattında Denizlispor da attığı son dakika golleri ile ünlenen ceza sahasında bitirici ve fırsatçı olduğunu defalarca ispat eden Angelov dan daha fazla yararlanmaları mutlaka gerekli. Vestel Manisaspor ise aynı tempo da maçlarına devam ediyorlar. Göze hoş gelen futbol anlayışları, modern futbolun gerektiği bütün olgulara sahip. Forvet hattında ki çok yönlülük, Orta sahada genç oyuncularinin çabası Joshua Simpson gibi yetenekli ve iyi bir oyuncu ile birleşince ortaya güzel bir lezzet çıkıyor. Herhalde Angola'lı Manucho dan daha önce Makakula'nın bu takımda olduğu, daha fazla forma giymesi halinde daha verimli olabileceği unutulmamalı. Süper ligin pek çok takımın da bu 2 oyuncu gibi güçlü, atletik santraforlar maalesef mevcut değil. Üstelik takımın forvet hattında yaşadığı derinlik defanstan gelen Kalabane ve Dixon da duran toplar da ortaya çıkması ile daha da büyüyor. Son olarak bu 3 takımı keyifle izlemek lazım diyorum. 
Yazının Devamı

Beşiktaş artık yarını düşünmeli...

18 Şubat 2011
Oldum olası küçük takımlar da büyük antrenör olmayı başarabilen teknik adamları severim. Şartların zorluğuna aldırmadan, takım yaratabilen, birbirini seven, düşünen ekip arkadaşları oluşturabilen teknik adamlar gidebildikleri her ortamda değerlidirler, fark yaratırlar. Bir de ellerine gelen kadroların avantajı ile başarıya ulaşan, büyük takımlar da büyük antrenör olmayı sağlayabilmiş teknik adamlar vardır. Bu 2 örnek arasında ki fark derin olduğu kadar incedir de...

Schuster 'in elinde gerçekten Beşiktaş tarihinde belki de hiç bir antrenöre nasip olmamış bir kadro var. Sınırsız imkanlar, taraftar ve medya desteği, ve Beşiktaş'ın başarıya ulaşması için teknik heyetin arkasında bir yönetim kurulu peki sonuç ne..?

Beşiktaş haftalardır istikrarsız bir oyun oynuyor.İzleyenlere keyif vermiyor. Eskisi gibi mücadeleci, topu seven ve futbol oynamayı bilen oyuncuların yarattığı takım bir anda sanki kabuk değiştirmiş gibi. Futbol takımlarının elbette tek sorumlusu teknik patronlar değildir. Başarı veya başarısızlık takım halinde sahiplenilmelidir. Ancak gelinen noktada mutlaka Beşiktaş'ın geçmişte yaptıklarından bir takım dersler alması gerek.

Bu kadronun değişmesi mümkün olmayan olmazsa olmazları var. Gelen Portekizlilerin haricinde orta sahada Fabian Ernst ve Roberto Hilbert mutlaka oynatılmalı, Forvet mevkisinde Almedia gibi çabuk, fiziği yeterli ve yıpratıcı bir oyuncu orta sahanın tam desteğini alabilmeli, Beşiktaş takım halinde savunma yapmayı ve hücum edebilmeyi başarabilmeli, Guti Hernandez ' in ilerlemiş yaşına rağmen halen nasıl mücadele ettiği anlatılmalı, izletilmeli.

Ve Beşiktaş mutlaka ama mutlaka defans bloğunu şekillendirebilmeli. Haftalardır varlığı ile yokluğu belli olmayan Matteo Ferrari nasıl olur da Dinamo Kiev gibi bir takım karşısında formasını alabilir. ? Bu oyuncunun ne kadar hazır olduğunu yada olmadığı tartışılmaz mı ?

Ve belki de günümüz futbolunun en önemli bölgesi olan , oyunu en geriden süzebilme, yönetebilme ve yönlendirebilme özelliği olan kaleci mevkisi için neden ilk onbir deki yeri ve konumu tartışılmayacak bir kaleci transfer edilmez ? Beşiktaş 'ın belkide en önemli sorunu Shorunmu yada Mrmıç gibi takımı ile özdeşleşebilecek ve herkesin taraflı tarafsız güvenebileceği bir kaleci takviyesi yapılmaması olabilir. Elbette ki kalecilik tecrübe işidir , Bir kaleci ancak takım ile beraber sahada olursa form tutabilir. Ancak Beşiktaş 'ın şu anda ki durumunu riske atabilecek bir pozisyonu varmıdır..? Değerlendirmek gerek...

Beşiktaş ın kadrosunda ufakta olsa bir revizyona gidilmesi ve Türk futbolundan anlayan, futbolumuzun dinamiklerini yeterince bilen ve etüd edebilmiş bir antrenör' ün Schuster 'in yardımcılığına getirilmesi belkide kötüye giden takımın toparlanabilmesi için bir şanstır. Şunu kabul etmek gerek ki ligimizde gittiği takımlarda şampiyonluklar yaşamış italya ligi tecrübesi olan Zapatochny gönderilmemeliydi. Çünkü tam bir profosyonel olmasının yanısıra mücadeleci ve istikrarlıydı. Oysa şimdi defans bloğu top Beşiktaş ceza sahasına sıkıştığında oyunu soğutabilmek için yeterli hamleleri bir türlü yapamıyor.

Nobre' nin yetenekleri ve yapabilecekleri bilinmesine rağmen oldukça fazla süre alması, Sivok'un geçirdiği sakatlıktan sonra yeterince hazır olmadan kadroya dahil edilmesi ve bölgesinin alternatifi olmaması, Mehmet aurelio' nun formsuzluğu, ve en önemlisi takımın kapasitesinin farkında olmaması ; sahada bir dönem Avrupanın en önde gelen ekiplerinden biri olmasına rağmen son yıllarda esamesi dahi okunmayan Kiev ekibi karşısında rakibe mahkum bir futbol oynamasına neden oldu.Keşke sahada 2-3 Queresma daha olsaydı demeden geçemiyeceğim. Portekizli üretkenlik ve gol bulabilme adına sahada elinden gelen herşeyi yaptı.

Dünü artık unutmak gerek...Zira Futbolda dün diye bir şey yok. Bugünü ve daha önemlisi yarını kazanmak için Beşiktaş'ın rövanşı iple çekmesi lazım.Çünkü zor da olsa İnanırlarsa kazanabilirler. Taraftarının herşeye rağmen desteği , sevgisi ve 2 takım arasında ki sıklet farkı belkide en çok güvenecekleri güç olucak. 
Yazının Devamı

Tüm Beşiktaş Camiası Onlardan Bunu Bekliyor

12 Şubat 2011
Spor sergi salonunun tahta sıralarında Beşiktaş’ın mücadeleci coşkulu oyununu seyredenler yıllar sonra Ahmet Fetgeri’de buluştular. Şimdiler de ise Beşiktaş Cola Turka Arena’nın atmosferinde takımlarını canla başla destekliyorlar. Yıllar ne çabuk geçiyor. Kim unutur ki Andre Wooldridge, Kevin Thomson ikilisinin katkıları ile şekillenen Levent Topsakal, Rüçhan Tamsöz, Faruk Beşok ve Tamer Oyguç, Praskevicius ve Turabi Gençten oluşan muhteşem kadroyu... Kabul etmek gerekir ki Beşiktaş basketbol şubesine yaptığı yatırımların her zaman karşılığını tam olarak aldı. O kadro rakiplerini bir bir yenerken ve ligimizde çeyrek finale kalırken izleyenlere keyif verdi, oyuncular belki 2 şer kişilik oynadılar, kariyerlerini, tecrübelerini ortaya koydular. Rakipler güçlüydü, devşirme oyuncular, yüksek rakamlara transfer edilen kariyerli yabancılar... Kimse Beşiktaş'ın karşısında duramamıştı. Elbette ki o zaman ki mevcut kadro yapabileceğinin en iyisini yapmıştı. Zaten bugün bile James Bullock, Erman Kunter’i, Çağatay'ı, Turabi’yi, Burak'ı hep bu özverili oyunlarından dolayı hatırlıyoruz. Bugün ise gelinen noktada kadroya baktığınız da yeni oyuncular ve yeni bir antrenör ile birlikte geçirilmesi gereken uzun bir zaman dilimi var başarıya ulaşmak için. Bu sene yapılan yatırımların en önemlisi olarak gözüken Allen Iverson’ın şansız sakatlığı ise her şeyin üzerine tuz biber ekti. Ancak Iverson gibi bir dünya starının takıma gelmesi, hem seyirci hem medya açısından önemli olduğu kadar Beşiktaş organizasyonuna ilginin artması nedeni ile bugün Türkiye liginde hiç bir takımın cesaret edemeyeceği türden bir girişim. Iverson büyük bir yıldız, defalarca NBA’de sayı kategorisinde ilk 3 e giren, NBA’in değerli oyuncusu seçilen ve üniversite kariyeri dahil başarılar ve profesyonellik ile yoğrulmuş bir hayat hikayesi… Beşiktaş şimdiye kadar almış olduğu yabancı oyunculara basketbolu öğretmek gibi bir misyon da üstlenmişti. Andre Wooldridge bile Lowa State üniversitesinden geldiğinde Avrupa basketboluna fazlasıyla yabancıydı. Çok fazla yabancı oyuncu sayamayız tamamen komple bir sporcu olarak Beşiktaş’a gelen yabancılar arasında... 76 ers ve Georgetown üniversitesi günleri de takımını tek başına sırtlaması ve finaller de mücadeleye götürülmesi kolay kolay unutulacak bir başarı değil. Böyle bir oyuncunun varlığı bile genç oyuncuları yeterince motive etmiştir. Elbette eski günlerinde olmadığı bir gerçek.Ancak tekrar takıma dönerse Beşiktaş'ı tanımış bir Iverson’ın neler yapabileceğini kestirebilmek hiç zor değil.. Aslında kadro bugün için ilk 3 sıraya oynayabilecek türden bir kadro. Ancak sakatlıklar ve şansızlıklar maalesef hak ettikleri yeri alamamalarını sağladı. Çember altında A.j Ogulvy ve Liklolitov mücadele eden etkili ancak özel olarak çalıştırılması ve top almazı lazım gelen oyuncular. Bu noktada ise Mire Chatman'ın becerisine ve taktik sorumluluğuna görev düşüyor. Keşke Brad Newley gibi bir sağlam oyuncu takımdan ayrılmasaydı... Çember altında bu 2 uzun oyuncuyu pota altında topla buluşturabilirse zaman zaman Cevher in de katkıları ile çember altı daha da güçlenecektir. Ancak takım olarak savunma yapıp ribaundlar da etki olabilmek çok önemli. Çünkü baktığınız zaman kısa oyuncuların yeteri kadar ribaund alamadıklarını ve top çalamadıklarını görüyoruz. Zaten Beşiktaş’ın Avrupa kupalarında başarısız sonuçlar almasının nedeni de iyi bir savunma kurgusunun olmamasından kaynaklandı. Takımda Muratcan Güler gibi hızlı hücumlara koşabilen, bitirici bir oyuncunun eksikliği hissediliyor. Takımın çiçeği burnunda transferi Marcelus Kemp bu soruna merhem olabilir. Bekir ve Evren'in mutlaka ama mutlaka skor yönünden takıma katkısı şart. Yarangüme hem Telekom hem de genç milli takımlar da her zaman skor yükünü çeken bir oyuncu idi. Atletik yeteneklerinin azalması ve yaşının ilerlemesi bir handikap sayılmamalı .Beşiktaş ona eski günlerinde geçirmiş olduğu başarıları hatırlaması için 2.bir şans. Coach Ataman Efes ekolünden geldiği için oyun içerisinde ki hatalara tahammülü az olan ve savunma becerilerini oyuncuların geliştirmeye çalışan bir antrenör. Top kayıpları belki bu sayede biraz azalabilir. Beşiktaş’ın saha ve seyirci avantajı bugün hiç bir takımda yok. Ancak bu marka değerinin hakkının verilmesi lazım. Seyircinin salona çekilmesi için tıpkı avrupa da olduğu gibi saha dışı etkinliklerin ve devre arası aksiyonların yapılması şart. Beşiktaş taraftarı oyunun ilk dakikasından son dakikasına kadar mücadele eden, emek veren ve topu seven bir takım ister. Anlık parlamalar ile sürekli kolay basketler yiyen bir takımın doğrusu akıttığı tere yazık. Bu saydığım unsurları Avrupa kupası maçlarında özellikle alman takımlarına verilen mücadelelerde fazlasıyla gördük. Eğer ki Iverson, yeniden takıma dönerse, Bekir, Evren ve Cevher kaliteli oyuncular olarak skora gereken katkıyı verebilirse, A.j Ogulvy ve Liklolitov gibi 2 güçlü oyuncunun etkileşimi ile bu takım başarıya giden yolda büyük adımlar atacaktır. Beşiktaş taraftarı ve tüm Beşiktaş camiası onlardan bunu bekliyor. Türk Basketbol tarihinin altın sayfalarına adlarını yazdırmak gibi önlerinde sorumluluğu ağır ama keyfi büyük bir şans var… Başarmak ya da başarmamak tamamen onların elinde... 
Yazının Devamı

Nba Tıpkı Tbl Gibi...

7 Şubat 2011
Amerikan profosyonel basketbol liginde aslında tam da beklenen bir seyirde ilerliyor. Kendi konferanslarında lider olan takımlar zaten güçlü kadroları ile bu sıralamayı sezon başlarken belli etmişlerdi. Boston Celtics'te sezonu çok iyi bir galibiyet yüzdesi ile götüren takımlardan. Deneyimli oyuncular ve genç oyuncuların son derece uyumlu oldukları gözleniyor. Pierce neredeyse takımın demirbaşı. Ligin en değerli oyuncularından biri olan Ray Allen ile birlikte kısa forvet mevkisini sırtladığı gibi skora da önemli katkılarda bulunuyorlar. Takımın son derece fazla sayıda dış şut tehdidi olması yeşil yoncaların arka alanının çember altında rahatlamasını sağlıyor. Shaquile O'neal ve Kendric Perkins gibi kalın sıze'ı yüksek oyuncuların mücadeleyi sevmeleri Boston fast break lerinin aslında şifrelerini vermekte. Elbette Doc Rivers' ın takımı uzun yıllardan beri tanıması ve Rajon Rondo ile Nate robinson ikilisine guard mevkisinde sorumluluk vermesi Boston ın içerde ve dışarda yüksek tempolu oyununa imkan sağlıyor. Temsilcilerimizden Semih ise her geçen gün oyununu geliştiriyor. Bu noktada yeteneklerini bilerek hareket etmesi ve oyunun mücadele yönününe ağırlık vermesi hanesine artı olarak yazılıyor. Celtics' in sıralama olarak hemen altında bulunan ekipler 76 Ers ve Newyork takımları galibiyet yüzdeleri birbirine hemen hemen eşit olan takımlar. Ancak kapasiteleri sınırlı ve gücleri doğrultusunda yer bulabilen ekipler. 76 ers İguodala ve Brand in yokluğunda neler yapabileceği belli olmayan bir takım. Newyork ise takım oyununa daha yatkın bir profil çiziyor. Çember altında Amare Stoudmire büyük kazanç... Raymond felton belki zaman zaman pas hataları yapıyor ama asla bencil bir oyuncu değil... Danilo galinari ve Chandler skor olarak gereken katkıyı veriyorlar. Merkez konferansında ise chicago yaptığı takviyelerin meyvelerini alıyor. Derrick Rose her zaman ki gibi takımın olmazsa olmazı. Onun hızlı hücumlarında deng ve boozer skor üretmekte zorluk çekmiyorlar. Takım etiketini yakalayabilmiş oyunun son saniyesine kadar oyunu bırakmayan ekiplerden. Ömer Aşık bu takımda daha fazla süre almalı... 4- 5 dakikalık süreler ile ne kadar bu takıma ısındığını gösterebilir ki? Kazandıkları Bucks maçında takım olarak 2 li oyunları ne kadar sevdiklerini gösterdiler. Diğer konferanslar da Miami, Oclohoma City, Lakers ve San antonio liderlik koltuğuna kurulan takımlar. Bu ekipler den sadece Lakers istikrarsızlığı ve dış sahada aldığı mağlubiyetler ile soru işaretleri doğuruyor. Elbette ki Jackson'ın oyun şablonunda Kobe Bryant ve Odom un payı ve aldığı rol büyük. Ancak diğer oyuncuların tıpkı Gasol gibi bu 2 oyuncuya destek vermeleri için taşın altına ellerini sokmaları şart. 
Yazının Devamı

Sahada büyüklük belli olur...

1 Şubat 2011
Emmanuel Emmenike... Son zamanların en moda ismi... Karabükspor'un son 2 sezondur başarısının en kilit ismi. Güçlü istekli, savaşçı, fırsatçı ve en önemlisi mütevazi. Son olarak vatandaşı Joseph Yobo'nun tavsiyesi ile milli takım aday kadrosuna da çağrılmıştı. Doğrusu henüz tadilat görmemiş Karabükspor stadının zemininde rakip defansları bir, bir ekarte ederken böylesine bir başarıya sahip olucağını öngörebilir miydi ? Türk futboluna son yıllarda değişik kıtalardan pek çok yabancı oyuncu geldi. Önce Yugoslav modası, sonra Polonyalı , Afrikalı Alman ve diğer ülkelerin ekolleri. Bu arada altyapıda uygulanan Ajax benzeri çalışmalar, süslü demeçler ve Türk futbolunun bugünü. Aslına bakarsanız Türkiye liginde gerçekten çok önemli isimler forma giydi. Karshure ve Köln takımlarının en önemli futbolcularından biri iken Antalyaspor macerasına başlayan, Antalya orta alanını gerçekten çok iyi toparlayan ve vatandaşı Gaudino ile birlikte alman ekolünün Antalyaspor da temsilcisi olan Dirk Shuster i kim unutabilir ki ? Yada Kemal Ömeragiç döneminde Adana Demirspor'un küçücük antreman sahasında Fernand Colulibaly ve Everiste Dibo ile birlikte teknik direktör Ömeragiç in gözüne girmeyen çalışan eski bir torino oyuncusu olan Emmanuel Duah ı ? Orta sahada belki de Türkiye ligi o zamana kadar görülmemiş bir biçimde çalımları sayesinde leblebi gibi adam geçen bir oyuncu görmüştü. Oyuncuların kariyerleri an gelir önemsizleşir, sahada ise isimleri ölümsüzleşir. Malatyaspor forması giydiği dönemde Türkiye liginin altını üstüne getiren ve bir Alman 3 .lig takımından gelen Buchman gibi bir golcüyü en zon ne zaman görmüştük...? O hantal fiziğine rağmen öylesine mücadeleci ve coşkulu idi ki belki onu yıllar sonra Erzurumspor forması giyen Alexander Loebe ye benzetebiliriz. Loebe Erzurumspor'un karlı kaplı zemininde kaç takıma büyük yenilgiler tattırmadı ki...? Daha sonra Loebe öylesine istikrarlı bir golcü kimliğine büründü ki tıpkı az önce ki örnekte anlattığımız Duah ın yıllar sonra Mallorca'ya transferi gibi kendini bir anda Trabzonspor forması ile buldu. Dünya futbolu sürekli değişiyor. Kendilerini bu yeni pişmeye başlayan çorba gibi sürekli renk değiştiren atmosfere uyum sağlayabilen, yenilik yaratabilen ve altayapıya güçlü bir biçimde eğilen klüpler farkını hissettirebiliyor. İşte Romero Lukaku. Anderlecht in henüz 17 yaşında ki genç golcüsü. Belçika futbolunun yüz akı diye tabir edilebilecek bir uyum ve profosyonellik te Anderlect forması ile gollerine devam ediyor. Bu çocuk kimin oğlu biliyormusunuz..? Bir dönem vatandaşı Andre Kona nın boşluğunu doldurmak için Gençlerbirliği serüvenine başlayan Kongo ulusal takımı ve Zaire futbolunun gelmiş geçmiş en önemli oyuncularından biri olan Roger Lukaku nun.. Lukaku belki türkiye de kendisine yeterli sabır ve ilgi gösterilseydi uzun yıllar diğer vatandaşı Marcel Mbayo kadar kırmızı siyahlı formayı terletirdi. Peki biz neden ülke futbolu olarak Gençlerbirliği'nin ülke futboluna kazandırmaya çalıştığı Bruce Djite ye sahip çıkamadık ? Henüz 23 yaşında ve Avustralya futbolunun parlamaya en yatkın isimlerinden biri olarak Djite şu an ülkesinin en golcü isimlerinden biri. Ya Macaristan spor medyası tarafından Ankaraspor'a transferi yılın olayı olarak nitelendirilen Gabon Ulusal Takımı'nın en gözde oyuncusu Roguy Meye şu an nerede...? Henüz 24 yaşında ve onun ceza sahasındaki bitiriciliği ve koşuları bir çok süper lig takımının forvet kadrosunda bulunan isimlerde yok. Biz ülke futbolu olarak her zaman için kendisini ispat etmiş isimlere bir adım mesafeli bakıyoruz. Tabiki transferler şart ancak kendisini geliştirmeye açık, yetenekleri belli isimlere her zaman kapılarımız da açık olmalı. Eğer öyle olsaydı şu an herhalde Ziad Jaziri Gaziantep kulübü içerisinde efsane isimlerden biri olurdu. Uzun lafın kısası. Emmanuel Emenike'nin geleceği parlak... Bugün Premier League'de bile rahatlıkla oynar. Ancak yapması gereken şey serinkanlı bir biçimde aşama aşama kariyerini sürdürmek. Türkiye liginin büyük bir okul olduğunu unutmadan... 
Yazının Devamı

Dünden sonra Piontek yarından önce Hiddink...

24 Ocak 2011
Türk Futbolunun bundan 15 yıl önceki halini hatırlıyorum. Wembley’ de İngiltere maçı geldiğinde hepimiz maçın sonucunu önceden bilirdik. Aslında o zamanlar takımımızda yetenek olarak zengin ; mentalite olarak eksik bir anlayışımız olduğu herkesçe kabul görürdü. Saha’da bireysel yetenekleri ile ön plana çıkan ancak kolektif hamleler yapmaktan son derece uzak bir futbolcu topluluğu izlerdik. Zaten Dünya futbolunda rönesans yaşanırken biz her zaman bu gelişmenin bir adım ötesinde kaldık. Hollanda’nın Rinus Michels ile 88 Avrupa şampiyonasında gösterdiği başarıyı, İtalyan’lar Trapattoni, İngilizler Bobby Robson ile takip ediyor, milli takımlarında başarılı olan mücadeleci, kolektif, fizikman güçlü, kondüsyonu yeterli oyuncuları ile Avrupa sahnesinde de başarılı oluyordu. Evet Türk futbolu içinse geçerli olacak gerekli hamle Sepp Piontek in Milli takımın başına gelmesi ile yapıldı. Danimarka'lı hoca milli takımlarında Elkajer Larsen, Klaus Nielsen, Lars Nielsen, Poulsen, gibi, oyuncuları gerçekten iyi harmanlamış ve Vikingleri epeyce gündeme taşımıştı. Piontek in Milli takımımıza gelmesi ile ilk başlarda başarısız sonuçlar alındı. Ancak usta hoca idman teknikleri, profosyonelliği bırakmayan yapısı ve taktiksel anlamda verdiği mesai ile milli takımın başarısında temellerin atılmasına yardımcı oldu. Şimdiler’de Milli takımımız gerçekten yetenekli, başarılı olabilecek, Avrupa da top koşturan, oyuncuları, ile büyük aşama kaydetti. Bu noktada yerli-yabancı hoca tartışmaları yapılırken yine bir yabancı hoca Guus Hiddink gibi, marka bir isimle anlaşıldı. Peki Hiddink doğru tercihmi...? Türkiye liginde çalışmış, futbolumuzu tanıyan, farklı ülke milli takımlarında başarılı olan deneyimli bir isim. Taktiksel anlamda zengin çıkarımlar yapabilen, hücumu defansın başlattığına ve desteklediğine inanan, kademe anlayışından çok pozisyon anlayışına inanan bir çalıştırıcı. Takımın zayıf olduğu köşe vuruşları ve serbest vuruşlarda zenginlik katacağı, takımın, performansını arttıracağı bir gerçek. Ancak takıma alışması, medya ile olan ilişkileri, Türk, futbolunun içinde bulunduğu durumda duracağı ve sahipleniceği nokta da çok önemli. Futbol dünyanın en basit oyunlarından biri... Ancak futbolun gereklilikleri çok açık, koşacaksın kapacaksın, vuracaksın… Bunu yapıyorsan, yaptırabiliyorsan, o, zaman, başarılısın. Her takım antrenörü ile uzun yıllar çalışmak ister. Ve başarı için öncelikle sabretmelisin. Birlikte oynamak, birbirine alışmak ve birlikte başarıya ulaşmak emeğin yanında zaman kavramını da beraberinde getirir. Hiddink ile geçirdiğimiz kısa dönem belki Hollanda'lı hoca hakkında eleştirileri de beraberinde getirdi. Ancak deneyimli hoca bu tür işleri iyi bilir. Üstesinden mutlaka gelecektir. 
Yazının Devamı