Bugün vizyona giren ‘Korku Gecesi/Fright Night’, 1985 yapımı aynı adlı filmin yeniden çevrimi. Yan eve taşınan genç adamın vampir olduğundan şüphelenen ve şüphelerinde haklı olan Charlie’nin hikayesini anlatan korku filmi, sinemada her zaman önemli olan ancak ‘Alacakaranlık’ serisi sağ olsun popülerliği daha da artan vampirler etrafında dönüyor. Madem durum böyle diyerek, vampir filmleri külliyatının popüler örneklerini değil, o kadar göz önünde olmayan filmlerini hatırlatmak istedik.
1873’te Arizona’da geçen filmde geçmişini hatırlamayan Jake çöl gibi bir yerde, kolunda teknolojik bir silahı andıran bir bileklikle uyanır. Yolu bir kasabaya düşen Jake, ayağının tozuyla buranın nüfuzlu adamı Woodrow’un şımarık oğluna haddini bildirir. Kısa bir süre sonra kasabaya uzaylılar saldırır ve insanları kaçırırlar. Bu arada Ella adında gizemli bir kadın Jake’i takip edip ona hatırlamadığı dönemle ilgili sorular sormaktadır. Jake, Woodrow ve diğer kasaba sakinleri, yakınlarını bulmak umuduyla uzaylıların peşine düşerler. Jake’nin geçmişindeki sır da yavaş yavaş ortaya çıkar.
Yine ‘erkeklik halleri’
Çektiği iki “Iron Man” filmiyle gişe canavarı aksiyonlardaki ticari başarısını kanıtlayan yönetmen Jon Favreau yine gişeye odaklı, ana akım bir eğlence yaratma derdinde. Steven Spielberg yapımcılığındaki film derine inmiyor, vakit geçirtmeye çalışıyor. “Kovboylar ve Uzaylılar”, ele aldığı iki türü birbirine yapıştırıyor.
Western ile bilimkurguyu en basit şekilde bir araya getiren bu klişeler geçidinde, western klişesi ‘kötü Kızılderililer’ neyse ki artık terk edilmiş. Ancak filmin western’lerin erkek öykülerine gösterdiği sadakat tam. Film çeşitli
İngiliz sinema dergisi Empire’ın 1997 tarihli gelmiş geçmiş en iyi 100 film yıldızı listesinin birinci sırasında yer alan Harrison Ford, popüler sinemanın en ünlü birkaç karakterine hayat verdi ve yer aldığı filmlere gişe başarısı getiren bir isim. Bu hafta vizyona giren ‘Kovboylar ve Uzaylılar/Cowboys&Aliens’da başrolü Daniel Craig ile paylaşan Ford’un canlandırdığı beş önemli karakteri hatırlamanın tam zamanı.
Indiana Jones(Indiana Jones serisi)
1981 yapımı ‘Raiders of the Lost Ark’la tanıştığımız Indiana Jones, 2010’da Time Dergisi’nin gelmiş geçmiş en iyi kurmaca karakterler listesinde Sherlock Holmes’un ardından ikinci sırada bulunuyordu. Herhalde dünyanın en ünlü arkeoloğu olan Jones, maceradan maceraya koşarken karakterin temellerinin nereden geldiği de sık sık konuşuldu. Bu konuda, ünlü arkeologlardan, ucuz romanlara, filmlerin yönetmeni Steven Spielberg’in bizzat kendisinden kurmaca karakterlere kadar sayısız kaynağın adı geçti. Karakter ne kadar dikkat çekici olursa olsun Indiana Jones’un sinema tarihinin en ünlü karakterlerden biri olmasında Ford’un rolü büyük.
Geçen hafta vizyona giren kadın karakter ağırlıklı komedi “Nedimeler”in ardından “Kötü Öğretmen”de de kadın ana karakter etrafında dönen bir komedi izliyoruz.
Cameron Diaz’ın canlandırdığı Elizabeth, ‘kötü bir öğretmen’. Çocukları eğitme anlayışı, onlar herhangi bir DVD izlerken masasında kafayı çekip uyuklamak. En büyük ideali ise ona bakacak zengin bir koca bulmak. Derken, okula yeni gelen aileden zengin öğretmen Scott’ı gözüne kestiriyor. Ancak rahatsız edici derecede sempatik ve hırslı öğretmen Amy de Scott’ın peşinde. İdeal kocalarla arasındaki engeli, göğüslerine silikon taktırarak aşabileceğine inanan Elizabeth ameliyat için para biriktirmeye başlıyor.
Hikayenin akışını Elizabeth’in silikon parası biriktirme hedefi belirliyor. Müthiş parodi filmi “Walk Hard: The Dewey Cox Story”den hatırlanabilecek yönetmen Jake Kasdan’ın elindeki senaryonun hiç de zarif olmayan bir espri anlayışı var. Gene Stupnitsky ile Lee Eisenberg’in yazdığı senaryo, politik doğruculukla da hiç ilgilenmiyor.
Politik doğruculukla ilgilenmiyor
Lucy Punch’un ‘sevimli’ öğretmeni, Justin Timberlake’in tuhaf karakteri gibi yan karakterler filmin elini güçlendiriyor. Cameron Diaz da komedide uzman
Başarılı bir film seriye dönüştürülüyorsa, türü büyük ihtimalle korkudur. 2000’de başlayan ve bir grup gencin sırayla ölmesini konu alan, ölümden kaçış yok cümlesi etrafında dönen ‘kaderci’ seri ‘Son Durak’, bu hafta beşinci filmiyle karşımıza çıkacak. İzleyici tarafından sevilen sapıklar, katiller, doğaüstü varlıklar, korku serilerinde filmler boyunca varlıklarını sürdürüyor. Steve Quale’in yönettiği ‘Son Durak 5/Final Destination 5’in gösterime girmesi nedeniyle uzun soluklu ve önemli korku filmi serilerine göz atıyoruz.
Testere /Saw
Bu kadar ‘seri’ ilerleyen bir seri daha bulmak zor... 2004’te düşük bütçeli, mütevazı; amatör oyunculuklar ve parlak fikirlerle dolu bir filmle başlayan ‘Testere’ serisi, 7 yılda 7 filme ulaştı. Hayranla-rının bile takip etmekte zorlandığı bu hızla dünya çapında 848 milyon dolar topladı ve yaratıcıları James Wan’la Leigh Whannell’ı zengin etti. Seri, geçtiğimiz yıl vizyona giren ‘Saw 3D’ ile noktalanmış gibi duruyor. Nitekim Wan ve Whannell, farklı projelerde karşımıza çıkıyor ve Jigsaw ile tuzaklarını geride bırakmış görünüyorlar.
Halloween
Şimdilik 10 filmden oluşan ‘Halloween’ serisi, 1978’de korku türünün usta isimlerinden John
Kaptan Amerika rolünde Chris Evans ve Peggy’yi canlandıran Hayley Atwell.Teknik açıdan hiçbir sorunu olmayan “Kaptan Amerika”nın senaryosu bir ABD ordusu propagandası
1941’de yaratılan Marvel çizgi karakteri Kaptan Amerika, o yılda başlayan bir sinema uyarlamasıyla karşımızda. Steve Rogers, Amerikan ordusuna
katılıp II. Dünya Savaşı’nda mücadele etmek için
yanıp tutuşmaktadır. Zayıf ve hastalıklı olduğu için defalarca reddedilen Rogers, sonunda deneysel bir programa kabul edilir. Bilim adamı Abraham Erskine tarafından yürütülen programda cesareti ve merhametiyle dikkat çeken Rogers, ilk süper asker Kaptan Amerika’ya dönüştürülür. Artık kaslı, hızlı ve sağlıklıdır. Önce asker toplama kampanyalarında kullanılan Rogers reklam malzemesi olmaktan sıkılır ve savaşa katılır. Baş düşmanı Johann Schmidt’dir. Nazilerin deneysel bilim örgütü HYDRA’nın başında bulunan ve dünyayı yok etmeyi planlayan güç manyağı Schmidt’i bir tek Kaptan Amerika durdurabilir.
Yönetmen, yapımcı ve senarist Judd Apatow’un yükselişi 2005’de ‘40 Yıllık Bekar’la başladı. Yapımcılığında yılda ortalama üç, dört film üreten Apatow, Hollywood’da birlikte çalıştığı oyuncular
ve yönetmenlerle kendi markasını yarattı. Bu hafta ilk kez ağırlıklı olarak kadın karakterlerden oluşan ‘Nedimeler/Bridesmaids’le karşımıza çıkan Apatow’un kariyerinden beş film seçtik.
Matrak Adamlar Funny People (2009)
‘Matrak Adamlar’, Judd Apatow filmleri arasında mizahın yanında melankolinin en çok öne çıktığı film. Apatow’un yazıp yönettiği filmde, ölümcül bir hastalığı olduğunu öğrenen komedyen George Simmons (Adam Sandler), genç bir komedyen olan Ira Wright’ı (Seth Rogen) himayesine alır. Kayıp, pişmanlık, hüzün gibi duyguları işleri mizah olan adamlar üzerinden anlatan film, bu iki adamın dostluğunu merkeze alıyordu. Apatow’un muhtemelen en kişisel filmi olan ‘Matrak Adamlar’, izleyicisini diğer filmleri kadar kahkahalara boğmadı ama en olgun Apatow filmi olarak selamlandı.
Aile komedisi “Babamın Penguenleri”nin açılış sahnesinde, dünyanın dört bir yanını gezen babasıyla telsiz aracılığıyla konuşan çocuk Tom Popper’ı görüyoruz. Bu çocuğun büyüyüp hırslı bir emlakçı olduğunu öğreniyoruz. Yeni boşanmış Popper’ın iki çocuğu da babalarıyla görüşme konusunda hep hevesli değiller. Bir gün Popper’a ölmüş babasından bir paket geliyor. Pakette bir penguen var. Popper penguenden kurtulmaya çalışırken yanlışlıkla beş penguen daha evlat ediniyor. Onları hayvanat bahçesine vermeyi planlıyor ama çocukları penguenlere bayılıyor. Popper yavaş yavaş penguenlere bağlanıyor.
Evini kış bahçesine çevirip ve mesleki
hırslarından uzaklaşmaya başlıyor.
“Ghosts of Girlfriends Past” (2009) ve “Just Like Heaven”ın (2005) yönetmeni Mark Waters’ın imzasını taşıyan filmde, neslinin şüphesiz en iyi komedyenlerinden, mimik ustası Jim Carrey tam formunda. Ona başrollerde eşlik eden gerçek penguenler de onlardan beklendiği gibi sevimli. Carrey’nin mizah yükünü üstlendiği film, duygusal olması gerektiği yerlerde de çuvallamıyor. Tema olarak ailenin bir araya gelmesi ve sevdiklerine yakın olmak üzerinden ilerleyen “Babamın Penguenleri” yetişkinleri de sıkmayacak, eli yüzü