Vizyona çizgi roman uyarlamalarının uğramadığı bir sezon geçmiyor. Çizgi romanlar adeta Hollywood’a uyarlama malzemesi deposu görevini üstleniyor. Bu hafta gösterime giren ‘Yeşil Fener/Green Lantern’den yola çıkıyor ve sinemadaki başarılı çizgi roman uyarlamalarını hatırlıyoruz
Kara Şövalye Dark Knight (2008)
Bob Kane ve Bill Finger tarafından 1939’da yaratılan ‘Batman’in çok sayıda film uyarlamaları yapıldı. 1989’da başlayan Tim Burton’un yönettiği Batman filmlerinin ardından Joel Schumacher’ın yönetmenliğinde seri düşüşe geçmişti. Ancak Christopher Nolan, 2005’de ‘Batman Başlıyor/Batman Begins’le Batman’i yeniden hayata döndürdü. Batman / Bruce Wayne’i Christian Bale’ın canlandırdığı Nolan filmlerinde, daha karanlık ve gerçekçi bir bakış açısıyla çürüyen bir Gotham göze çarpıyordu. ‘Batman Başlıyor’un ardından gelen ikinci Nolan filmi ‘Kara Şövalye’, özellikle Heath Ledger’a ölümünden sonra Oscar kazandıran Joker performansı, kaos etrafından dönen öyküsüyle en başarılı çizgi roman uyarlamalarından biri oldu.
ÖRÜMCEK ADAM Spider Man (2002)
2006 yapımı Pixar Stüdyosu animasyonu “Arabalar / Cars”ın beş yıl sonra gelen devam filmi, stüdyonun işleri arasında eleştirmenlerin bağrına basmadığı ender yapımlardan biri
oldu. İzleyici de filme alışılan ilgiyi göstermedi ve gişe geliri beklenenin altında kaldı.
Ana karakterleri arabalar olan seride, ilk filmin kahramanı ve şampiyon yarış arabası
Şimşek McQueen, petrole alternatif bir yakıtı yaygınlaştırmak için düzenlenen bir dünya şampiyonasına katılır. Kasabadaki en yakın dostu külüstür çekici Mater de onunla yarışın ilk ayağının düzenlendiği Tokyo’ya gelir. Ancak Mater bir karışıklık yüzünden kendisini casusların arasında bulur.
Pixar Stüdyosu, Hollywood’da animasyon alanında rakipsiz. Teknik konularda standartları neredeyse tek başına belirliyor. Yaratıcılık konusundaysa takipçilerini sık sık şaşırtıyor. Bugüne kadar filmleri dünya çapında 6.3 milyar dolar hasılat toplayan, 26 Akademi Ödülü ve 7 Altın Küre kazanan stüdyonun yeni filmi ‘Arabalar 2 / Cars 2’ bugün gösterime giriyor. Bu vesileyle Pixar incisi filmleri hatırlamanın tam zamanı.
Kayıp Balık NemoFındıng Nemo (2003)
Herhalde Pixar’ın popülerliğini borçlu olduğu ve ona dünyanın dört bir tarafından takipçiler kazandıran filmlerin başında ‘Kayıp Balık Nemo’ geliyor. Ana karakterlerini deniz canlılarının oluşturduğu filmde, oğluna çok düşkün bir baba olan Marlin’in Dory adlı bir balıkla kaybo- lan oğlunu aramasını izlemiştik. Filmin gişede çok başarılı olmasının yanında tekrar izleme isteği uyandırması nedeniyle DVD’sinin peynir ekmek gibi satıldığını da eklemekte yarar var.
Bazı esprileri tartışılan komedide, patronlarını öldürmeye karar veren üç erkek arkadaşı izliyoruz. Filmin oyuncu kadrosu ünlü isimlerle dolu
Hollywood yapımı komedi filmi “Patrondan Kurtulma Sanatı”nın merkezinde bulunan üç arkadaş patronlarından dertli. Nick gecesini gündüzüne katıp çalışmasına rağmen psikopat patronu Dave Harken’dan terfi alamıyor. İşten çıkmak istediğinde de patronu, başka işlerin önünü kapamakla onu tehdit ediyor. Diş doktoru Julia’nın yanında çalışan evlilik arifesindeki Dale, patronunun cinsel tacizinden rahatsız oluyor. Kurt’ün ise sevdiği patronu aniden ölünce, yerine kokain bağımlısı bencil oğlu geçiyor. Bu üç arkadaş hayatlarını cehenneme çeviren patronlarından bıkıp onları öldürmeye karar veriyor.
Gişede başarılı oldu
Yapım sürecinde 2005’ten beri çeşitli yönetmenler ve oyuncularla anılan proje, sonunda güçlü bir oyuncu kadrosuyla çekildi. Aralarında Jason Bateman, Kevin Spacey, Jennifer Aniston, Jamie Foxx ve Colin Farrell’ın olduğu oyuncu kadrosu oldukça iddialı. Nitekim ABD’de filmin gişe başarısı beklentileri aştı ve şimdilerde devam filmi çekilmesi planlanıyor.
Homofobik mi?
1968 yapımı “Maymunlar Cehennemi / Planet of the Apes” bir bilimkurgu klasiği kabul ediliyor. 1970’lerde çekilmiş dört devam filmi ise seriyi dallandırıp, budaklandırdı. Tim Burton’ın 2001 yapımı filmi ise ilk filmin yeniden çevrimiydi. “Maymunlar Cehennemi: Başlangıç” ile şimdi bir kez daha zeki maymunlar medeniyeti hikayesine dönüyoruz.
Teknoloji, filmin hizmetinde
Will, zekayı geliştirmeye yönelik deneyler yapan bir genetikçi. Çalışmalarına asılmak için Alzheimer hastası babasını tedavi etmek gibi kişisel bir nedeni de var. Deneylerini maymunlar üzerinde uygulayan Will, laboratuarda işler ters gidince öldürülmesine karar verilen yavru bir maymunu evine alır. Sezar adı verilen maymunun zekası her geçen gün gelişir ve evde Will’in oğlu gibi büyür. Bir noktada Sezar ailesinden koparılır ve maymunlarla birlikte bir barınakta yaşamaya başlar. Maymunlar ile insanlar arasındaki çatışmanın temelleri bu barınakta, Sezar önderliğinde atılır.
Japon yazar Haruki Murakami’nin ilk dönem eserlerinden ‘İmkansızın Şarkısı/Norwegian Wood’un sinema uyarlaması bu hafta gösterime giriyor. Romanı sevenleri hayalkırıklığına uğratmayan bir uyarlamaya imza atansa Vietnam asıllı Fransız yönetmen Tran Anh Hung. 1960’larda Tokyo’da geçen eser, üniversite öğrencisi Toru Watanabe’nin ruhsal bir çöküntü yaşayan Naoko’ya âşık olması ve ardından hayat dolu Midori ile tanışmasını konu alıyor.
Tran’ın zorlu bir romanın başarılı bir uyarlamasına imza atmasından yola çıktık. Sinema tarihindeki en az kaynak aldığı roman kadar önemli olan edebiyat uyarlamalarını hatırladık.
‘Kıyamet/Apocalypse Now’ (1979)
“Yaşamın Ritmi” anarşist bir grup müzisyeni ve onların peşindeki polisi anlatıyor
Geçtiğimiz yılki Cannes Film Festivali’nin yan bölümlerinden Eleştirmenler Haftası’ndan Genç Eleştirmenler Ödülü’yle dönen, İsveç-Fransa ortak yapımı suç komedisi “Yaşamın Ritmi”, aldığı ödülün de işaret ettiği gibi taze, dinamik, eğlenceli, isyankar ve farklı bir yapım.
Ailesinin tüm fertleri klasik müzik alanında başarılı insanlar olan Amadeus’un müzik kulağı olmadığı için polis olmuştur ve müzikten hiç hoşlanmamaktadır. Sanna önderliğinde bir grup müzisyen ise müzik kalıplarına isyan eder. “Bir Şehir ve Altı Davulcu İçin Müzik” adlı bir müzik projesini hayata geçiren müzisyenler, ameliyathane, banka gibi yerleri basarak anarşist bir ruhla müzik yapmaktadır. Bu olayın peşine Amadeus düşer ve “ses teröristleri”ni durdurmaya çalışır.
Müzik ve anarşi üzerinden giden öyküsüne, dozunda bir romantizm ve fantastik öğeler de katan film, son dönemde karşımıza çıkan en özgün sinema yapımlarından biri olarak ilgiyi hak ediyor.
Sinemanın dönüp dolaşıp işlediği konulardan biri de şeytan çıkarma. Bu filmler, genellikle ergenlik dönemindeki kız çocuklarının içlerine giren şeytan yüzünden sapıtmasını ve pederler tarafından ‘arındırılma’ çabalarını konu alıyor. Ağırlıklı olarak korku filmlerinin bir alt türü olarak karşımıza çıkan şeytan çıkarma filmlerinin bir örneği de bu hafta vizyona giren ‘İblis/La Posesion de Emma Evans.’ Manuel Carballo’nun yönettiği İspanyol yapımı ‘İblis’ten yola çıkarak, şeytan çıkarma filmlerinin tarihine göz attık.
‘ŞEYTAN/the Exorcist’ (1973)
William Friedkin’in yönettiği, 1971 tarihli, aynı isimli William Peter romanından uyarlanan film, tek başına tüm şeytan çıkarma filmlerinin kurallarını belirlemiş bir korku klasiği. Oyuncu kadrosunda Ellen Burstyn, Linda Blair ve usta aktör Max von Sydow’un bulunduğu film, muhafazakâr alt metniyle dikkat çekiyor. Ancak şeytan çıkarma filmlerinde, annesinin hastalık sürecinde inancını sorgulamaya başlayan, filmin karakterlerinden birinin deyimiyle ‘pederden çok boksöre benzeyen’, gönülsüz şeytan çıkarıcı Damien Karras’a rakip olabilecek bir karakter yaratılamadı. ‘Şeytan’ın devam filmlerini bir yana bırakın, mesele